SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HARAC – İMARA – FEY’ BAHSİ

<< 3024 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا سَلَّامُ بْنُ مِسْكِينٍ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ الْبُنَانِيُّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَبَاحٍ الْأَنْصَارِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمَّا دَخَلَ مَكَّةَ سَرَّحَ الزُّبَيْرَ بْنَ الْعَوَّامِ وَأَبَا عُبَيْدَةَ بْنَ الْجَرَّاحِ وَخَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ عَلَى الْخَيْلِ وَقَالَ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ اهْتِفْ بِالْأَنْصَارِ قَالَ اسْلُكُوا هَذَا الطَّرِيقَ فَلَا يَشْرُفَنَّ لَكُمْ أَحَدٌ إِلَّا أَنَمْتُمُوهُ فَنَادَى مُنَادٍ لَا قُرَيْشَ بَعْدَ الْيَوْمِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ دَخَلَ دَارًا فَهُوَ آمِنٌ وَمَنْ أَلْقَى السِّلَاحَ فَهُوَ آمِنٌ وَعَمَدَ صَنَادِيدُ قُرَيْشٍ فَدَخَلُوا الْكَعْبَةَ فَغَصَّ بِهِمْ وَطَافَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَصَلَّى خَلْفَ الْمَقَامِ ثُمَّ أَخَذَ بِجَنْبَتَيْ الْبَابِ فَخَرَجُوا فَبَايَعُوا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى الْإِسْلَامِ قَالَ أَبُو دَاوُد سَمِعْتُ أَحْمَدَ بْنَ حَنْبَلٍ سَأَلَهُ رَجُلٌ قَالَ مَكَّةُ عَنْوَةً هِيَ قَالَ إِيشْ يَضُرُّكَ مَا كَانَتْ قَالَ فَصُلْحٌ قَالَ لَا

 

Ebû Hureyre'den demiştir ki:

 

Nebi (s.a.v.) Mekke'ye gir(meye karar ver) ince Zübeyr b. el-Avvâm ile Ebû Ubeyde b. Cerrah ve Halid b. Velid'i at üzerinde Mekke'ye gönderdi ve

 

“Ey Ebû Hureyre! Ensâr'a seslen!" (de toplansınlar) dedi. (Ben Ensar'ı çağırdım, bunun üzerine Ensar Hz. Nebi'nin huzurunda toplandılar. Hz. Nebi de onlara hitaben):

 

"Şu yol'u takib ediniz. Sizi (Kureyş'ten) hiçbir kimse görmesin. Görecek olursa onu öldürürsünüz" dedi. (Mekke'ye girilince) birisi:

 

"Bu günden sonra artık Kureyş yoktur!" diye bağırıverdi. Rasûlullah (s.a.v.) de:

 

(Ebû Süfyân'ın) "ev (in) e giren emniyettedir. Silâhı (nı elinden) atan emniyettedir." buyurdu. Kureyiş'in ileri gelenleri gidip Kâ'be'ye girdiler, Nebi (s.a.v.) Kâ'be'yi makamı (İbrahim'i)n arkasından (geçerek) tavaf etti". Sonra (Kâ'be'nin) kapı(sı)nın sövelerini tuttu (Kureyş'in ileri gelenleri de Kâ'be'den) çıktılar ve Nebi (s.a.v.)'e İslâm üzere (kalacaklarına dair) biat ettiler.

 

Ebû Dâvûd der ki; Ahmed b. Hanbel'e bir adam'ın Mekke harple mi (fethedildi?) diye sorduğunu işittim. (Ahmed b. Hanbel de ona); Her nasıl olursa sana zararı var mı? cevabını verdi. (Adam); Peki ya sulh (yoluyla mı alındı?) deyince "Hayır" karşılığını verdi.

 

 

İzah:

Müslim, cihad

 

Mekke, Arap yarım adasının Hicaz bölgesindedir. Batlamyus'a göre; Mekke magrib tarafından 78 derece tul, 23 (veya 21) derece arz dairesinde seretan burcunun alt noktasında ve ikinci iklimde bulunmaktadır.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi VII-155.]

 

Mekke hicretin sekizinci (Miladi 630) senesinde fethedilmiştir. Feth se-bebhKureyş müşriklerinin Hudeybiye antlaşmasını bozarak Nebiimi­zin müttefiki ve akrabası olan Huzaa'ları kendilerinin müttefikleri bulunan Beni Bekirlere öldürtmeleri ve Nebiimiz tarafından yapılan anlaşma teklifini de reddetmeleri idi.

 

Daha sonra Ebû Süfyân Kureyş'in yaptığı işin vehâmetini anlayınca ye­ni bir sulh teşebbüsüne girişmiş ise de bu teşebbüsünden müsbet bir netice alamadan Mekke'ye döndü.

