SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

DEHAYA BAHSİ

<< 2825 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ أَبِي الْعُشَرَاءِ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَمَا تَكُونُ الذَّكَاةُ إِلَّا مِنْ اللَّبَّةِ أَوْ الْحَلْقِ قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَوْ طَعَنْتَ فِي فَخِذِهَا لَأَجْزَأَ عَنْكَ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد وَهَذَا لَا يَصْلُحُ إِلَّا فِي الْمُتَرَدِّيَةِ وَالْمُتَوَحِّشِ

 

(Ebu'l-Uşerâ'nın) babasından (rivayet olunduğuna göre) kendisi (Hz. Nebi'ye):

 

“Ey Allah'ın Rasûlü! (hayvanı) kesmek, sadece gerdandan ya da boğazdan değil midir? diye sormuş da Rasûlullah (S.A.V.):

 

“Eğer O(nu) uyluğundan yaralarsan (bu sana) yeter" buyurmuştur.

 

Ebu Dâvûd der ki Ebu'l-Uşerâ'nın adı Utarid b. Bekir'dir, (isminin) İbn Kahtam ve Utand b. Malik b. Kahtam olduğu da söylenir. (Hayvanı) bu (şekilde yaralamanın kesme yerine geçmesi) sadece yüksekten düşen hayvanlar ve vahşi hayvanlar için geçerlidir.

 

 

İzah:

Tirmizî, sayd; Nesaî, dahaya; İbn Mâce, zebaih; Dârimî, edahi; Ahmed b. Hanbel, IV-334.

 

Zebh: Boğazın iki tarafında bulunan iki şah damarı ile yemek borusu ve nefes borusunu kesmektir. Nefes ve yemek boruları ile bunların iki tarafında bulunan iki damara fıkıhta evdâc denir. Evdâc, hayvanın boğazına bıçak çalarak kesmeye zabh denildiği gibi göksü-nün üst tarafına bıçak çalarak kesmeye de nahr denir. Deve kesmekte sün­net olan nahr sığır, koyun keçi gibi devenin dışındaki temiz hayvanları kesmekte sünnet olan da zebhdir.

 

Ayrıca zebh ve nahr'ın ikisine de zekât ismi verilir. Zekat, "temizle­mek," demektir. Hayvanın etini temiz kılmak için meşru kılınmıştır.

 

Zekât, birisi devede olduğu gibi hayvanı göğsünü üstünden diğeri de bo­ğazından kesmek suretiyle iki şekilde olur. Hadis-i şerifte Rasûlü Zişan Efen­dimize istifham-i takriri suretinde sorulan soru bununla ilgilidir.

 

Metinde görüldüğü gibi Resulü Ekrem kendisine yöneltilen bu soruya "eğer sen hayvanı uyluğundan yaralarsan bu sana yeter*' buyurmakla, sözü geçen şekillerin doğruluğunu zımmen takrir etmiş, buna ilaveten hayvanı bacağından yaralamanın da zekât sayılacağını söylemiştir.

 

Hayvanı uyluğundan yaralamanın zekat sayılması, sahih hadislere ay­kırı olduğundan musannif Ebû Dâvûd bunun ancak sadece yüksekten düşen ve bu yüzdende kesilmesine fırsat kalmayan hayvanlarla, yakalanması müm­kün olmayan yabanî hayvanlara mahsus olduğunu, Resulü Ekrem'in "eğer sen hayvanı uyluğundan yaralarsan bu sana yeter" cümlesiyle bu hayvanları kastetmiş olduğunu söylemiştir, doğrusu da budur.

 

Ürküp kaçtığı için ele geçirilemeyen dört ayaklı ehlî hayvanlarla, yük­sek bir ağacın dalına konduğu için yakalanamayan tavuk ve benzeri iki ayakla hayvanlar da bu hükme dahildirler.

 

TİRMİZİ RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN