NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
هَارُونُ
بْنُ زَيْدِ
بْنِ أَبِي
الزَّرْقَاءِ
حَدَّثَنَا
أَبِي حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
سَعْدٍ عَنْ
زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ
أَنَّ عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عُمَرَ
دَخَلَ عَلَى
مُعَاوِيَةَ
فَقَالَ
حَاجَتَكَ
يَا أَبَا
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
فَقَالَ
عَطَاءُ
الْمُحَرَّرِينَ
فَإِنِّي
رَأَيْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَوَّلَ مَا
جَاءَهُ
شَيْءٌ
بَدَأَ
بِالْمُحَرَّرِينَ
Zeyd b. Eslem'den
demiştir ki: Abdullah b. Ömer (birgün) Hz. Muaviye'nin yanına girmişti. (Hz.
Muaviye O'na)
"Ey Abdurrahman'ın
babası, ihtiyacın (nedir anlat?) demiş, (İbn Ömer de harpsiz olarak ele geçen
mallardan) hürriyetlerine yeni kavuşan kölelere (verilmesi gereken) bağışlar
için geldim. Çünkü ben RasûluUah'ın kendine gelen mallar(ın dağıtımın)da, önce
hürriyetine (yeni) kavuşmuş olan kölelerden başladığını gördüm" cevabını
vermiş.
İzah:
Mevzumuzu teşkil eden bu
babda, fey mevzusu işlenmektedir. Bilindiği gibi fey sözlükte, bir şeye dönmek
anlamına gelir. İstilahta ise, müslümanların savaşmadan ele geçirdikleri
ganimet anlamında kullanılır. Hanefî ulemasından İbn Abidin bu mevzuda şöyle
diyor: "Ganimet, kâfirlerle savaşırken onlardan zorla alman maldır. Bu
malın beşte biri beytülmale ayrıldıktan sonra kalanı, gaziler arasında taksim
edilir.
Fey ise haraç gibi,
kafirlerden harpten sonra alınan maldır, bu fey bütün müslümanların
masraflarına sarf olunur...
Buna göre harp
yapılmadan kâfirlerin İslâm hükümdarına verdikleri hediyeler Fey değildir.
Hindiyede zikredilmiştir ki, ganimet gazilerin kuvvetiyle zorla kafirlerden
alman maldır. Fey ise haraç ve cizye gibi harpsiz olarak kafirlerden alınan
maldır. Ganimetten beşte biri beyt'ül-mal için ayrılır. Feyde ise
ayrılmaz.[Davudoğlu A. İbn Abidin terceme ve şerhi VI11-398-399.] Hz. Nebi
onları kendi içtihadına göre müslümanların yararına sarf eder.
Elmalı'h Muhammed Hamdi
Efendi de şu sözleriyle bu manâyı te'yid etmektedir: "Bizim ashabımızdan
yani hanefiyeden bu farkı tasrih edenler vardır. Demişler ki: ganimet harp
halindeyken küffardan kahru galebe ile alınandır... Fey ise harp bittikten ve
dâr dar-i İslâm olduktan sonra onlardan alınandır. Hükmü; beşte bir ayrılmadan
hepsi muslümanların maslahatlarına sarf-olunmaktır.”[Yazır Muhammed Hamdi Hak
dini Kur'ân dili tefsiri VI1-4821.] Bu satırlar Hanefî ulemasının Fey ile
ganimet hakkındaki görüşlerini açıkça ortaya koymaktadır. Feyin sarf edileceği
yerler mevzusunda İbn Rüşd şunları kaydediyor:
"Fey; cumhura
göre, muslümanların düşmandan tehdid ve korkutma yoluyla aldıkları mallara
denir. Ulema feyin sarf ve harcama yeri hakkında ihtilâf etmişlerdir. Cumhur;
fey; zengin yoksul ayırdedilmeksizin her müs-lümana verilebildiği gibi, ordunun
erzak ve masrafı, hakim ve valilerin maaşı, köprü, okul ve camilerin yapım ve
onarımı gibi devletin sair hizmetlerinde harcanabilir. Ganimet gibi taksime
tabi değildir.
