NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
الْمَهْرِيُّ
وَأَحْمَدُ
بْنُ سَعِيدٍ
الْهَمْدَانِيُّ
قَالَا
أَخْبَرَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
قَالَ
أَخْبَرَنِي
ابْنُ
جُرَيْجٍ ح و
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
مَعْمَرٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَاصِمٍ عَنْ
ابْنِ جُرَيْجٍ
الْمَعْنَى
أَنَّ أَبَا
الزُّبَيْرِ
الْمَكِّيَّ
أَخْبَرَهُ
عَنْ جَابِرِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِنْ
بِعْتَ مِنْ
أَخِيكَ
تَمْرًا
فَأَصَابَتْهَا
جَائِحَةٌ
فَلَا
يَحِلُّ لَكَ
أَنْ تَأْخُذَ
مِنْهُ شَيْئًا
بِمَ
تَأْخُذُ
مَالَ
أَخِيكَ
بِغَيْرِ
حَقٍّ
Câbir b. Abdullah
(r.a)'dan, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Eğer kardeşine
(dalında iken) hurma satsan ve ona bir âfet gelse, müşteriden bir şey alman
helâl olmaz. (Alırsan) kardeşinin malını haksız yere ne karşılığı almış olacaksın
ki?!"
İzah:
Müslim, müsâkât; Nesâî,
buyu'; İbn Mâce, ticârât; Dârimî, buyu'; Ahmed b. Hanbel, V, 3.
Bu hadiste câiha (âfet)
kelimesi açıkça zikredilmiştir. Bu bakımdan bab ile münasebeti daha açıktır.
Hadisin zahirinin ifade
ettiği manaya göre; bir kimse meyvesini daha ağacında iken satsa ve meyve tabiî
bir âfetle telef olsa, satıcının müşteriden herhangi bir bedel alması caiz
olmaz. Alırsa, haksız yere almış olur.
AIiyyü'1-Kârî, hadisin
zahirinin, İmam Mâlik'in görüşüne delâlet ettiğini söyler. Bilindiği gibi İmâm
Mâlik'e göre bu durumda zarar malın üçte birinden fazla ise satıcıya ait olur.
Aliyyü'1-Kârî; "Hadiste kastedilenin, henüz âfetten emin olmayan meyvenin
satılması olması mümkündür. Bu takdirde hüküm tüm âlimlerce aynı olur"
demektedir. Enes b. Mâlik'den rivayet edilen şu hadis de Aliyyü'l-Kârî'nin
izahını teyid etmektedir: "Rasülul-lah (s.a.v.) Efendimiz, kızanncaya
kadar, meyvenin satılmasını nehyetti."
İslâm âlimlerinin çoğu
bu hadisteki nehyin haramlığa delâlet etmediğini ama satıcının âfete uğrayan
mal karşılığında para istememesinin müste-hap olduğunu söylerler.
Hattâbî şöyle der:
"Bu hadisle murad
edilen mana, müşteriden para almamanın farz veya vacip oluşu değil, ondan yükü
hafifletmek, ona kolaylık sağlamaktır. Müşterinin, bir meyve satın aldığı
zaman ona sahip olduğu, istediği zaman satabileceği konusunda ihtilâf yoktur.
Rasûlullah (s.a.v.), âfetten emin hale gelmeden (olgunlaşmadan) meyve satımını
yasaklamıştır. Eğer meyve, salahı göründükten sonra satıldığında, satıcının
damanı altında olsaydı, bu yasağın ne kıymeti kalırdı. Bu hadiste kastedilen
şeyin; olgunlaşıp âfetten emin olmadan satılan ve bir âfete uğrayan meyve
olması muhtemeldir."
Sindî'nin belirttiğine
göre bazı âlimler bu hadisi; satıcının meyveyi müşteriye teslim etmesinden
önce meydana gelen âfete hamletmişlerdir. Satılan meyvelerin bulunduğu bahçe
alıcıya teslim edildikten sonra mal, satıcının damâmndan çıkmış ve müşterinin
damâmna girmiştir. Dolayısıyla bundan sonraki zararlar müşteriye ait olur. Satıcı
parasının alamadığı kısmını isteyebilir.
Yazılanlardan elde
ettiğimiz sonuca göre;
1- Ağacındakı meyve
âfetten korunabilir ve olgunlaşmaya yüz tutmuş bir halde satılırsa ve satıcı usulüne
göre alıcıya teslim etmişse artık mal müşterinindir. Bundan sonra malın
uğrayacağı zarar da müşteriye aittir. Ancak meyveler, tabiî bir âfete maruz
kalırlarsa, satıcının alıcıya bazı kolaylıklar sağlaması, fiatta indirim
yapması müstehaptır.
2- Meyve satıldığı
zaman daha olgunlaşmaya yüz tutmamış, âfetten korunabilecek duruma gelmemişse
veya satıcı malı müşteriye teslim etmemişse meyvenin uğrayacağı zarar satıcıya
aittir.