NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
دُكَيْنٍ
حَدَّثَنَا سُفْيَانُ
عَنْ حَنْظَلَةَ
عَنْ طَاوُسٍ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ قَالَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الْوَزْنُ
وَزْنُ أَهْلِ
مَكَّةَ
وَالْمِكْيَالُ
مِكْيَالُ
أَهْلِ
الْمَدِينَةِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَكَذَا
رَوَاهُ
الْفِرْيَابِيُّ
وَأَبُو
أَحْمَدَ
عَنْ سُفْيَانَ
وَافَقَهُمَا
فِي
الْمَتْنِ و
قَالَ
أَبُو
أَحْمَدَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ مَكَانَ
ابْنِ عُمَرَ
وَرَوَاهُ
الْوَلِيدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ
عَنْ
حَنْظَلَةَ
قَالَ وَزْنُ
الْمَدِينَةِ
وَمِكْيَالُ
مَكَّةَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَاخْتُلِفَ
فِي الْمَتْنِ
فِي حَدِيثِ
مَالِكِ بْنِ
دِينَارٍ
عَنْ عَطَاءٍ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي هَذَا
İbn Ömer (r.a.)'dan,
Rasûlullah (s.a.v.)'in;
"Vezin (ağırlık ölçüsü)
Mekkelilerin vezni, ölçekse Medinelilerin ölçeğidir" dediğini rivayet
etmiştir.
Ebû Dâvûd şöyle dedi: Bu
hadisi, Feryabî ve Ebû Ahmed; Süfyân'dan aynı şekilde rivayet etmişlerdir. (İbn
Dükeyn), onlara (Feryâbî ve Ebû Ahmed'e isnadda değil) metinde muvafakat
etmiştir.
Ebû Ahmed, ibn Ömer'in
yerine, 'İbn Abbas'dan" demiştir.
Yine bu hadisi, Velid b.
Müslim, Hanzala'dan; "Medine'nin vezni, Mekke'nin ölçeği" demiştir,
şeklinde rivayet etmiştir.
Yine Ebû Dâvûd şöyle
der: Mâlik b. Dinar'ın, bu konuda Atâ vasıtasıyla Rasûlullah'tan rivayet
ettiği hadisin metninde ihtilâf edilmiştir.
İzah:
Nesâî, zekât, buyu'
Vezn: Tartmak ve
tartacak şey, yani tartıda kullanılan (gram, kilo, dirhem vs.) birim demektir.
Hadiste bu ikinci mana kastedilmiştir.
Yağ, bal, şeker gibi
tartı ile alınıp satılan maddelere, vcznî denilir.
Mikyâl: Ölçek demektir.
Buğday, arpa gibi ölçü ile alınıp satılan maddelerin ölçülmesinde kullanılan
âlettir. Zaman ve yere göre hacmi ve adı değişen çeşitleri vardır. Hadisde
kastedilen, o zamanki kullanılan sa' adındaki ölçektir.
Ölçü ile alınıp satılan
maddelere keylî denir.
Hz. Nebi (s.a.v.) bu
hadiste; tartıda esas alınacak birimlerin, Mekkelilerin kullandıkları ağırlık
ölçüleri; ölçeklerde muteber olanın da Medi-nelilerin ölçekleri olduğunu
bildirmektedir.Azîmabâdî'nin Kâdî'den nakline göre, Hz. Nebi'in bu tercihine
sebep; Mekkelilerin ticaret, Medi-nelilerin de tarımla uğraşmalarıdır. Çünkü
ticaretle uğraşanlar ağırlık ölçülerini, tarımla uğraşanlar ise ölçekleri daha
iyi bilirler.
Her bölgenin kendine
mahsus ağırlık ve ölçü âlet ve birimleri olduğu ve kullanıldığı gerçektir. Hz.
Nebi'in tercih ettiği bu birim ve ölçülerin herkes tarafından kullanılmasının
mutlaka şart olduğunu kimse söylememektedir. Yani, insanlar aralarındaki
akitlerde istedikleri ölçek ve tartı birimlerini kullanabilirler. Ancak,
âlimler Hz. Nebi'in bildirdiği bu ölçülerin kullanım sahasının tesbitinde
farklı görüştedirler.
Şevkânî; taraflar
arasında anlaşmazlık çıktığı takdirde bu ölçülere dönülmenin gerekli olduğunu
söyler. Buna göre, alıcı ve satıcı, alım satıma konu olan malın mikdarını
belirleyecek ölçek "veya ağırlık birimini tayinde anlaşmazlığa
düşerlerse; ölçekte Medinelilerin ölçeğinin, tartı biriminde de Mekkelilerin
kullandığı ağırlık ölçülerinin tercih edilmesi gerekir.
