NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَلِيُّ بْنُ
الْجَعْدِ
اللُّؤْلُؤِيُّ
أَخْبَرَنَا
حَرِيزُ بْنُ
عُثْمَانَ
عَنْ
حِبَّانَ
بْنِ زَيْدٍ
الشَّرْعَبِيِّ
عَنْ رَجُلٍ
مِنْ قَرْنٍ ح
و حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عِيسَى بْنُ
يُونُسَ
حَدَّثَنَا
حَرِيزُ بْنُ
عُثْمَانَ
حَدَّثَنَا
أَبُو
خِدَاشٍ
وَهَذَا
لَفْظُ
عَلِيٍّ عَنْ
رَجُلٍ مِنْ
الْمُهَاجِرِينَ
مِنْ أَصْحَابِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ
غَزَوْتُ
مَعَ
النَّبِيِّ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
ثَلَاثًا
أَسْمَعُهُ
يَقُولُ
الْمُسْلِمُونَ
شُرَكَاءُ
فِي ثَلَاثٍ
فِي
الْكَلَإِ
وَالْمَاءِ
وَالنَّارِ
Ebû Hıdâş, Rasûlullah'ın
ashabından olan muhacirlerden birisinin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Rasûlulİah (s.a.v.) ile
birlikte üç defa savaşa katıldım. Onun; "Müslümanlar şu üç şeyde
ortaktırlar: Ot, su ve ateş" buyurduğunu bizzat kendisinden işitiyordum.
İzah:
İbn Mâce, rühûn; Ahmed
b. Hanbel V, 364.
İbn Ebî Adiy,
el-KâmiI'de; Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Maîn'in; (ravilerden birisi) için sika
dediklerini ve sahâbînin bilinmemesinin hadise zarar vermeyeceğini
söylediklerini rivayet eder.
Hadisten; ot, su ve
ateşte bütün mü s lü man lar in ortak oldukları, bunlara sahip olunamayacağı,
satılamayacağı, herkesin rahatça faydalanabileceği anlaşılmaktadır. Ama bu
mutlak değildir. Yani herkes her suda, her ateşte ve her otta ortak
değildirler. Ortaklık bazı kayıtlarla sınırlıdır.
İbnü'l-Hümâm, Hidâye
şerhi Şerhu Fethi'l-Kadîr'inde şöyle demektedir:
"Ateşteki
ortaklıktan maksat onunla ısınmak ve elbise kurutmaktır. Yani bir adam ateş
yakarsa herkesin onunla ısınmaya hakkı vardır. Ama ondan bir parça almak
isterse sahibinin izni olmadan bunu yapamaz. Kudûrî böyle söylemiştir.
Suda ortaklıktan maksat
da; içmek, hayvan sulamak, kuyu, havuz ve sahipli nehirlerden su almaktır.
Ota gelince; her müslümanın
bir kimsenin arazisinde bile olsa otu toplamaya hakkı vardır. Ancak tarla
sahibi tarlasına girilmesine engel olabilir. Bu durumda da ot isteyen; benim
senin tarlanda ot toplama hakkım var.. Ya izin ver gireyim ya da sen otu
toplayıp ya da suyu doldurup bana" ver, diyebilir. Bu bir adamın
elbisesinin başka birinin avlusuna düşmesine benzer. Avlu sahibi ya elbise
sahibinin girip elbisesini almasına izin vermeli, ya -
da kendisi elbiseyi
alıp sahibine vermelidir. Fakat şahıs suyu.kaba doldurmuş veya otu yolup
toplamışsa pnâ sahip olur. Dolayısıyla satabilir.
Bu hüküm, ot kendi
kendine bittiği takdirdedir. Ama kişi otu sularsa ve onu yetiştirmek için yer
hazırlar da ot biterse o zaman; Zahire, Muhîtve NevâziFde belirtildiğine göre;
o otu satmak.caizdir, (başkasının hakkı yoktur). Çünkü kişi ona sahip
olmuştur. Sadru'ş-Şehid'in tercihi de bu istikamettedir. "Ebu Hanîfe ve
Züfer Arasındaki İhtilâflar" adındaki kitapta da şöyle denilmiştir: Eğer
ot, tarla sahibinin emeği ile bitmişse satışı caizdir. Aynı şekilde eğer bir
kimse tarlasının etrafını çevirir ve ot yetiştirmesi için hazırlar ve orada
kamış biterse bu kamış onun mülkü olur. Tarla sahibi toplamadan önce
tarlasında çıkan mantarı satamaz..."[Şerhu Fethi'l-Kadîr, VI, 56.]
İbnü'l-Hümâm; Kudûri'nin,
"Bir kimse tarlasında biten otu, -tarlasını sulamış bile olsa- satamaz.
Çünkü tarlaya su salmak, otu ele geçirmek değildir" dediğini, fakat
âlimlerin çoğunun önceki görüşü (sulamakla ota sahip olunacağı görüşünü)
benimsediklerini söyler.
İbnü'l-hümâm'dan
nakletiklerimiz Hanefîlerin görüşüdür.
Hattâbî, ortak olan
otun kırlarda, sahipsiz arazilerde biten ot olup sahipli arazilerde bitenin
ise arazi sahibinin malı olduğunu, dolayısıyla sahibinin izni olmadan hiç
kimsenin bu ottan yararlanamayacağını söyler.
Hattâbî'nin ateşle
ilgili sözleri de şu şekildedir:
"Bazı âlimlerin
tefsirine göre; Hz. Nebi bununla ateş gizleyen, ateş yakmaya yarayan taşf
kasdetmiştir. Buna göre Efendimiz; hiç kimse o' taşlardan ateş tutuşturacak
şeyi reddedemez, demiştir. İnsanın yaktığı ateşi ise başkasına vermemesi
caizdir.
Bazıları ise, insanın
ateşinden bir kor almak isteyeni bundan men edemeyeceğini söyler. Yine insanın
ateşinden aydınlanmak isteyen veya çırasını tutuşturmak için yaklaşanı
engelleme yetkisi yoktur. Çünkü bu o ateşten bir, şey eksiltmez." .
Âlimlerin anlayış ve
izahlarının hepsi genelde akla uygun düşmektedir. En doğrusunu sadece Allah
bilir.