NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
كَامِلٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَاحِدِ
حَدَّثَنَا
صَدَقَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
عَنْ
جُمَيْعِ
بْنِ
عُمَيْرٍ
التَّيْمِيِّ
قَالَ
سَمِعْتُ
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عُمَرَ
يَقُولُ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ ابْتَاعَ
مُحَفَّلَةً
فَهُوَ
بِالْخِيَارِ
ثَلَاثَةَ
أَيَّامٍ
فَإِنْ
رَدَّهَا
رَدَّ مَعَهَا
مِثْلَ أَوْ
مِثْلَيْ
لَبَنِهَا
قَمْحًا
Abdullah b. Ömer (r.a.),
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Süt'ü memesinde
bekletilip sağılmayan bir hayvanı satın alan kişi üç gün muhayyerdir; eğer
(alıkoymaz da) geri verirse sütünün (kıymetinin) bir veya iki misli [şek ravilerden
birisine aittir.] buğdayla birlikte geri verir."
İzah:
İbn Mâce, ticârât
Sütlü görünsün de fiatı
artsın diye hayvanı sağmayıp sütünü memesinde bekletmeye "tasriye",
bu durumdaki hayvana da "musarrât" denilir. Bu bab, musarrâtın satışı
ve ilgili hükümleri ihtiva eden hadisleri konu edinmektedir. Buradaki
hadislerden üçü Ebû Hureyre'den, birisi de Abdullah b. Ömer'den nakledilmiştir.
Konunun hükmünü tayinde hadisler birbirlerinin tamamlayıcısı durumunda olduğu
için, ayrı değil de topluca izah etmeyi uygun gördük. İzahımız esnasında
gerekirse hadislere tek tek işaret edeceğiz.
Bu konudaki hadisler,
bâtını inkıta konusunda cereyan eden ihtilâflara da misal olmuştur. Meselenin hükmü
ile ilgili görüşler verilirken bu konuya da temas edilecektir. Şimdi,
söylenilecek şeyleri maddeler halinde ele alalım:
1- Hadislerde, deve ve
koyunun sütünün sağılmayıp bekletilmesi söz-konusu edilmiş, sığırdan
bahsedilmemiştir. Sığır da koyun ve deve hükmündedir.
2- İlk hadiste, mal
satmak için şehre gelen kafileyi yolda karşılayıp malını satın almak ve
yapılan bir alış verişin arasına girip kendi malını satmak menedilmektedir. Bu
konu 43. babda işlenmiştir.
3- Pahalı satmak için
sağılır hayvanı birkaç gün sağmayıp. bekletmek caiz değildir. Çünkü bu,
müşteriyi kandırmak için yapılmaktadır.
4- Caiz olmamasına
rağmen, mal sahibi bu yola gider ve malını satarsa müşteri ne yapacaktır? Bu
konu âlimler arasında ihtilaflıdır:
a) Mâlik, Şafiî, Leys
b. Sa'd, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Râhûyeh, Ebû Ubeyd ve Ebû Sevr'e göre;
müşteri isterse malı yanında alıkoyar, isterse geri verir, geri verdiği
takdirde hayvanla birlikte sağdığı süte karşılık bir sa' da hurma verir.
Üzerinde durduğumuz hadisler, cumhurun bu görüşünün delilidirler. Ancak babın
1. hadisi (no: 3443) ile son hadisi (3446) arasında bir tezat sözkonusu
olmaktadır. Çünkü ilk hadiste, hayvanla birlikte bir sa' hurmanın verilmesi
öngörülürken, son hadiste sütün bir veya iki misli kıymetinde buğdayın iadesi
sözkonusu edilmektedir. Avnü'l-Ma'bud'da son hadisin isnadının zayıf olduğuna
işaretle çelişki izale edilmektedir. İbn Kudâme de; ''Bu hadisin zahiri
ittifakla terkedilmiştir" der. Hadis, hayvanla birlikte iade edilecek
şeyin bir sa' hurma olduğunu ifade ettiği halde farklı görüşte olanlar da
vardır. "Herkes kendisinin gıdalandığı maddeyi iade eder" diyenler
vardır. Buna göre; hurmayla beslenen hurma; buğdayla beslenen buğday, arpayla
beslenen arpa verir.
b) İbn Ebî Leylâ ve Ebû
Yusuf'a göre; müşteri hayvanı iade edecekse, yanında sağdığı sütün kıymetini de
birlikte iade eder.
c) Ebû Hanîfe'ye göre;
müşteri hayvanı sağdıktan sonra artık geri veremez, satıcıdan hayvanın
değerinin farkını taleb edebilir. Aynî'nin belirttiğine göre; Küfe uleması,
İbn Ebî Leylâ ve İmam Mâlik'in bir görüşü Ebû Ha-nîfe ile birliktedir.
