NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
سِمَاكٌ
حَدَّثَنِي
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مَسْعُودٍ
عَنْ أَبِيهِ
قَالَ لَعَنَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
آكِلَ
الرِّبَا
وَمُؤْكِلَهُ
وَشَاهِدَهُ
وَكَاتِبَهُ
Abdullah b. Mes'ud
(r.a)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Rasûlullah
(s.a.v.), faiz yiyene, yedirene, (muamelesine) şahitlik edene ve yazana lanet
etti."
İzah:
Müslim, müsâkât; Tirmizî,
buyu'; Nesâî, ziynet; İbn Mâce, ticârât; Dârimî, buyu'; Ahmed b. Hanbel, I, 83,
88, 93, 107.
Bu hadis, Buharî'nin
dışındaki meşhur hadis kitaplarının tümünde yer almıştır. Buhârî'de, Ebû
Cuheyfe'den rivayet edilen ve manası bu hadisin manasına yakın bir hadis
vardır.[Buhari, libâs]
Sahih-i Müslim'de ise,
hadisin iki rivayeti yer almıştır. Bunlardan birinde Abdullah b. Mes'ud,
"Rasûlullah, faiz yiyene ve yedirene lanet etti." demiş, şahidi ve
kâtibini anmamıştır. Hatta kendisini dinleyen ravinin, "Şahitleri ve
kâtibi" ile ilgili sorusuna; "Biz sadece duyduğumuzu söyleriz"
karşılığını vermiştir.
Müslim'deki ikinci
rivayette ise, yiyen ve yedirenlerin yanı sıra şahitlerine ve kâtibine de Hz.
Nebi'in lanet ettiği belirtilmiş ve fazla olarak bunların hepsinin eşit olduğu
ifade edilmiştir.
Faizin Arapçası
"Ribâ"dır, Onun için bazı Türkçe kitaplarda faiz konusu
"ribâ" adı altında işlenir. Meşhur manasıyla faiz; "İki mal
birbiri ile değiştirilirken; bir taraftan bedele mukabil olmaksızın verilen fazlalıktır."
Faiz ister fertle fert, ister fertle kurum isterse kurumla kurum arasında olsun
değişmez, haramdır. Yani bazılarının zannettiği gibi sadece tefecilik değildir.
Sadece Hanefîlerden İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre dar-ı harbde,
oranın tebaasından bir gayri müslim ile müslüman arasında faiz muamelesi cari
olmaz. Ebû Yusuf'a göre ve diğer mezhep imamlarına göre, faiz nerede ve kiminle
olursa olsun haramdır. İmam A'zam ve İmam Muhammed'in görüşlerine esas
aldıkları hadis, diğer âlimlerce tenkide tabi. tutulmuştur. Hanefî âlimlerinin
ileri gelenlerinden İbnü'l-Hümâm, Hidâye'ye şerh olarak yazdığı Fethu'l-Kadîr
adındaki eserinde bu hadisin "garib" olduğunu söyler. Yine orada
dar-ı harpteki faizin haram olmadığı kabul edilirse, bunun müslümanm faiz
vermesi değil, alması ile kayıtlı olduğu belirtilir.[İbnü'l-Hümâm,
Fethu'l-Kadîr, Beyrut, VI, 178.]
Faizin hangi mallarda
cereyan ettiği, hangi muamelelerin faize girdiği, faizin çeşitleri gibi konular
oldukça tafsilatlıdır. Bunlar fıkıh kitaplarında uzun uzadıya işlenmiştir. Biz
de yeri geldikçe, imkân nisbetinde bu ayrıntılara gireceğiz.
Faiz yiyenden maksat,
faiz alan; yedirenden maksat da faiz verendir. Kişi faiz aldıktan sonra onu
yemeyip de başka ihtiyaçlarına sarfetse aynı şekilde günahkâr olur. İnsanlar
ellerine geçen maldan en çok yemek suretiyle faydalandıkları için bu ifade
kullanılmıştır.
