NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
قَالَ قَرَأْتُ
عَلَى
مَالِكٍ عَنْ
ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّ سَعْدَ
بْنَ
عُبَادَةَ
اسْتَفْتَى
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَقَالَ
إِنَّ أُمِّي
مَاتَتْ
وَعَلَيْهَا
نَذْرٌ لَمْ
تَقْضِهِ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
اقْضِهِ عَنْهَا
İbn Abbas (r.a.)'dan
rivayet edildi ki: Sa'd b. Ubâde (r.a), Rasûlullah (s.a.v.)'den fetva sorup;
Şüphesiz annem ödemediği
bir nezir borcu olduğu halde öldü (ne yapayım?) dedi. Hz. Nebi (s.a.v.):
Onun yerine sen
öde" buyurdu.
İzah:
Buhari, vesâya, eymân;
Müslim, nüzûr Tirmizî, nüzûr; Nesâî, vesâya, eymân; İbn Mâce, keffârât;
Muvatta, nüzûr; Ahmed b. Hanbel, I, 219, 329, 370.
Bezlü'l-Mechûd'un
ta'likmda, Evcez ve Feth'den naklen, İbn Abbas'ın mezkûr kıssaya şahit
olmadığı, dolayısıyla bu hadisin sahâbî mürsellerinden olduğu ifade
edilmektedir.
Hadisin tahricinde
görülebileceği gibi, bu hadis Kütüb-i Sitte'nin tamamında mevcuttur. Ebû
Davud'un rivayeti, ifade olarak diğerlerinden biraz farklıdır. Buharî'nin
Kitabü'l-Eymân'daki rivayetinin sonunda ravilerden birisi; "Bundan sonra
da (ölenin nezrini ödeme) sünnet halini aldı" demektedir.
Kadılyaz;
"Görünen, onun nezri ya maldı, ya da mutlaktı" demektedir.
Askalânî, bu ilâveyi;
Şu'ayb'ın Zührî'den yaptığı rivayetin dışında hiçbir rivayette görmediğini
söyler.
Hadiste anılan, Sa'd'ın
annesinin adı, Amra'dır. Kadının babasının adının ise Mes'ud mu yoksa Sa'd mı
olduğunda iki farklı görüş vardır.
Sa'd b. Ubâde'nin
annesinin adağının ne olduğu konusunda kesin bir görüş mevcud değildir. Bu
meseleye ışık tutan haberler birbirleri ile çelişki arzetmektedir. Bu eserlerde
kadının adağının; oruç, köle azad etmek ve sadaka olduğuna dair kayıtlar yer
almaktadır.
Askalânî,
Fethu'1-Bârî'de konu ile ilgili farklı haberleri verdikten ve Kadı Iyaz'in
yukarıdaki sözüne işaret ettikten sonra; "Bence, o adak Sa'd'e göre
muayyendi" demektedir.[Bk. Fethu'l-Bârî, XIV, 396.]
Hadis-İ şerif, ölünün
borçlarının ödenmesinin gerekli olduğuna delildir. Ancak borcun çeşidi ve
cinsine göre âlimler arasında farklı görüşler vardır:
Eğer borç, kullara ait
malî bir borçsa, ölünün terekesinden bu borç ödenir. Bu konuda her hangi bir
ihtilâf bilinmemektedir.
Borç adaktan dolayı
ise,bu adak ya malîdir ya da bedenîdir. Adak da, ya öldüğü zamanki hastalığı
esnasında olmuştur, ya da önce olmuştur.
1- a) Eğer adak mâlî
ise ve ölümü anındaki hastalığından önce olmuş ise;
Şâfiîlere göre; ölen
vasiyyet etmemiş olsa bile bıraktığı terekeden ödenir. Miktarının az veya çok
olmasına bakılmaz.
Askalânî, bu görüşün
cumhura ait olduğunu söyler.
Hanefî ve Mâlikîlere
göre; ölen nezir borcunun ödenmesini vasiyet etmişse, o takdirde vârisler bunu
ödemek zorundadırlar. Aksi halde böyle bir mecburiyetleri yoktur. Bunda vasiyet
şart olduğuna göre terekenin üçte birini geçerse vârisler fazlasını ödemek
mecburiyetinde değildirler. Bu görüş sahipleri Hz. Nebi'in Sa'd'e; "Onun
yerine sen öde" buyurmasındaki emri, nedbe hamletmişlerdir.
b) Adak, ölenin ölüm
hastalığında olmuş ise; Şâfiîlere göre de bu adak malın üçte birinden
olmalıdır. Ölen, malî olan adağının ödenebileceği kadar mal bırakmamışsa
vârislerin bunu ödeme mecburiyetleri yoktur. Ancak ödemeleri müstehaptır. Bu
konuda dört mezhep müttefiktir.
2- Adak bedenî
ibadetlerle ilgili ise; genelde prensip olarak bu adak başkası tarafından eda
edilemez. Çünkü bedenî ibadetlerde niyabet caiz değildir. Hz. Nebi (s.a.v.),
Nesâî'nin rivayet ettiği bir hadiste; "Kimse kimsenin yerine namaz kılamaz
ve kimse kimsenin yerine oruç tutamaz." buyurmuştur.
İmam Ebû Hanîfe, İmam
Mâlik ve İmam Şafiî'nin bir görüşü bu istikamettedir. Ahmed b. Hanbel'e ve
İmam Şafiî'nin diğer bir görüşüne göre ise, oruçta niyabet caizdir. Yani bir
kimse oruç tutmayı adaşa ve ödemeden ölse, onun yerine bir başkası tutabilir.
Hanefî ve Mâlikîlerle, Şafiî'nin bir görüşüne göre; oruçta niyabet olmaz. Ancak
orucun yerine fakir doyurulur.
Haccda ise ittifakla
niyabet caizdir. Bir kimse başkasının yerine hacc edebilir.