Görüldüğü gibi
Hanefîler, musarrât konusunda yukarıdaki hadislere uygun amel etmemişleridir.
Buna sebep şudur:
Bu konuda varid olan
haberler ahaddır. Ahad hadisle amel edilebilmesi için birtakım şartlar vardır.
Bunlardan birisi de; hadisin kıyasa (şeriattaki temel kaide ve prensiplere)
aykırı olmamasıdır. Halbuki bu konudaki hadisler, birçok yönden genel kaide ve
prensiplere aykırıdır. Aynî, bu prensipleri şu sekiz maddede toplar:
I- Hadisler, şart ve
ayıp olmadığı bir halde muhayyerliği isbat etmektedir.
Bezlü'l-Mechûd'da
Aynî'nin bu sözlerine izah olarak şunlar eklenmiştir: "Bu söz bütün
ümmetin genel bir kaide olarak ittifak ettiği bir hadise işarettir. O hadise
göre; alışveriş yapanlar, birbirlerinden -kimi âlimlere göre bedenen,
kimilerine göre söz olarak- ayrılmadıkları müddetçe akdi kabul veya red
konusunda muhayyerdirler. Ama ayrılmışlarsa, -taraflardan hiçbirisi kendisi
içiiı muhayyerlik şart koşmamışsa- artık muhayyerlik kalmaz."
II- Bu konudaki
hadislerde, muhayyerlik üç gün olarak sınırlandırılmıştır. Halbuki üç gün
muhayyerlik, I. maddede işaret ettiğimiz hadise göre şart muhayyerliği (hıyâr-ı
şart) ile kayıtlıdır.
III- Malın iadesi, onun
bir kısmı yok olduktan sonra (süt sağıldıktan sonra) mümkündür. Oysa bu caiz
değildir.
IV- Elde esas mal (süt)
mevcut olduğu halde, bedeli (bir sa' hurma)nın iadesi istenilmektedir. Halbuki
esas mal varken bedeli iade edilemez.
V- Hadislerde; sağılan sütün
hurma veya buğdayla tazmini öngörülmektedir. Halbuki telef edilen mallar (mislî
ise) kendi misilleri ile veya (kıyemî ise) para olarak kıymetiyle tazmin
ettirilir. Allah (c.c) şöyle buyurur: "Size tecavüz edene, size tecavüz
ettikleri gibi tecavüz edin..."[Bakara 194]; "Eğer ceza verirseniz,
size yapılanın aynı ile mukabele ediniz.”[Nahl 126] Bu âyetlerde, telef edilen
malların ve düşmanlıkların tazmininin misille olduğu beyan edilmektedir.
Üzerinde durduğumuz konudaki hadisler ise âyetlerdeki hükme aykırıdır. Bir
hadisi şerifte de; "Bir şeyi telef eden kişi onun, mislî ise mislini,kıyemî
ise kıymetini öder" buyurulmaktadır.
VI- Süt, mislî
mallardandır. Bu hadiste ise damanın kıymetle olacağı istenilmektedir.
VII- İnsan, sütü bir
sa' hurma ile dâmin olursa bu faize götürür.
VIII- Hayvan iade
edildiğinde hem mal, hem de bedelinin bir kısmı satıcının elinde
birleşmektedir.
Aynî, bu konudaki
münakaşayı hayli uzatmış, görüşlerine karşı öne sürülen itirazları ele almış
ve bunları cevaplandırmıştır.
Yukarıya aktardığımız
vecihler, Hanefîlerin musarrât hadisi ile amel etmeyişlerinin sebepleridir.
Önce de işaret ettiğimiz gibi Ebû Hanîfe hazretleri, müşterinin aldığı hayvanı
geri veremeyeceği ve sağdığı sütün kendisine ait olacağı görüşündedir. Bu görüşü
benimserken başka bir genel prensibe dayanmaktadır. O prensip; "Gelir ve
menfaat, sorumluluk ve kefalet karşılığıdır" kaidesidir. Müşteri, aldığı
hayvanı beslemek ve korumakla yükümlü olduğuna göre, hayvandan elde edilen
gelirin müşteriye ait olması gerekir.
