NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ
مَنْصُورٍ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ
قَعْنَبٍ
عَنْ عَلْقَمَةَ
بْنِ
مَرْثَدٍ عَنْ
ابْنِ
بُرَيْدَةَ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
حُرْمَةُ
نِسَاءِ
الْمُجَاهِدِينَ
عَلَى
الْقَاعِدِينَ
كَحُرْمَةِ
أُمَّهَاتِهِمْ
وَمَا مِنْ
رَجُلٍ مِنْ الْقَاعِدِينَ
يَخْلُفُ
رَجُلًا مِنْ
الْمُجَاهِدِينَ
فِي أَهْلِهِ
إِلَّا
نُصِبَ لَهُ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
فَقِيلَ لَهُ
هَذَا قَدْ
خَلَفَكَ فِي
أَهْلِكَ
فَخُذْ مِنْ
حَسَنَاتِهِ
مَا شِئْتَ
فَالْتَفَتَ
إِلَيْنَا
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَقَالَ
مَا
ظَنُّكُمْ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
كَانَ
قَعْنَبٌ رَجُلًا
صَالِحًا
وَكَانَ
ابْنُ أَبِي
لَيْلَى
أَرَادَ
قَعْنَبًا
عَلَى
الْقَضَاءِ فَأَبَى
عَلَيْهِ
وَقَالَ
أَنَا
أُرِيدُ الْحَاجَةَ
بِدِرْهَمٍ
فَأَسْتَعِينُ
عَلَيْهَا
بِرَجُلٍ
قَالَ
وَأَيُّنَا
لَا يَسْتَعِينُ
فِي
حَاجَتِهِ
قَالَ
أَخْرِجُونِي
حَتَّى
أَنْظُرَ فَأُخْرِجَ
فَتَوَارَى
قَالَ
سُفْيَانُ بَيْنَمَا
هُوَ
مُتَوَارٍ
إِذْ وَقَعَ
عَلَيْهِ
الْبَيْتُ
فَمَاتَ
İbn Büreyde'nin babası
Büreyde'den; "RasûluIIah sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu"
demiştir:
"Mücâhidlerin
hanımları (evlerinde) oturan erkeklere anneleri gibi haramdır. (Evinde)
oturanlardan bir erkek, mücahidlerden bir adam'a ailesi hususunda vekil olur
(da sonra ona hıyanet ederse, vekil kalan kimse) kıyamet gününde mücahid için
durdurulur ve (mücahide); "şu (adam) ailen hususunda sana (kötü bir) vekil
olmuştu. Onun iyiliklerinden dilediğin kadarını al" denir. RasûluIIah
bize dönüp; (Mücahid'in onun sevabını alma hususundaki tutumunun nasıl olacağı
hakkında) "Tahmininiz nedir?" diye sordu.
Müslim, imare; Nesai,
cihad; Ahmed b. Hanbel, V, 352, 355.
Ebû Dâvud dedi ki: (Bu
hadisin râvilerinden) Ka'neb iyi bir insandı. Ebu Leylâ ona bir iş teklif etti.
Ka'neb de; (Benim) bir dirheme ihtiyacım var, onu temin etmek istiyorum. Bunun
için bana yardım edecek birini arıyorum, diyerek bu teklifi reddetti. (Ebu
Leylâ da);
İzah:
Hangimiz ihtiyacı için
yardım istemiyor ki? diye karşılık verdi. (Ka'neb);
Beni (buradan)
çıkarınız da (duruma bir) bakayım dedi. sonra oradan çıkıp gözden kayboldu.
Süfyan dedi ki; "Tam gözden kaybolduğu sırada üstüne duvar yıkıldı da
öldü"
İmam Nevevi'ye göre
savaşa giden mücahidlerin hanımları,
geride bıraktıkları vekillerine
iki cihetten anneleri gibi haramdır:
1. Bu vekillerin,
mücahidlerin hammlarıyla başbaşa kalıp da onlara kötü gözle bakmaları ve
birtakım kötü niyyetlerle yaklaşarak onlarla sohbet etmeleri, aynen kendi
annelerine kötü gözle bakmaları gibi haramdır.
Vekillerin onlara
hizmette kusur etmeleri aynen kendi annelerine hizmette kusur etmeleri gibi
haramdır.[el-Benna AA. el-Fethu'r-rabbani, XIV, 25.]
Bu hadisin Müslim
tarafından rivayet edilen metninde 'bulunan "Ev halkı" ifadesinden
anlaşılıyor ki mücahid'in evinde bulunan anne-baba, kız, câriye gibi bütün ev
halkı da aynen mücahid'in hanımı gibi hürmete layıktır. Bunlara ihanet eden
kimseleri, sırattan geçerlerken görevli melekler durdurup, Mücâhid'e dönerek,
"îşte senin cihada giderken aileni emanet ettiğin kimse budur. Bu kimse
senin emânetine hıyanet etmiştir. Onun sevabından istediğin kadarını
alabilirsin." diyeceklerdir.
Artık herkesin kendi
derdine düşüp babanın oğuldan, oğulun da babadan kaçtığı o günde eline böyle fırsat
geçen bir kimsenin bu fırsatı kaçırmayıp son haddine kadar değerlendireceğini
açıklamaya bile lüzum yoktur. Rasûl-i Zîşan Efendimiz, mücahid ailelerinin
nasıl bir hürmete lâyık olduklarını anlattıktan sonra onlara ihanet eden
kimselerin kıyamet gününde Mücahidler karşısındaki acıklı durumunu ifade etmek
için, "tahminin nedir?" buyurmuş ve bu sözüyle; "Artık eline bu
fırsatı geçiren bir mücahidin, o kimsenin bütün sevaplarını elinden alacağını
tahmin edebilirsiniz" demek istemiştir.
Hadisin sonunda yer
alan cümlelerinde Ebû Dâvud, râvilerden Ka'neb hakkında bilgi vermektedir. Bu
cümlelerin hadisin asıl konusu ile alakası yoktur. Zaten bu ilâve Ebû Davud'un
bazı nüshalarında da bulunmamaktadır.