Hadisten anlaşıldığı
üzere, faiz alıp verenlerin yanı sıra muamelesine şahitlik eden ve yazanlar da
Hz. Nebi'in lanetine maruz kalmışlardır. Hatta yukarıda işaret edildiği gibi,
Sahih-i Müslim'deki bir ilâveden, bunların hepsinin eşit oldukları
anlaşılmaktadır. Ancak, Nesâî'nin rivayeti; şahitlerin ve kâtibin
yaptıklarının günahlığını, bu muamelenin faiz olduğunu bilmeleri şartına
bağlamaktadır. Yani iki kişi bir faiz akdine şahitlik etseler fakat bu akdin
faiz akdi olduğunu bilmeseler günah işlemiş olmazlar.
Hz. Nebi'in faizcileri
lanetlemesi, ya haber ya da duadır. Yani, ya onların Allah'ın rahmetinden uzak
olduklarını bildirmek, ya da Allah'ın rahmetinden uzak kalmaları için
bedduadır. Hangisi olursa olsun bu, faizcilerin uğrayacağı felâketin
büyüklüğünü gösterir.
İmam Nevevî; bu
hadisin, faiz alma verme muamelesine şahit olma ve yazmanın haram olduğuna
delil olduğunu söyler. Faiz almanın ne derece büyük bir günah olduğunu
belirten birçok âyet ve hadis vardır. Şimdi bunlardan önce âyetleri, sonra da
hadislerin bir kısmını görelim:
"Faiz yiyenler,
mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların,
'zaten alışveriş de faiz gibidir' demelerindendir. Oysa Allah alışverişi
helâl, faizi haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizcilikten geri
durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse,
işte-onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır.[Bakara 275]
"Allah faizi
eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkârı
sevmez."[Bakara 276]
"Ey inananlar!
Allah'tan sakının, inanmışsanız faizden arta kalmış hesaptan vazgeçin. Böyle
yapmazsanız, bunun Allah'a ve Nebiine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin.
Eğer tevbe ederseniz, sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve
haksızlığa uğramamış olursunuz."[Bakara 278, 279.]
Hz. Nebi (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
"Miraca çıkartıldığım
gece, karınları evler gibi (şişmiş) bir grubun yanma vardım. Onların
karınlarında, ta dışardan görülen yılanlar vardı.
Bunlar kimlerdir ey
Cebrail? dedim. Bunlar, faiz yiyenlerdir, dedi."[İbn Mâce, ticârât] Bz,
Nebi (s.a.v.) ashabına:
“Helak edici yedi
şeyden kaçınınız" buyurdu. Sai ıbeler:
O 'ar nelerdir ya
Rasûlallah? diye sordular. Rasullah (s.a.v.):
"Allah'a ortak
koşmak, sihir yapmak, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıj fiak, faiz
yemek, yetim malı yemek, savaş günü kaçmak, hiçbir şeyden haberdar olmayan
mü'min hanımlara iftira etmektir."buyurdu.
[Buharî, vesâya, tıp, hudûd; Müslim, îman]
Hz. Nebi (s.a.v.), bir
başka hadisinde de şöyle buyurmuştur: "Faiz yetmiş çeşittir. Bunların en
aşağısı kişinin annesine temas etmesi gibidir, (günahları eşittir)."[İbn
Cerîr, Neylü'l-Evtâr, V, 214.]
İbn Mâce, Beyhakî ve
Hâkim de, biraz değişik lafızlarla yukarıdaki hadisin manasına gelen hadisler
rivayet etmişlerdir.
Yukarıya aktardığımız
âyet ve hadisler, faizin ne beter bir illet, ne çirkin bir muamele olduğunu en
güzel şekilde ortaya koymaktadır. Bunlardan sonra, artık faiz şöyle kötüdür,
böyle kötüdür diye lafı uzatmaya gerek yoktur.