NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ مُرَّةَ
عَنْ أَبِي
وَائِلٍ عَنْ
أَبِي مُوسَى
أَنَّ
أَعْرَابِيًّا
جَاءَ إِلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
إِنَّ
الرَّجُلَ
يُقَاتِلُ لِلذِّكْرِ
وَيُقَاتِلُ
لِيُحْمَدَ
وَيُقَاتِلُ
لِيَغْنَمَ
وَيُقَاتِلُ
لِيُرِيَ
مَكَانَهُ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ قَاتَلَ
حَتَّى
تَكُونَ كَلِمَةُ
اللَّهِ هِيَ
أَعْلَى
فَهُوَ فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
عَزَّ
وَجَلَّ
Ebu Musa (r.a.)'dan
rivayet olunduğuna göre,
Bir a'râbî Rasûlullah
(s.a.v.)'e gelip;
Ya Rasûlallah "Adam
ün için, övülmek için, ganimet elde etmek için ve (kahramanlıktaki)
derecelerini göstermek için savaşıyor." (Bu kimse hakkında ne dersin?)
demiş. Rasûlullah (s.a.v.)'de;
"Kim Allah'ın
kelimesinin hakim olması için savaşırsa o kimse aziz ve celîl olan Allah'ın
yolundadır." buyurmuş.
İzah:
Buharî, ilim; cihad;
humus; tevhid; Müslim imare; Nesai, cihad; İbn Mace, cihad; Ahmed b. Hanbel,
IV, 392, 397, 402, 405, 417.
Hafız îbn Hacer'in
açıklamasına göre "Allah'ın kelimesi"nden maksat, Allah'ın insanları
İslama davetidir. Avnü'l-Ma'bûd müellifi ise, Allah'ın kelimesinden maksadın
"La ilahe illallah" kelimesi olduğunu söylüyor. Buna göre Allah'ın bu
davetini veya kelime-i tevhidini yaymak ve onu her tarafta hakim kılmak için
savaşan kimseler Allah yolunda savaşmış sayılırlar. Bunun dışında herhangi bir
maksatla savaşa çıkan kimselerin ise Allah yolunda savaşmış olmalarından
bahsedilemez.
Ancak bir önceki
hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi asıl maksadı kelime-i tevhidi
yaymak ve Allah'ın davetini insanlara ulaştırmak olduğu halde bunun dışında,
fakat ikinci derecede kalan birtakım dünyevi maksatları da bulunarak savaşa
katılan kimseler ise her ne kadar tam bir cihad sevabı alamazlarsa da yine de
Allah yolunda cihad etmiş sayılırlar. Nitekim İbn Cerir et-Taberî'de:
"Allah'ın dinini yaymak
maksadıyla savaşa çıkan kimseye savaş esnasında birtakım dünyevi maksatların
arız olması o kimsenin savaşının Allah yolunda olmasına engel değildir."
diyerek bu görüşü savunmaktadır. Ulemanın büyük çoğunluğu da bu görüştedir.
Bezlü'l-Mechûd müellifi
Şeyh Halil Ahmed bu mevzudaki görüşünü şöyle özetlemiştir; "İnsanı savaşa
sevkeden kuvvetler akıl kuvveti, öfke kuvveti ve şehvanî kuvvet olmak üzere
üçtür. Bunlardan sadece aklın şevkiyle harbe giren kimse Allah yolundadır.
Öfkesinin veya şehevânî arzularının zebûnu olarak harbe giren kimselerin ise,
Allah yolunda savaştıkları söylenemez."[187]