NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ خَالِدٍ
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ
بْنِ عُمَرَ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَقْطَعَ
الزُّبَيْرَ
حُضْرَ فَرَسِهِ
فَأَجْرَى
فَرَسَهُ
حَتَّى قَامَ
ثُمَّ رَمَى
بِسَوْطِهِ
فَقَالَ
أَعْطُوهُ
مِنْ حَيْثُ
بَلَغَ
السَّوْطُ
İbn Ömer'den (rivayet
olunduğuna göre),
Nebi (s.a.v.)
ez-Zübeyr'e atının bir defa koşması (neticesinde kat edeceği mesafe) kadar bir
araziyi vermiş. (Hz. Zübeyr de orada) atını koşturmuş nihayet (atın gücü ve
arazinin sınırı bittiği için hayvan koşamayıp olduğu yerde) durmuş. Bunun
üzerine (Hz. Zübeyr elinde bulunan) kamçısını (ileri doğru) atmış. Bunun
üzerine (Hz. Nebi)
"Bu araziyi
kamçısının eriştiği yere kadar Zübeyr'e verin!" buyurmuş.
İzah:
3071 numaralı hadis-i
şerif, mera durumunda olmayan ölü bir arazinin etrafını işaretleyerek çeviren
bir kimsenin etrafını çevirdiği araziye içerisindeki suyla birlikte sahip
olacağına delalet ederken 3072 numaralı hadis-i şerifte, bir devleı
başkanının, kamu yararına uygun gördüğü takdirde bazı madenleri ve toprakları
özel işletmelerin veya şahısların emrine tahsis etmesinin caiz olduğuna delalet
etmektedir.
Bezi yazarının
Aliyyü'1-Kari (r.a)'den naklettiğine göre 3072 numaralı hadisi açıklarken İmam
Nevevî (r,a) şu görüşlere yer vermiştir. "Bu hadis-i ' şerif, devlet
başkanının hazineye ait bir araziyi ikta yoluyla herhangi bir kimseye
vermesinin caiz olduğuna delalet etmektedir. Aslında hazineye ait bir araziye
hiç bir kimse sahip olamaz. Ancak devlet reisinin ikta yoluyla verdiği kimse
ona sahip olabilir.
Devlet reisi bir şahsa
hazineye ait olan bu arazinin mülkiyetini verebileceği gibi mülkiyetini mahfuz
(saklı) tutup sadece menfaatini de verebilir. Bu hususta önemli olan ammenin
menfaatini gözetmek, ammenin menfaati nasıl hareket etmeyi gerektiriyorsa o
şekilde hareket etmektir.
Hazinenin ya da
herhangi bir şahsın malı olmayan bir araziye gelince; bu araziyi ihya eden
herkes ona sahip olabilir. Bu hususta devlet başkanının iznini almaya da
ihtiyaç yoktur. İmam Malik ile İmam Şafiî ve cumhur ulema bu görüştedirler.
3069 numaralı hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi, el-Muzhir'e göre,
3072 numaralı hadiste Zübeyr'e verildiğinden bahsedilen arazînin, Hz. Nebiin
fey yoluyla eline geçen özel mülkü ya da ölü arazi olması ihtimali de vardır.
Bu durum, "Bir
kimsenin ölü bir araziyi ihya edebilmesi için devlet reisinden izin alması
gerekir" diyen îmam Ebû Hanife (r.a) ile Malikiler'in[ez-Züheyli .Vehbe,
el-Fıkhu'1-İslâmî 11,351.] bu görüşünü teyid etmektedir.
Nitekim mutlak olarak
zikredilen "arazi" kelimeleri aslında ölü arazi anlamında kullanılır.
Ölü arazi iki kısımdır:
1. Bir beldeye bitişik
olup o beldenin merası, ya odun temin etmek için kullandıkları ya da
çocuklarının oyun sahası veya mezarlık olan yerlerdir. Buralar hiçbir kimsenin
Özel mülkü olamaz. Bu bakımdan devlet başkanı buraları hiç bir kimseye
bağışlayamaz.
2. Herhangi bir köye
bağlı olmayan sahipsiz arazidir ki fıkıh âlimlerin dilinde "ölü
arazi" denilince bu kısım arazi anlaşılır. Hiçbir şahsın özel mülkü olmayan
ve kendisinden asla faydalanılmayan, suyu kesilmiş olan ya da su altında kalan
ziraata elverişsiz arazi çeşitleridir.
Sahipli olan bir arazi,
ölü arazi olamaz. Sahibi bilinmeyen bir arazi ise yitik hükmündedir.
Devlet başkanı, bu
ikinci kısım ölü araziyi şahıslara verebilir.
İmam Ebû Hanife ile
Malikilere göre, devlet reisinin izni olmadan bu araziyi kimse ihya ederek
mülkiyetine geçiremez.
imâm Ebû Yusuf ile İmam
Muhammed'e, Şafiüere ve Hanbeliler'e göre, bu araziyi ihya eden herkes ona
sahip olur.[ez-Züheyli Vehbe,eI-Fıkhu'l-İslâmi II, 529-531.] görüldüğü gibi
3072 numaralı hadis İmam Ebû Hanife ile Malikilerin bu mevzudaki görüşlerini
te'yid etmektedir. Ancak bu hadisin senedinde çeşitli yönlerden tenkid edilen
Abdullah b. Ömer b. Hafs b. Asım vardır.