NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
عَنْ
حَمَّادِ بْنِ
سَلَمَةَ
عَنْ
حُمَيْدٍ
عَنْ أَنَسٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
نَهَى عَنْ
بَيْعِ
الْعِنَبِ
حَتَّى
يَسْوَدَّ
وَعَنْ بَيْعِ
الْحَبِّ
حَتَّى
يَشْتَدَّ
Enes b. Mâlik (r.a)'den
rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (s.a.v.),
kararmadıkça üzümü, sertleşmedikçe buğdayı (taneyi) satmaktan nehyetti.
İzah:
Tirmizî, buyu'; İbn
Mâce, ticârât; Ahmed b. Hanbel, III, 161, 221, 250.
Tirmizî bu hadisin
"hasen-garib'1 olduğunu söyler. İbn Hibbân ve Hâkim ise, sahih olduğunu
bildirmişlerdir.
Bu hadis, üzümün
salahının görünmesinin; kararması, buğdayın salahının görünmesinin de
sertleşmesi olduğunu ifade etmektedir.
Bilindiği gibi, siyah
üzümün olgunlaşıp yenilebilir hale gelmesi onun kararması iledir. Beyaz
üzümlerin kararması sözkonusu olmadığına göre, hadise göre onun satışı da
olgunlaşmasından sonra mümkün olacaktır.
Buğdayın satılmasından
maksat, başağında iken satılmasıdır. 3367 nolu hadiste, Rasûlullah Efendimizin
beyazlaşmadıkça başağı satmayı nehyettiği geçmişti. Başağın beyazlaşması ile
tanelerin sertleşmesi aynı zamanda olduğu için hadisler arasında bir çelişki
olduğu söylenemez. Zaten o hadisi izah ederken bu manaya işaret etmiştik.
Bu hadiste belirtilen
esaslar; meyvenin salahının görünmesinden maksadın, onun âfetlerden zarar
görmez hale gelmesi olduğunu söyleyen Hane-fîlerin görüşü ile de çelişkili
değildir. Çünkü üzüm karardığı zaman âfetlerin mevsimi geçmiş olur. Aynı şey
buğday için de sözkonusu olur. Yani üzümün kararması ve buğdayın sertleşmesi,
aynı zamanda onların âfetlerden kurtulmuş olmasıdır. Nitekim Muvalta'da;
"Üzüm karardığı zaman âfetten korunur" denilmiştir.
Üzümün kararmadan,
buğdayın da sertleşmeden önce satışları ile ilgili hükümler, 3367 numaralı
hadisin izahı esnasında serdedilen; meyvelerin salahı görünmeden satılmaları
ile ilgili hükümler içerisinde incelenmiştir.