Hattâbî; sahiplerini
belirtmeden, Şevkânî ve aynı görüşü paylaşanların yukarıda geçen görüşlerine
işaret ettikten sonra bunu reddeder. Taraflar arasında, ölçek ve ağırlık
ölçülerinin tayininde anlaşmazlığın çıkması halinde o memlekette kullanılan
birimlerin esas alınacağını söyler ve iddiasını şu sözleriyle destekler:
"Bir kimse, on ölçek buğday veya arpaya selem akdi yapsa ve orada bir tek
ölçek olsa o ölçek esas alınır.[Selem: Parayı peşin verip malı daha sonra teslim
almak üzere yapılan akiddir. Geniş bilgi 3463 no'lıı hadiste gelecektir.] Ama
birden çok ölçek buIunur da bu ölçeklerden birisi belirtilmezse, selem akdi
fasîd olur ve parayı alan geri verir."
Hattâbî bu sözleriyle,
"Eğer mesele Şevkânî ve onun gibi düşünenlerin dediği gibi olsaydı, bu
şekilde akdedilen selem fasid olamayıp, Medinelilerin kullandıkları ölçek esas
alınarak malın teslimi gerekirdi." demek istemektedir.
Hattâbî'ye göre, bu
hadis-i şerif; zekât, fitre ve keffaretler gibi, Allah'ın hakları ile ilgili
olarak varid olmuştur. Hadisteki "vezin" den maksad da, başkaları
değil sadece altın ve gümüştür. Yani Hz. Nebi (s.a.v.), zekâtın farz olması
için gerekli olan altın ve gümüş nisabında Mekkelilerin vezninin esas
alınmasını istemiştir. Bu dirhem; islâmî (şer'î) dirhemdir.
Medinelilerin
ölçeğinden maksad da sa'dır. Keffaretlerin ödenmesinde ve fıtır sadakasının
verilmesinde bu ölçek esas alınmalıdır.
AvıuTl-Ma'bûd sahibi,
Şerhu's-Sünne, Mirkât ve Nesâî'nin Sindî haşiyesinden Hattâbî'nin görüşü
istikametinde nakiller yapmıştır.
O halde diyebiliriz ki;
Hz. Peygamebr (s.a.v.); zekât, fitre, keffaret gibi dinî konuların ölçü ve
tartı ile ilgili yönlerinde, Mekkelilerin veznini, Medinelilerin ölçeğini kullanmayı
emretmiş ve bunlar birer şer'î ölçü olmuştur. Mekke vezni ile 200 dirhemden az
gümüş veya 20 miskâldan az altına zekât düşmez. Fitre veya keffaret verecek
kişi, her gün için, Medine sa'ı ile bir sa' arpa, yarım sa' buğday vs. veya
bunların kıymetini verecektir.
Vezin ve ölçekler
arasındaki bu ayırıma sebep, o zaman kullanılan ölçü ve tartıların
birbirlerinden farklı olmaları, bazı dirhemlerin diğerlerinden daha ağır veya
daha hafif olmalarıdır.
Meselâ o zaman
kullanılan dirhemlerden:
Bağlı; 8 dânik,
Taberî; 4 dânikti.
İslâmî dirhemlerden
sayılan bir başka dirhem ise 6 dânikti.
Bu dirhemlerin,
cahiliye devrinden beri böyle mi kaldığı, yoksa değiştirilip yeni bir ağırlık
mı verildiği konusunda ihtilâf vardır. Ancak, ağırlıklarının aynı kaldığı
fakat baskılarının değiştirilerek üzerlerine "Allah" ismi celâlinin
işlendiği görüşü galiptir.
Ağırlık ve ölçü
birimleri ile ilgili bilgi, çeşitli münasebetlerle daha önce geçti. Onun için
burada tekrar o konuya dönmeyeceğiz. Ancak hadisin metni ile doğrudan ilgili
olduğu için, Mekke vezni ve Medine ölçeğinin miktarlarını kısaca hatırlatmak
istiyoruz.
Şevkânî'nin İbn
Hazm'dan naklettiğine göre;
Bir Mekke altın dinarı,
82,3 arpa tanesinin ağırlığı kadardı. Bir dirhem 0,7 miskâldir. Bir dirhemin
ağırlığı da 57,61 arpa tanesinin ağırlığı kadardır.
Hidâye'de, muteber olan
dirhemin; on tanesi yedi miskâle denk olan dirhem olduğu kaydedilir.
Ölçeğin tayininde
farklı iki görüş vardır. Bunlardan birine göre, 1 sa' 5 1/3 Irak rıtlıdır.
İçlerinde Ebû Hanîfe'nin de bulunduğu diğer görüşe göre ise; 1 sa' 8 rıtıldır.
İmam Ebû Yusuf'un önce İmam A'zam'la aynı fikirde iken, daha sonra karşı görüşe
döndüğü rivayet edilir.
Hattâbî bunlara bir de,
Şiilerin iddia ettikleri 9 1/3 ntıl olan ehl-i beyt sa'ını ekler ve; muamelâtta
herkesin kendi sa'ını kullanabileceğini ama, iş dinî konulara geldiğinde Medine
sa'ının esas alınması gerektiğini söyler.
Ebû Dâvûd, hadisin
sonunda bazı farklı rivayetlere temas etmiştir. Bunlar içerisinde en sağlamı;
metne esas alınan rivayettir.