NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ
سَلَمَةَ
عَنْ أَبِي الْعُشَرَاءِ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّهُ
قَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
أَمَا
تَكُونُ
الذَّكَاةُ
إِلَّا مِنْ
اللَّبَّةِ
أَوْ
الْحَلْقِ
قَالَ فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَوْ
طَعَنْتَ فِي
فَخِذِهَا
لَأَجْزَأَ
عَنْكَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَهَذَا لَا
يَصْلُحُ إِلَّا
فِي
الْمُتَرَدِّيَةِ
وَالْمُتَوَحِّشِ
(Ebu'l-Uşerâ'nın)
babasından (rivayet olunduğuna göre) kendisi (Hz. Nebi'ye):
“Ey Allah'ın
Rasûlü! (hayvanı) kesmek, sadece gerdandan ya da boğazdan değil midir? diye
sormuş da Rasûlullah (S.A.V.):
“Eğer O(nu) uyluğundan
yaralarsan (bu sana) yeter" buyurmuştur.
Ebu Dâvûd der ki Ebu'l-Uşerâ'nın
adı Utarid b. Bekir'dir, (isminin) İbn Kahtam ve Utand b. Malik b. Kahtam
olduğu da söylenir. (Hayvanı) bu (şekilde yaralamanın kesme yerine geçmesi)
sadece yüksekten düşen hayvanlar ve vahşi hayvanlar için geçerlidir.
İzah:
Tirmizî, sayd; Nesaî,
dahaya; İbn Mâce, zebaih; Dârimî, edahi; Ahmed b. Hanbel, IV-334.
Zebh: Boğazın iki
tarafında bulunan iki şah damarı ile yemek borusu ve nefes borusunu kesmektir.
Nefes ve yemek boruları ile bunların iki tarafında bulunan iki damara fıkıhta
evdâc denir. Evdâc, hayvanın boğazına bıçak çalarak kesmeye zabh denildiği gibi
göksü-nün üst tarafına bıçak çalarak kesmeye de nahr denir. Deve kesmekte sünnet
olan nahr sığır, koyun keçi gibi devenin dışındaki temiz hayvanları kesmekte
sünnet olan da zebhdir.
Ayrıca zebh ve nahr'ın
ikisine de zekât ismi verilir. Zekat, "temizlemek," demektir.
Hayvanın etini temiz kılmak için meşru kılınmıştır.
Zekât, birisi devede
olduğu gibi hayvanı göğsünü üstünden diğeri de boğazından kesmek suretiyle iki
şekilde olur. Hadis-i şerifte Rasûlü Zişan Efendimize istifham-i takriri
suretinde sorulan soru bununla ilgilidir.
Metinde görüldüğü gibi
Resulü Ekrem kendisine yöneltilen bu soruya "eğer sen hayvanı uyluğundan yaralarsan
bu sana yeter*' buyurmakla, sözü geçen şekillerin doğruluğunu zımmen takrir
etmiş, buna ilaveten hayvanı bacağından yaralamanın da zekât sayılacağını
söylemiştir.
Hayvanı uyluğundan
yaralamanın zekat sayılması, sahih hadislere aykırı olduğundan musannif Ebû
Dâvûd bunun ancak sadece yüksekten düşen ve bu yüzdende kesilmesine fırsat
kalmayan hayvanlarla, yakalanması mümkün olmayan yabanî hayvanlara mahsus
olduğunu, Resulü Ekrem'in "eğer sen hayvanı uyluğundan yaralarsan bu sana
yeter" cümlesiyle bu hayvanları kastetmiş olduğunu söylemiştir, doğrusu da
budur.
Ürküp kaçtığı için ele
geçirilemeyen dört ayaklı ehlî hayvanlarla, yüksek bir ağacın dalına konduğu
için yakalanamayan tavuk ve benzeri iki ayakla hayvanlar da bu hükme
dahildirler.
TİRMİZİ RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN