NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
مُطَرِّفٍ
عَنْ أَبِي
الْجَهْمِ
عَنْ أَبِي
مَسْعُودٍ
الْأَنْصَارِيِّ
قَالَ
بَعَثَنِي
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَاعِيًا
ثُمَّ قَالَ
انْطَلِقْ
أَبَا
مَسْعُودٍ
وَلَا
أُلْفِيَنَّكَ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
تَجِيءُ
وَعَلَى
ظَهْرِكَ
بَعِيرٌ مِنْ
إِبِلِ
الصَّدَقَةِ
لَهُ رُغَاءٌ
قَدْ
غَلَلْتَهُ
قَالَ إِذًا
لَا
أَنْطَلِقُ
قَالَ إِذًا
لَا أُكْرِهُكَ
Ebû Mes'ûd el-Ensârî'den
demiştir ki:
"Nebi (S.A.V.) (bir
gün) beni (zekat) tahsildar(ı) olarak görevlendirdi ve
"Ey Ebû Mes'ûd! (Bu
görev'e) git. (Fakat dikkat et, sakın) seni kıyamet gününde omuzunun üzerinde,
çalmış olduğun (ve korkunç) böğürtüsü olan zekat devesiyle gelir bir halde
bulmayayım." buyurdu.
(Ebû Mes'ûd sözlerine
devam ederek şöyle) dedi. (Bunun üzerine ben de; Ey Allah'ın Rasûlü)
"Öyleyse ben (bu
göreve) git(mek iste)miyorum" dedim. (Hz. Nebi de)
“Öyleyse ben de seni
zorlamıyorum" buyurdu.
İzah:
Hadis-i şerifte,
toplanan zekat mallarından herhangi bir şeyi haksızlıkla zimmetine geçiren
kimsenin, kıyamet gününde mahşer yerine zimmetine geçirmiş olduğu malı omuzunda
taşıyarak geleceği, eğer bu mal bir deve ise korkunç sesiyle böğürerek
sahibini ele vereceği ve onu rezil rüsvây edeceği haber verilmektedir.
Hz. Nebi Ebû Mesud'u
zekat memurluğuna gönderirken ona vazifesinin büyük sorumluluğunu da
hatırlatmaktan geri durmadı. Çünkü Hz. Nebiin en büyük görevi ümmetini
kendilerini bekleyen tehlikeler karşısında uyararak onları (cehenneme
sürüklenmekten) kurtarmaktır.
Ebû Mesûd da böylesine
büyük sorumluluğu olan bir görevde hasbel-beşer bir yanlışlık yapma ihtimalini
düşünerek bu görevden affını istemiş. Rasûl-ü zişan efendimiz de onu bu
görevden affetmiştir. Esasen Hz. Peygamber en büyük kalb doktoru olması
hasebiyle, Ebû Mesud için zekat memurluğu görevinin tehlikelerini sezdiği için
ona bu ikazı yapmış olabilir.