Musarrât konusundaki
hadisleri delil alıp, onlardaki ahkâmı benimseyen âlimler, Hanefîlerin
yukarıdaki görüşlerine ayrı ayrı cevap vermişlerdir: "Bu hadisler Hz.
Nebi'den sabit olduğuna göre bunlarda âa başlı başına birer asıl olurlar. Bize
düşen görev, müfesser şeriatı kabul etiğimiz gibi mübhem şeriati de kabul
etmemizdir. Genel kaide ve prensipler, şeriat getirdiği için asıl olmuşlardır.
Musarrât hadisini de şeriat vaz'etmiş ve oldukça sağlam yollarla gelmiştir. O
halde o hadisin hükmünü uygulamak gerekir. Başka asıllardan dolayı bu.haberi
terketmek, onları terketmemekten daha iyi değildir..." derler.
Hattâbî; İslâm
hukukunda, genel prensip ve asıllara uymayan birçok uygulama bulunduğunu
söyleyerek bunlara misaller verir. Hanefîlerin de bu istikametteki görüşlerine
dikkat çeker. Daha sonra da, Ebû Hanîfe ve Mâlik'in bu hadisi tamamen
reddetmeyip birisinin hadisin bir tarafını, ötekinin de diğer tarafım aldığına
işaretle şöyle der: "Ebu Hanîfe ve Mâlik'ten her birisi hadisin bir
bölümünü alıp, diğer bölümünü terketmişlerdir. Ebû Hanîfe; üç günden fazla
muhayyerlik yoktur demiş ve bu hadise dayanmış ama, sağılan süt karşılığında
bir sa' hurma vermeyi kabul etmemiştir. Mâlik ise süt karşılığında bir sa'
hurma vermeyi kabul etmiş, üç günlük muhayyerliği kabul etmemiştir..."
Hattâbî'nin bu
sözlerine karşılık kaydetmek gerekir ki, Ebû Hanîfe şart muhayyerliğini üç
günle sınırlarken buna değil, Hibbân b. Munkız b. Amr el-Ensârî'nin Hz.
Peygarriber'den rivayet ettiği; "Sattığın zaman; kandırma yok, benim üç
gün muhayyerlik hakkım var, de." hadisine dayanmıştır.[Bk. Hidâye, III,
27.]
Sütlü görünüp de
pahalıya satılması için sağılmayan hayvanın satılması halinde uygulanacak işlem
konusunda bu kadarla yetiniyor ve temas edilmesi gereken diğer noktalara
geçiyoruz.
5- 3444 ve 3446
numaralı hadislerde, musarrât hayvanı satın alan müşterinin, malı kabul veya
red konusundaki muhayyerliğinin üç gün olduğu belirtilmektedir. Buna göre, bir
kimse satın aldığı andan itibaren üç gün içerisinde -daha önce sağmış bile
olsa- kabul veya reddetmek hakkına sahiptir. İmam Şafiî bu görüştedir. Bazı
Şâfiîler ise, muhayyerliğin süreli olmadığı, hayvanı sağıp da musarrât olduğunu
anlar anlamaz kabul veya red konusundaki kararın verilmesi gerektiği
görüşündedirler. Bu gruba göre; hadisteki "üç gün" kaydı, daha önce
musarrât olduğunun farkedilememesi haline hamledilir.
Üç günlük muhayyerlik
müddetinin başlangıcı hakkında da görüş ayrılığı vardır: Şâfiîlere göre
muhayyerlik, akit anından itibaren; Hanbelîlere göre ise; tasriyenin
anlaşıldığı andan itibaren başlar.
6- Sütü memesinde
bekletilen hayvan ister tek olsun ister daha fazla olsun, onun karşılığından
bir sa' hurma verilir.
İbn Abdilberr; hadisle
amel edenlerden; İbn Battal, âlimlerin ekserisinden; İbn Kudâme de, Şafiî,
Hanbelî ve Mâlikîlerin çoğundan, "Her bir koyun için bir sa'verir"
görüşünü nakletmişlerdir.
7- Hadis-i şerif; sütlü
bir koyunu, yine sütlü bir koyun ve süt karşılığında satmanın caiz olmadığına
delâlet etmektedir.
8- Babın ilk üç hadisinde;
sağılmayan sütü memesinde bekletilen hayvan için "musarrât" tabiri
kullanıldı, Son hadiste ise bu mana, "muhaffele" kelimesi ile ifade
edildi. Hattâbî; "Muhaffele de musarrât manasındadır. Süt memede meydana
gelip, biriktiği için böyle denilmiştir" der.