 

Ebû Süfyân Mekke'ye gidince Nebiimiz, kendisinin yol hazırlığı­nı görmesi için Hz. Aişe'ye emir verdi.

 

"Yol hazırlığını yap. Bunu her hangi birine söyleme işini gizli tut** bu­yurdu. Hiç kimse ne için hazırlamldığım bilmiyordu.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi VIII-185.]

 

Rasûl-ü Ekrem, Mekke'yi fethetme hazırlığını sadece Hz. Ebû Bekir'e açıkladı ve bunu gizli tutmasını tenbih etti.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi VIII-186.]

 

Nihayet Hz. Nebi, onbin kişilik bir kuvvetle Mekke üzerine yü­rüdü. Ordu Mehrizzahrân denilen yere gelince, gecenin orada geçirilmesi için emir verdi.

 

Ordu orada gecelemekte iken, Rasûl-ü Ekrem'in Kureyş'in gönderebi­leceği casuslara dikkati çekti ve küçük bir süvari birliğini onları yakalamak­la görevlendirdi. Süvariler, yine Hz. Nebi'in işaretiyle, içlerinde Ebû Süfyân'ın da bulunduğu Kureyş casuslarını Erak denilen yerde yakalayıp ge­tirdiler. Onlar, kendilerinin Hz. Abbâs'a götürülmelerini istediLr. Ebû Süf­yân ordugaha girdiği zaman müslümanlar onu bıçak ve elleriyle parçalamak için koşuşmaya başlayınca Ebû Süfyân,

 

"Ey Muhammed öldürülüyorum!" diye feryat etti. Casuslar kendile­rinin Hz. Abbas'a götürülmelerini istediler. Hz. Abbas cahiliyye çağında Ebû Süfyân'ın dostu idi.

 

Hz. Abbâs Mehrizzahravân'da kendi kendine "Eyvah Kureyşli'lerin akı­beti çok yaman olacak. Her halde, bir oduncu veya bir çoban ya da iş-güç sahibi birini bulup Mekke'ye gönderirim üzerlerine Rasûlullah (s.a.v.)'in gel­mekte olduğunu haber verir. Rasûlullah Mekke'ye varmadan önce gelirler, ondan emân dilemek imkânını bulurlar." diye düşünürken Ebû Süfyân'la Büdeyl b. Verâ'nın seslerini işitti. Ebû Süfyân'ı tanıdı. Ona:

 

"Ey Ebû Hanzala!" diye seslendi. O da, Hz. Abbâs'ı sesinden tanıdı.

 

“Fadl'ın babası sen misin?" dedi.Hz. Abbâs da

 

"Evet" dedi. Ebû Süfyân:

 

"Babam, anam sana feda olsun? Ne var? Arkandakilerden ne haber var?" diye sordu. Hz. Abbas:

 

"Yazıklar olsun sana ey Ebû Süfyan! Arkamdaki, Rasûlullah (s.a.v.)'dir ve Müslümanlardan onbin kişilik, karşı koyamayacağınız bir ordunun ba­şında size doğru yönelmiş geliyordur?"

 

"Vallahi, Kureyşli'lerin sabahı yaman olacak vay onların başına geleceklere" dedi.

 

Ebû Süfyân "-Babam, anam sana feda olsun! Bana, bir çâre, bir ted­bir var mı?" diye sordu. Hz. Abbâs

 

"Evet! Vardır!" dedi. Ebû Süfyân

 

"Ne yapmamı bana emr ve tavsiye edersin?" diye sordu. Hz. Abbas

 

“Vallahi, Rasûlullah (s.a.v.)'dan başkası tarafından ele geçirilecek olur­san, muhakkak öldürülürsün! Haydi şu katırın arkasına bin de seni, Rasûlullah'ın yanına kadar götüreyim. Kendisinden, senin için emân dileyeyim" dedi. Ebû Süfyân

 

"Vallahi, benim görüşüm de böyledir." dedi. Hz. Abbas:

 

"Ebû Süfyân'ı süvarilerin ellerinden kurtardı.

 

Hz. Abbas, Nebiimizin boz katırının üzerinde, Ebû Süfyân da ter­kisinde olduğu halde onu Hz. Nebi'in huzuruna getirdi.

 

Rivayete göre; Hz. Abbâs:

 

"Yâ Rasûlullah! Ebû Süfyân, Hakim b. Hizam ve Büdeyl b. Verkâ'a ben emân vermiş bulunuyorum. Onlar, huzuruna girecekler." dedi.Nebiimiz:

 

"Onları, içeri al!" buyurdu. İçeri girdiler. Gecenin geç vakitlerine ka­dar Nebiimizin yanında kaldılar.

