NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَمْرٍو
الرَّازِيُّ
حَدَّثَنَا
سَلَمَةُ
يَعْنِي ابْنَ
الْفَضْلِ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ قَالَ
كَانَ
مُسَيْلِمَةُ
كَتَبَ إِلَى
رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَالَ
وَقَدْ
حَدَّثَنِي
مُحَمَّدُ
بْنُ إِسْحَقَ
عَنْ شَيْخٍ
مِنْ
أَشْجَعَ
يُقَالُ لَهُ
سَعْدُ بْنُ
طَارِقٍ عَنْ
سَلَمَةَ بْنِ
نُعَيْمِ
بْنِ
مَسْعُودٍ
الْأَشْجَعِيِّ
عَنْ أَبِيهِ
نُعَيْمٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
لَهُمَا
حِينَ قَرَأَ
كِتَابَ
مُسَيْلِمَةَ
مَا
تَقُولَانِ
أَنْتُمَا
قَالَا نَقُولُ
كَمَا قَالَ
قَالَ أَمَا
وَاللَّهِ لَوْلَا
أَنَّ
الرُّسُلَ
لَا تُقْتَلُ
لَضَرَبْتُ
أَعْنَاقَكُمَا
Nüaym b. Mes'ûd
el-Eşceî'den demiştir ki:
Ben Rasûlullah
(S.A.V.)'i (Müseylimenin elçileri, huzurunda) Müseylime'nin mektubunu
okudukları zaman (Müseylime hakkında) siz ne diyorsunuz, derken işittim. (Onlar
da):
"Biz de (onun bu
mektupta) dediği gibi (Peygamber olduğunu) söylüyoruz." diye cevap
verdiler. Bunun üzerine (Hz. Peygamber):
"Şunu iyi biliniz
ki: Eğer elçiler öldürülseydi ikinizin de boynunu vururdum.” buyurdu.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, 111,
487.
Bilindiği gibi
Müseylime, Hz. Peygamber devrinde Peygamberliğini ilan eden ve Kezzab = yalancı
ismiyle meşhur olan kimsedir. Hanife oğullarından birçok kimseleri de kendine
inandırmaya muvaffak olan bu kimse, Hz. Ebû Bekir es-Sıddık'ın halifeliği
sırasında öldürülmüştür.
Şeyhü'l-islam İbn Teymiye'nin
Musannafında Ahmed b. Hanbel (r.a)'e nisbet ederek rivayet ettiği bir hadiste
Müseylime'nin Hz. Peygambere gönderdiği elçilerden birinin İbnü'n-Nevvaha
diğerinin de İbn Üsal isminde olduğu ifade ediliyor.
Bu iki elçi Hz.
Peygamberin huzurunda Müseylime'nin peygamberlik iddiasını tasdik etmekle,
İslam dininden çıkmış olduklarından ölüm cezasını hak etmiş oldular. Fakat
elçilik görevleri, öldürülmelerine engel teşkil ettiğinden onlara sadece
"Şunu iyi biliniz ki: Eğer elçiler öldürülseydi ikinizin de boynunu
vururdum." demekle yetindi.
Hz. Peygamberin bu
sözü, küfür diyarından elçi olarak İslam ülkesine gelen bir elçinin, devlet
başkanının veya diğer müslümanların huzurunda küfrü gerektiren bir söz
söylemesi halinde bile öldürülemeyeceğini ifade etmektedir. Çünkü elçilik,
taraflar arasında anlaşmayı sağlayan bir görev olduğundan, elçiler
kendileriyle antlaşma yapılan taraflar hükmündedirler. Bu sebeple kendilerine
saldırılamaz.
Ancak elçiler fevkalade
hallerde (gözaltında) tutulabilirler. Bu sebepten peygamber (S.A.V.) Mekke'de
alıkonulan müslüman sefir, kendisinin ordugâh kurduğu Hudeybiye'ye sağ ve
salim avdet edinceye kadar Mekkeli murahhasları alıkoymuştu.[İslam'da Devlet
İdaresi Hamidullah Muhammed 120-121.]