NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
أَحْمَدَ بْنِ
بَشِيرِ بْنِ
ذَكْوَانَ
وَمَحْمُودُ بْنُ
خَالِدٍ
الدِّمَشْقِيَّانِ
الْمَعْنَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
مَرْوَانُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
قَالَ حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
حَمْزَةَ
قَالَ سَمِعْتُ
أَبَا وَهْبٍ
يَقُولُ
سَمِعْتُ
مَكْحُولًا
يَقُولُ
كُنْتُ
عَبْدًا
بِمِصْرَ لِامْرَأَةٍ
مِنْ بَنِي
هُذَيْلٍ
فَأَعْتَقَتْنِي
فَمَا
خَرَجْتُ
مِنْ مِصْرَ
وَبِهَا عِلْمٌ
إِلَّا حَوَيْتُ
عَلَيْهِ
فِيمَا أُرَى
ثُمَّ أَتَيْتُ
الْحِجَازَ
فَمَا
خَرَجْتُ
مِنْهَا وَبِهَا
عِلْمٌ
إِلَّا
حَوَيْتُ
عَلَيْهِ فِيمَا
أُرَى ثُمَّ
أَتَيْتُ
الْعِرَاقَ
فَمَا
خَرَجْتُ
مِنْهَا
وَبِهَا
عِلْمٌ إِلَّا
حَوَيْتُ
عَلَيْهِ
فِيمَا أُرَى
ثُمَّ أَتَيْتُ
الشَّامَ
فَغَرْبَلْتُهَا
كُلُّ ذَلِكَ
أَسْأَلُ عَنْ
النَّفَلِ
فَلَمْ
أَجِدْ
أَحَدًا يُخْبِرُنِي
فِيهِ
بِشَيْءٍ
حَتَّى
لَقِيتُ شَيْخًا
يُقَالُ لَهُ
زِيَادُ بْنُ
جَارِيَةَ
التَّمِيمِيُّ
فَقُلْتُ
لَهُ هَلْ
سَمِعْتَ فِي
النَّفَلِ
شَيْئًا
قَالَ نَعَمْ
سَمِعْتُ
حَبِيبَ بْنَ
مَسْلَمَةَ
الْفِهْرِيَّ
يَقُولُ شَهِدْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
نَفَّلَ
الرُّبُعَ
فِي الْبَدْأَةِ
وَالثُّلُثَ
فِي
الرَّجْعَةِ
Mekhûl (şöyle) diyor:
Ben Mısır'da Huzeyl oğullarından bir kadın'ın kölesiydim. Beni hürriyetime
kavuşturdu. Öyle zannediyorum ki, ben Mısır'da ilim'den ne varsa hepsini alarak
çıktım. Sonra Hicaz'a geldim. Orada da ilim'den ne varsa hepsini aldım da öyle çıktım.
Sonra Irak'a vardım. Irak'ta bulunan ilmi de toplayıp çıktım. Sonra Şam'a
geldim. Şam (halkm)ı iyice inceledim ve hepsine nefel sordum. Bana nefel
hakkında bilgi verecek kimse bulamadım. Nihayet Ziyad b. Cariye et-Temimî
denilen bir ihtiyarla karşılaştım. Kendisine hiç nefel hakkında birşey duydun
mu? diye sordum. O da -evet Habib b. Mesleme el-Fihrî'yi "Ben Peygamber
(s.a.v.)'in (harbe) başlarken (ganimetin) dörtte biri (ni) dönüşte de üçte biri
(ni) verdiğini gördüm..." derken işittim, cevabını verdi.
İzah:
İbn Mâce, cihad
Metinde Bed'e ve Rac'a
kelimeleri hakkında Hattâbî şunlan söylüyor: "Bede "savaş yolculuğunun başlangıcı demektir. Ordu savaş için yola
çıktığı zaman içlerinden bir müfreze, kumandanın emriyle ordudan ayrılarak
düşman kuvvetlerine saldırıp bir ganimet elde edecek olursa bunun dörtte biri
müfrezeye ait olurdu. Geriye kalan kısım ise müfrezeyi teşkil eden askerlerle
diğer ordu birlikleri ortak olurdu. Savaştan sonra eğer bu müfreze, kumandanın
emriyle tekrar düşmana sal-rır da ikinci defa bir ganimet elde ederse üçte biri
müfrezeye ait olup geri kalan kısım da müfreze fertleri ile geride bekleyen
ordu mensupları arasında ortak olarak paylaşılırdı. İlk elde edilen
ganimetlerden dörtte biri müfreze fertlerine verilirken ikinci ganimetlerin
müfreze birliklerine daha fazlasının verilmesinin hikmeti; düşman üzerine
ikinci defa saldırıya geçmenin ve onları ansızın yakalamanın birinciye
nisbetle daha zor oluşudur."
Fıkıh âlimlerinin bu
meseleyle ilgili görüşlerini bir önceki hadis-i şerifin şerhinde açıklamış
olduğumuzdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.