NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
النَّمَرِيُّ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ يَزِيدَ
بْنِ
خُمَيْرٍ
عَنْ مَوْلًى
لِقُرَيْشٍ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ نَهَى
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَنْ بَيْعِ الْغَنَائِمِ
حَتَّى
تُقَسَّمَ
وَعَنْ بَيْعِ
النَّخْلِ
حَتَّى
تُحْرَزَ
مِنْ كُلِّ عَارِضٍ
وَأَنْ
يُصَلِّيَ
الرَّجُلُ
بِغَيْرِ
حِزَامٍ
Ebû Hureyre (r.a)'dan
rivayet edildi ki:
Rasûlullah (s.a.v.);
taksim edilmedikçe ganimetleri, her türlü âfetin etkilenmez hale gelmedikçe de
hurmayı satmayı ve kişinin (elbiseni beline) bağlamadan namaz kılmasını
nehyetti.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, II, 387,
458, 472.
Avnü'l-Ma'bûd'da,
Münzirî'nin; "bu hadisin isnadında bilinmeyen birisi var" dediği
nakledilmiş, fakat bu şahsın kim Iduğuna işaret edilmemiştir.
Hadis-i şerifte
Rasûlullah (s.a.v.) müslümanları üç şeyden menetmiştir:
1- Taksim edilmeden önce
ganimeti satmak. Bilindiği gibi ganimet, İslâm ordusunun savaşta düşmanın
elinden aldığı maldır. Bu malın beşte biri devlete, kalanı savaşa katılan
askere aittir. Bu beşte dört hisse de asker arasında paylaştırılacaktır. İşte
Efendimiz, gaet malından devletin hissesi ayrılmadan ve askerin hissesi pay
edilmeden satışını menetmiştir. Konunun tefsilatı Kitabü'l-Cihad'da geçmiştir.
2- Her türlü âfetten
zarar görmez hale gelmedikçe hurmanın satışı. Şüphesiz burada kastedilen âfet
normal âfetlerdir. Yoksa aşırı olan âfetlerden meyvenin etkilenmemesi mümkün
değildir. Bu konu bundan önceki iki hadiste izah edilmiştir. Ayrıca 3372 nolu
hadiste de malumat gelecektir.
3- Kişinin elbisesini beline bağlamadan namaz
kılması.
Hadisteki ( fa )
kelimesi aslında, bebeği beşiğe yatırdıktan sonra üzerine bağlanan genişçe
bağcıktır. Bu bağcık ipten dokunmak suretiyle yapılır. Bazı yörelerde
"kolan" denilir. Buna "kemer" diyebiliriz. Bilindiği gibi
eskinin elbiseleri şimdiki gibi muntazam değildi. Özellikle Hz. Nebi (s.a.v.)
devrinde; o günün imkânları, bölgenin özelliği ve halkın ekonomik güçlerinin
çok sınırlı olması dolayısıyla giyilen elbiseler de çeşitli idi. Halk içerisinde
belinden aşağısına bir peştemal (izâr) ve belinden yukarısına bir kumaş
parçası (ridâ) bürüyerek örtünmeye çalışanlar olduğu gibi; entari giyenler,
tüm vücudunu tek parça kumaşla örtenler vs., de vardı. Bazılarının giydiği
elbiselerin cepleri genişti. Hz. Nebi (s.a.v.), namaz kılarken elbiselerinin
çözülüp düşmemesi ve avret yerlerinin açılmaması için, elbiselerini kemerle
güzelce bağlamadan geniş olan ceplerini büzmeden namaza durmalarını yasak
etmiştir.
Müslümanlıkta, vücudun
örtülmesi gereken kısımlarını örtmek (setrü'l-avret) farzdır. Bu namaz
içerisinde olduğu gibi, namaz dışında da böyledir. Şu var ki, avret yerinin
namazda iken açık olması günah olduğu gibi namazın sıhhatine de manidir. O
halde Hz. Nebi'in pantolon yerine giyilen elbisenin iyice bağlanması
konusundaki emri, hem namazın içi hem de dışı için geçerlidir.