 

Nebiimiz, onlardan, Mekke'liler hakkında bilgi aldı ve kendilerini müslümanlığa davet etti:

 

"-Allah'dan başka ilâh bulunmadığına ve benim de Allah'ın Rasûlü olduğuma şehâdet ediniz." buyurdu.

 

Hakim b. Hizam'la Budeyl b. Verkâ' hemen şehadet getirdiler ve müslüman oldular.

 

Ebû Süfyân ise "Vallahi, Ey Muhammedi Senin Rasûlullah olup ol­madığın hakkında kalbimde azıcık bir işkil var! Bana, biraz mühlet versen olmaz mı?" dedi.Nebiimiz, Hz. Abbâs'a:

 

"Biz bunlara emân verdik. Kendilerini artık, konak yerine götür!" dedi.Ebû Süfyân hakkında da:

 

"Ey Abbâs! Onu konak yerine götür! Sabahleyin yanıma getir!" buyurdu.

 

Hz. Abbâs, onu alıp konak yerine götürdü. Ebû Süfyân, geceyi, Hz. Abbâs'ın yanında geçirdi.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi VIII-221-222.]

 

Hz. Abbâs, sabahleyin Ebû Süfyân'ı alıp Nebiimizin yanma ge­tirdi. Sonra Ebû Süfyân Nebiimize:

 

"Babam anam sana feda olsun! Usluluk ve yumuşak huylulukta, şe­reflilikte, akrabalık hakkını gözetmekte senden daha üstünü yoktur.

 

Vallahi, sanırım ki: AHah'dan başka ilâh olmasa gerek!

 

Çünkü, Allah ile birlikte başka ilâh bulunmuş olsaydı, elbette beni za­rarlardan korur, yararlardan yararlandınrdı!

 

Ey Muhammedi Ben, ilâhımdan yardım diledim. Sen de ilâhından yar­dım diledin.

 

Vallahi, ben, ne zaman, seninle karşılaştımsa, senin, bana galip geldiği­ni gördüm!

 

Eğer, benim ilâhım hak, senin ilâhın bâtıl ve boş olsaydı, ben sana ga­lip gelirdim!" dedi. Nebiimiz:

 

"Yazıklar olsun sana ey Ebû Süfyân! Senin için, benim Rasûlullah olduğumu öğrenme zamanı daha gelmedi mi?" buyurdu.

 

Ebû Süfyân:

 

"Babam, anam sana feda olsun! Usluluk ve yumuşak huylulukta, şe­reflilikte ve akrabalık hakkını gözetirlikte senden daha üstünü yoktur.

 

Senin Rasûlullah oluşuna gelince "Vallahi, bu hususta içimde biraz iş­kil vardı. Şimdi bile içimde onlardan biraz şeyler bulunuyor!" dedi.Hz. Abbas:

 

"Yazıklar olsun sana!  Boynun vurulmadan önce, müslüman ol:

 

Allah'dan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed'in Rasûluüah olduğu­na şehâMet getir!" dedi.

 

Nihayet Ebû Süfyân, hakka şehadet getirip müslüman oldu, Ebû Süfyân, Hakim b. Hizam ve Büdeyl b. Verka, Nebiimize İs­lâmiyet üzerine bey'at ettiler.[Koksal M. Asım. İslâm Tarihi.VIII- 224-225.]

 

Ebu Süfyan'a Tanınan Üstünlük Ve Mekkeli'lere Verilen Emân

 

Hz. Abbas:

 

"Yâ Rasûlallah! Ebû Süfyân, kavmimizin eşrafından Ve yaşhlanndan-dır. Övülmeyi, üstün tanınmayı, üstün tutulmayı seven bir adamdır. O'na Övüneceği bir şey lütfetsen olmaz mı?" dedi.Nebiimiz:

 

"Olur! Kim, Ebû Süfyân'ın evine girer, sığınırsa, ona emân verilmiş­tir!” buyurdu. Ebû Süfyân:

 

"Benim evime mi? Benim evime mi?" dedi. Nebiimiz:

 

"Evet" buyurdu.Ebû Süfyân:

 

"Benim evimin ne genişliği var ki?" dedi.Nebiimiz:

 

"Kim, Kabe'ye girer, sığınırsa ona emân verilmiştir" buyurdu.Ebû Süfyân:

 

“Kabe'nin ne genişliği var ki?" dedi.Nebiimizin:

 

“Kim, Mescid-i Haram'a girer, sığınırsa, ona emân verilmiştir!" buyurdu.Ebû Süfyân:

 

"Mescid-i Haram'ın ne genişliği var ki?" dedi.

 

"Kim kapısını üzerine kapayıp evinde oturursa ona emân verilmiştir! Kim silâhını elinden bırakırsa, ona da emân verilmiştir!” buyurdu.Ebû Süfyân:

 

"İşte, bu, geniştir!" dedi.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi, VIII, 224-225.]