NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَهَّابِ
بْنُ نَجْدَةَ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
عَيَّاشٍ
عَنْ شُرَحْبِيلَ
بْنِ
مُسْلِمٍ
سَمِعْتُ
أَبَا أُمَامَةَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَقُولُ
إِنَّ
اللَّهَ قَدْ
أَعْطَى
كُلَّ ذِي
حَقٍّ
حَقَّهُ
فَلَا
وَصِيَّةَ
لِوَارِثٍ
Şurahbil b. Müslim'den demiştir
ki: Rasûlullah (s.a.v.)'i:
"Şüphesiz ki Allah
her hak sahibine hakkını vermiştir. Hiçbir varis'e vasiyet edilemez."
derken işittim.
İzah:
Buhâri, vesaya, buyu;
Tirmizî, vesaya; Nesaî, vesaya; İbn Mâce, vesâya; Da-rimi, vesaya; Ahmed b.
Hanbel, IV, 186, 187, 238, 239, 286, V, 268.
Metinde geçen
"Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. cümlesiyle kast edilen,
varislerin mirastan alacakları payın miktarım açıklayan Nisa sûresinin 11-13.
âyetleridir.
Yüce Allah bu
âyetlerde, mirasçıların mirastaki paylarını açıkladığı gibi, yine bu âyetle,
ölüm döşeğinde bulunan bir kimsenin başta anne ve babası olmak üzere yakın
akrabalarına malının bir kısmını vasiyyet etmesini farz kılan Bakara suresinin
180. âyetini yürürlükten kaldırdı.
Ancak âlimlerden
bazıları, "miras âyetlerinin inmesiyle ebeveyne ve yakın akrabaya
vasiyyeti farz kılan Bakara suresinin 180. âyetinin yürürlükten kalkmış olması
gerekmez. Çünkü bir kimsenin malının bir kısmını vasiyyet edip, kalan kısmını
da miras âyetlerinde belirtilen ölçüler içerisinde taksim edilmek üzere
varislere bırakması mümkündür" diyerek miras âyetlerinin vasiyyet âyetini
neshetmediğini iddia etmişlerdir.
Hanefi âlimleri,
müslümanlar arasındaki yaygınlığı ve gördüğü kabul sebebiyle tevatür derecesine
ulaşan ve mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerife sarılarak "miras
âyetlerinin Bakara sûresinin 180. âyetini nesh ettiğini, dolayısıyle bir
kimsenin ebeveyniyle diğer yakın akrabalarına malının bir kısmını vasiyyet
etmesinin üzerine vacib olmadığını" söylemişlerdir. Ömer Na-suhi Bilmen
efendi, Hanefi âlimlerinin bu mevzudaki görüşlerini şöyle açıklıyor:
"Müslümanlığın başlangıcında varis olacak ana ile babaya ve sair yakınlara
vasiyyet edilmesi, bir vecibe iken bu husustaki hükm-i şer'î bilahere miras
âyetleriyle ve mütevatirül âmel olan bir hadL-i şerif ile hikmet için nesh
edilmiştir. Filhakika varisler, zaten muayyen hisselerini alacakları için kendilerine
ayrıca vasiyyete hacet kalmamıştır. Gerek varisler arasında ve gerek varisler
ile müverrisleri arasında bir muhabbet ve sevginin, bir bağlılığın devamı pek
istenen bir şeydir. Bunlardan bazılarım bittercih vasiyyette bulunmak ise
diğerlerinin kalplerini kırar, aralarında bir düşmanlığın uyanmasına sebebiyet
vererek akraba bağlarının çözülmesine vesile olabilir. Binaenaleyh böyle bir
hale sebebiyet verilmesi doğru olamaz.
Şu kadar var ki,
herhangi bir maslahat mülahazasıyla varislerden bazılarına yapılan bir
vasiyyeXe diğer varisler, icazet verirlerse kendi rızalarıyla haklarını
düşürmüş olacakları cihetle bu paylaşmanın cevazına bir engel kalmamıştır.[Ömer
Nasuhi Bilmen, Huktık-ı Islamiye ve Istılâhat-ı Fıkhıyye Kamusu, V, 125.]
İmam Şafiî'ye göre;
miras âyetlerinin Bakara suresinin 180. âyetini nes-hetmiş olması ihtimali
bulunduğu gibi, miras âyetleriyle vasiyet âyetinin ikisinin birden yürürlükte
kalmış olması ihtimali de vardır. Fakat mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif,
her iki hükmün birlikte yürürlükte kalması ihtimalinin ortadan kaldırıp
ebeveyne ve diğer yakın akrabaya vasiyyet etmeyi farz kılan vasiyyet âyetinin
miras âyetleriyle neshedildiğini açıkça ifade etmiştir.
Hattâbî'nin
açıklamasına göre; "Alimlerin pek çoğu miras âyetlerinin vasiyyet âyetini
neshetmesindeki maksadın kendilerine vasiyyet edilmediği için vasiyyetten yararlanamamış
olan diğer akrabaların hukukunu korumak olduğunu, durum böyle olunca da diğer
mirasçıların kabul etmesi halinde herhangi bir mirasçıya vasiyyette bulunmakta
bir sakınca bulunmadığını söylemişler. Bunu mirasçıların kabul etmesi halinde,
malın üçtebirinden fazlasını vasiyyet etmenin caiz oluşuna hamletmişlerdir.
Âlimlerden bazıları da
mirasçılardan bazılarına yapılan vasiyyet diğer mirasçılarca kabul edilse bile
yine de geçersizdir, demişlerdir.
Hattâbî'nin açıklamış
olduğu son görüş, Zahirîlerin görüşüdür. Bezi yazarı âlimlerin bu mevzudaki
görüşlerini şöyle özetliyor:
"Âlimlerin miras
âyeti geldikten sonra vasiyyet âyetinin hükmünün geçerliliği hakkındaki
görüşleri ikiye ayrılır:
a. Vasiyyet âyetinin
hükmü, varis olmayanlar için geçerlidir. Fakat varisleri hakkında geçersizdir.
İbn Abbas ile Hasan-i Basri ve Mesrûk bu görüştedirler. Bunlara göre; bir
kimsenin varis olmayan akrabasına malının bir kısmını vasiyyet etmesi üzerine
farzdır.
b. Varisler hakkında da
varis olmayanlar hakkında da geçersizdir. Müfessirlerin ekserisi ile fıkıh
âlimlerinin ekserisi bu görüştedirler. Bu görüşte olan âlimlere göre, bir
kimsenin herhangi bir kimse için vasiyyette bulunması üzerine farz değildir.