SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3346 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِي رَافِعٍ قَالَ اسْتَسْلَفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَكْرًا فَجَاءَتْهُ إِبِلٌ مِنْ الصَّدَقَةِ فَأَمَرَنِي أَنْ أَقْضِيَ الرَّجُلَ بَكْرَهُ فَقُلْتُ لَمْ أَجِدْ فِي الْإِبِلِ إِلَّا جَمَلًا خِيَارًا رَبَاعِيًا فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْطِهِ إِيَّاهُ فَإِنَّ خِيَارَ النَّاسِ أَحْسَنُهُمْ قَضَاءً

 

Ebû Râfi'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

Rasûlullah (s.a.v.) genç bir deve borç almıştı. Kendisine, sadaka develeri geldi. Bana, (alacaklı) adam'a genç devesini ödememi emretti. Ben Efendimize: "Develer arasında altı yaşını doldurmuş güzel bir deveden başkasını bulamadım" dedim. Bunun üzerine Peygameber Efendimiz:

 

"Adam'a onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi şekilde ödeyendir." buyurdu.

 

 

İzah:

Müslim, müsâkat; Tirmizî, buyu'; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât; Dârimî, buyu'; Muvatta, buyu'; Ahmed b. Hanbel, VI, 375, 390.

 

Hadisin ravisi Ebu Râfi', Hz. Nebi (s.a.v.)'in azatlisıdır.

 

Tercemeye "genç deve" diye geçtiğimiz  "bekr" kelimesi, beş yaşından daha küçük olan develer için kullanılan bir tabirdir. Sarihler bunu "Nasıl insanın küçüğüne çocuk denilirse, de­venin küçüğüne de bekr denilir" şeklinde izah etmektedirler. Demek ki, "bekr" belirli bir yaştaki değil, bir yaş grubundaki develerin-ortak adıdır.

 

Araplar deveye son derece önem verirlerdi. Buna paralel olarak, ona birçok isimler vermişler; deveyi her yaşta ayrı adlarla adlandırmışlardır. Bun­ları şöyle gösterebiliriz:

 

Süt emen deve yavrusu: Huvar,

 

Sütten kesilen deve yavrusu: Fasıl,

 

2 yaşına girmiş erkek deve yavrusu: İbnü mehâd,

 

2 yaşına girmiş dişi deve yavrusu: Binti mehâd,

 

3  yaşına girmiş erkek deve yavrusu: İbnü lebûn,   .

 

3  yaşına girmiş dişi deve yavrusu: Binti lebûn,

 

4  yaşına girmiş erkek deve yavrusu: Hıkk,

 

4  yaşına girmiş dişi deve yavrusu: Hıkka,

 

5  yaşına girmiş erkek deve yavrusu: Ceza',    .

 

5  yaşma girmiş dişi deve yavrusu: Cezea,

 

6 yaşına girmiş erkek deve yavrusu: Seniy,

 

6  yaşına girmiş dişi deve yavrusu: Seniyye,

 

7  yaşma girmiş erkek deve yavrusu: Rabâî,

 

7 yaşına girmiş dişi deve yavrusu: Rabâiye,

 

8  yaşma girmiş deve yavrusu: Sedis,

 

9  yaşına girmiş deve yavrusu: Bâz'il,

 

10  yaşına girmiş deve yavrusu: Muhallef.

 

Hadiste; Hz. Peygamebr'in birisinden borç olarak genç bir deve aldığı ve bunu zekât olarak gelen develerden fakat daha iyisiyle ödediği ifade edil-. mektedir.

 

Hz. Nebi'in bu hayvanı kendisi için mi yoksa başkaları adına mı aldığı konusunda bir açıklık yoktur. Âlimlerin bu konudaki görüşleri de bir­birine uymamaktadır.

 

Aliyyü'1-Kârî, Şerhu's-Sünne'de; "Hadis, devlet başkanının fakirler için borç almasının caiz.olduğuna işaret eder" dendiğini nakleder. Bu ifade Hz. Nebi'in deveyi fakir müslümanlar için borç aldığına işaret etmektedir.

 

Nevevî ise, "Zekât mallarını başkasına teberru olarak vermek caiz ol­madığına göre, nasıl olmuş da Hz. Nebi aldığı borcu, zekât develerin­den fazlasıyla ödemiştir" şeklindeki muhtemel bir itiraza cevap verirken şöyle der: "Hz. Nebi (s.a.v.), genç deveyi kendisi için ödünç almıştı. Sonra zekât develerinden birisini satın aldı ve borcunu ödedi. Ebû Hureyre'nin rivayetindeki, onun için bir deve satın alıp alacaklıya verdiler, şeklindeki ifa­de de buna delâlet eder."

