NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدٍ
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ بْنُ
سَلَمَةَ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ إِسْحَقَ
عَنْ يَزِيدَ
بْنِ أَبِي
حَبِيبٍ عَنْ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ شِمَاسَةَ
عَنْ
عُقْبَةَ
بْنِ عَامِرٍ
قَالَ سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
يَدْخُلُ الْجَنَّةَ
صَاحِبُ
مَكْسٍ
Ukbe b. Amir'den
demiştir ki; Rasûlullah (S.A.V.)'ı (şöyle) buyururken işittim:
"Meks (denilen
haksız vergiyi) alan bir kimse cennete giremez."
İzah:
İbn Esir'in
“en-Nihaye" de açıkladığına göre meks tahsildarların halktan toplamış oldukları bir vergidir. Genellikle bu
vergiler haksız yere toplanmış ve halk için bir zulüm olmuştur. Bu bakımdan
islam dışı olan bu vergiyi halktan toplatan bir idareci cehennemlik olmayı
hakkettiği gibi, bu verginin toplanmasına hizmet eden tahsildarlar da bu zulme
yardımcı oldukları için cehennemlik olurlar.
Kamus mütercimi meks
kelimesini açıklarken şöyle diyor: Meks, bir adamın satılık malına muamele
ederken gadr ve cinayet eylemek yani değerinden eksik fiatla almaktır.
Eksiltmek ve zulmetmek manâlarına da gelir. Bîr de "meks" cahiliyye
döneminde bir mal satan adamdan sattığı mala göre aldıkları bir vergi anlamına
gelir ki, günümüzde buna bâc denilmektedir. İslâm diyarında cahiliye döneminden
kalan bu vergi hala yolculardan ve tüccardan alınmakta ve varlığını
korumaktadır. Bazı Türk memleketlerinde bu vergi köprü başlarında ve derbendlerde
barınan kimselerden zorla alınmaktadır.
Öşür toplayan
memurların, meşru olan öşrü aldıktan sonra keyfi olarak aldıkları paraya da
meks denir.[Asım efendi, Kamus tercümesi, "Meks".]
Görülüyor ki bu hadis-i
şerifte haksız yere alman bu vergilerin haram olduğunu ve bu vergilerin gerek
devlet, gerekse fertler tarafından toplanmasının büyük günahlardan olduğu
ifade edilmektedir. Ancak meşru ölçüler içerisinde tahsil edilen öşür ve
zekatın bununla ilgisi yoktur.
Bunların tahsilinde
tahsildar için büyük ecir vardır.
Meks mevzuunda merhum
Ö. Nasuhi Bilmen efendi şöyle diyor:
Meks Zaman-i
cahiliyyette bir adamın çarşı ve pazarda sattığı şeylerden alınan akçeye meşk:
Bac, bunu alan şahsada "mekkâs" denirdi. Köprü başlarında,
derbendlerde mürur ve ubûr edenlerden toprak bastı adıyla alınan akçeye ve
tüccar mallarından mesrû rüsumdan ziyâde olarak tahsil edilen paraya da
"meks" (bac) adı verilmiştir. Ki bunların bu veçhile istifa edilmesi,
şer'an caiz değildir. İşte mezmum olan mekkaslık da budur ki böyle bir
memuriyete kabulden bir çok zatlar ictinab etmişlerdir. Mebsul, Bedâyi,
Hindiyye, Diirri Muhtar.[Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı tslamiye ve Istılahat-ı
Fıkhıyye Kamusu IV-96-97.]