İmâm Şafiî'ye göre,
-Ganimetin beşte biri gibi feyin de beşte biri ganimet âyetinde (yani Haşr
sûresinin yedinci âyetinde) zikredilen beş sınıfa (Hz. Nebie, onun yakınlarına,
yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış yolculara) taksim edilir. Geri kalan
beşte dördü ise, devlet reisinin yetkisindedir. Devlet reisi, çoluk çocuğunun
ve uygun gördüğü kimselerin geçimlerini ondan sağlar.-
Zannedersem kimisi de
-Feyin tamamı ganimetin beşte birinin verildiği beş sınıf arasında taksim
edilir- demiştir. Tahminime göre bu da İmâm Şafiî'nin kavlidir.
"Fey'İn tamamı
imamın yetki ve içtihadına bağlıdır" diyenlerle, "ganimetin beşte
birine sahip olan beş sınıfa verilir" diyenler arasındaki ihtilafın
sebebi, yukarıda geçen ganimetin beşte biri hakkındaki ihtilâfa yol açan
sebebin aynısıdır. Zira "Ganimetin beşte biri âyette zikredilen beş
sınıftan başkasına verilmez" diyenler; "fey'de bu beş sınıfa
mahsustur" demişlerdir.
Âyette zikredilen beş
sınıftan maksat umumdur, diyenler "Ganimetin beşte biri gibi, fey'in
tamamıda Beytü'l-mal'ın olup İmamın yetkisine bağlıdır" demişlerdir.
Ganimetin beşte biri gibi, fey'in de beşte birinin ganimetler âyetinde
zikredilen beş sınıfa verildiği görüşü ise, İmam Şafiî'den evvel hiç kimse
tarafından söylenmemiştir. İmam Şafiî'yi bu görüşe sevkeden sebep; ganimetler
âyetinde zikredilen beş sınıfın fey' âyetinde de zikredilmiş olmalarıdır. İmam
Şafiî bundan, ganimetler gibi fey'in de beşte birinin bu beş sınıfa verildiği
görüşünü tercih etmiştir. Halbuki âyetin zahirinden, fey'in beşte biri değil,
fey'in hepsinin bu beş sımfa verilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. Tahminimce
bu görüşe de kail olanlar vardır. Müslim'in rivayetine göre Hz. Ömer:
"Beni Nadr
malları, Allah'ın kendi Nebiine fey olarak vermiş olduğu bir mal idi. Yani bu
malı kazanmada ne at koşturulmuş, ne de silah kullanılmıştı. Bunun için bu mal
Nebi (S.A.V.) efendimize mahsustu ve yıllık nafakasını bu maldan sağlar,
gerisini de silâh ve harp malzemesinde harcardı" demiştir. Bu da İmam
Mâlik'in görüşünü te'yid etmektedir.[Meylâni Ahmed, Bidayet-ü'l Müctehid ve
Nihayetü'l Muktesid tercemesi I, 604.]
Bu hadis-i şerifte, Hz.
tbn Ömer (r.a.)'nın fey gelirlerinden yeni hürriyetine kavuşan kölelerin
hisselerine düşecek malların vaktinde verilmediğini gördüğü için Hz. Muaviye'yi
uyardığı ve Hz. Nebiin henüz divana (kayıt defterlerine) geçmemiş olan bu
kimselerin unutularak mağdur duruma düşecekleri ihtimalini düşünerek, herkesin
hissesinden önce onların hissesini verdiğini Muaviye'ye hatırlattığı ifade
edilmektedir.
Bu bakımdan Kadı
Şevkanî bu hadisin hürriyetine yeni kavuşan kimselere ganimetteki hisselerini
vermekte öncelik hakkı tanınmasının müstehab olduğunu söylemiştir.
Hanefî âlimlerinden İbn
Melek'e göre; burada ganimetlerin taksiminde kendilerine öncelik hakkı
tanınması istenen kimselerin kendilerini ihlasla Allah'a kulluğa adayan
kimseler olduğunu söylemiştir. Bunların mûkâteb köleler olduğunu söyleyenler
de vardır.