 

Görüldüğü gibi Nevevî Hz. Nebi'in genç deveyi kendisi için satın aldığı görüşündedir.

 

Hz. Nebi'in deveyi kendisi için borç alıp bunu ihtiyaç sahiplerine vermiş olması da mümkündür.

 

Hadisin zahiri, hayvan borç alıp vermenin caiz olduğuna delâlet etmek­tedir. Evzaî, Leys, İmam Mâlik, İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel bu görüş­tedirler.

 

Hanefîlere göre, sadece para ve mislî olan mallar borç verilebilir.

 

Mislî mal; piyasada misli bulunan, telef edildiğinde kıymeti değil misli ile tazmin olunan mallardır. Bunlar; mekîl (ölçekle alınıp satılan mallar), mev­zun (tartı ile alınıp satılan mallar) ve ceviz, yumurta gibi büyüklük'leri birbirlerine çok yakın olan aded-i mütekarib mallardır.

 

Hanefîler tu sayılanların dışındaki mallarda borç alıp vermeyi kabul et­mezler. Çünkü bu adaletli bir ödemeye imkân vermez. Hayvan da borç ola­rak verilmesi caiz olmayan mallardandır.

 

Nevevî, bu hadislerin Hanefîler aleyhine delil olduğunu, delil olmadan nesh davasının kabul edilemeyeceğini söyler.

 

Hanefî âlimleri; Hz. Nebi’in hayvan ödünç aldığına delâlet eden hadislerin mensuh (hükmünün kaldırılmış) olduğunu ve nesh davasının de­lilsiz olmadığını söylerler. Tahavî, Meâni'1-Âsâr adındaki eserinde, hayvanı borç vermenin caiz olmadığına işaret eden bazı hadisler rivayet eder. Bunla­rın bir iki tanesini verelim:

 

İbn Abbas (r.anhüma) şöyle der: "Hz. Nebi (s.a.v.) veresiye olarak hayvan mukabilinde satmayı nehyetti."[Şerhli Meâni’l-Âsâr, IV, 60. Bu hadis 3356 numarada gelecektir.]

 

Câbir (r. anh) şöyle demiştir:

 

"Rasîilullah (s.a.v.) -peşin olarak- iki hayvanı bir hayvan karşılığında sat­makta bir beis görmez, fakat veresiye olarak satışını kerih görürdü."[Şerhu Meâni’l-Âsâr, IV, 60.]

 

Tahavî; bu hadislerin, hayvanı hayvan mukabilinde veresiye olarak sat­mayı caiz addeden hadisleri neshettiğini, hayvanı ödünç almanın da aynı hü­kümde olduğunu söyler. Tahavî daha sonra, karşı görüş sahipleri tarafından ileri sürülen bazı itirazlara işaret ederek bunları cevaplandırır.

 

Hadis-i şerifin delâlet ettiği diğer bir konu da şudur:

 

Borç alan kişi, borcunu aldığından daha üstün bir şekilde ödeyebilir. Çünkü Hz. Nebi borç olarak genç bir deve almış ve bunu yedi yaşına girmiş iyi bir deve ile ödemiştir. "Bekr" denilen genç deve, yedi yaşına giren deveye nisbetle daha az değerlidir. Üstelik bu iyi bir davranıştır, müstehaptır. Üstünlük borcun mikdarı yönünden olabileceği gibi, kalitesi yönünden de olabilir. Meselâ, 1000 TL. borç alan bir kimse, borcunu 1100 TL olarak verebilir. Yine ikinci kalite buğday borç alan, borcunu öderken birinci kali­teden ödeyebilir. Ancak burada önemli olan, bunun borç verme esnasında şart koşulmamış olmasıdır. Borç alınırken borcu daha fazlasıyla veya daha iyisiyle ödemek ya da borçlunun alacaklıya fayda temin edecek başka bir şeyi yapması şart koşulursa bu caiz değildir, faizdir. Nebi Efendimiz bir hadisinde, "Menfaat sağlayan her türlü borç faizdir" buyurmuştur.[Suyutî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 94.]

 

İmam Mâlik'e göre; şart koşulmamış bile olsa borcu mikdar olarak faz­lasıyla ödemek caiz değildir. Hadisteki, "İnsanların en hayırlısı, borcunu en iyi şekilde ödeyendir" cümlesi, İmam Mâlik'e karşı delil olarak ileri sürül­müştür.

 

Hattâbî, bu hadisin ayrıca; sene dolmadan önce zekâtı vermenin ceva­zına delâlet ettiğini söyler. Bu mesele "Zekât" konusunda işlenmiştir.