NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
أَبُو
أُسَامَةَ
عَنْ هِشَامٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
عَائِشَةَ
قَالَتْ
كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُحِبُّ
الْحَلْوَاءَ
وَالْعَسَلَ
فَذَكَرَ
بَعْضَ هَذَا
الْخَبَرِ
وَكَانَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَشْتَدُّ
عَلَيْهِ
أَنْ تُوجَدَ
مِنْهُ
الرِّيحُ
وَفِي هَذَا
الْحَدِيثِ قَالَتْ
سَوْدَةُ
بَلْ
أَكَلْتَ
مَغَافِيرَ
قَالَ بَلْ
شَرِبْتُ
عَسَلًا
سَقَتْنِي حَفْصَةُ
فَقُلْتُ
جَرَسَتْ
نَحْلُهُ
الْعُرْفُطَ
نَبْتٌ مِنْ
نَبْتِ
النَّحْلِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
الْمَغَافِيرُ
مُقْلَةٌ
وَهِيَ
صَمْغَةٌ وَجَرَسَتْ
رَعَتْ
وَالْعُرْفُطُ
نَبْتٌ مِنْ
نَبْتِ
النَّحْلِ
Hz. Âişe'den rivayet olunmuştur;
dedi ki: Rasûiullah (s.a.v.) helvayı ve balı severdi...
(Ravi Hişâm burada) şu
(bir önceki 3714.) hadisin bir kısmım rivayet etti.
(Bu rivayetinde bir
önceki hadisin metninden fazla olarak şu cümle de yer almaktadır):
"Rasûiullah (s.a.v.)
üzerinde (çirkin) koku bulunmasını sevmezdi."
(Urve'nin rivayet ettiği
bu hadiste (ayrıca şu cümleler de bulunmaktadır:)
Hz. Sevde: "Hayır,
sen megâfir yemişsin" dedi. (Hz. Nebi de): "Hayır! Ben bal (şerbeti)
içtim. (Onu da) bana Hafsa içirdi" cevabını verdi.
(Hz. Âişe rivayetine
devamla) dedi ki: (Ben de Hz. Nebi'e: Herhalde senin yediğin bu balın) arısı
Urfut (denilen bitkiden) yemiş (de senin ağzın ondan böyle kokuyor)"
dedim.
Ebû Dâvûd dedi ki:
Megâfîr, (Amman taraflarında çokça biten bir ağaçtan çıkan çirkin kokulu) bir
zamktır. "Cereset" (kelimesi) yedi anlamına gelir.
"el-Urfut" kelimesi de hurmagillerden bir ağaçtır.
İzah:
Buhari, talâk; eymân,
tefsir, et'ime, eşribe, tıb, hayl; Müslim, talâk; Tirmizî, et'ime; İbn Mace,
et'ime; Dârimî, et'ime; Ahmed b. Hanbel, VI, 59, 221.
Megâfir: Mugfur'un
çoğuludur.
Mugfur ise, urfut denilen geniş yapraklı bir ağaçtan
çıkan çirkin kokulu, yapışkan ve tatlı bir maddedir.
Kirmânî, mugfurun su
ile karıştırılarak içilen çirkin kokulu bir zamk olduğunu söylemiştir.
Kastalânî'nin
açıklamasına göre, 3715 numaralı hadis-i şerifte geçen "halva"
kelimesiyle, sütle kuru hurmanın karışımı ile elde edilen bir tatlı kastedilmiş
olabilir. Fakat bu kelimeyle tüm tatlıların kastedilmiş olması da mümkündür. İmam
Nevevî'ye göre, burada bu kelimeyle kastedilen tatlılarırı tümüdür. Bu ifadeden
Hz. Nebi'in belli bir tatlıyı değil, tatlıların tümünü sevdiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi 3714
numaralı hadis-i şerifte Hz. Nebi'in bal şerbetini Hz. Zeyneb binti Cahş'ın
evinde içtiği ifade edilirken, 3715 numaralı hadiste Hz. Hafsa'mn evinde içtiği
ifade edilmektedir. Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, doğru olan
3714 numaralı hadis-i şerifteki ifadedir. 3715 numaralı hadisteki farklı ifade
ravinin yanılmasından kaynaklanmaktadır.
Ulemadan bazılarının
açıklamasına göre ise, aslında bu ifadelerin ikisi de doğrudur. Çünkü hâdise
birkaç defa tekerrür etmiştir. İfadeler arasındaki farklılıklar hâdiselerin
değişik şekillerde vuku bulmasından kaynaklanmaktadır.
Bilindiği gibi Hz.
Nebi'in hergün hanımlarını ziyaret edip hepsinin ihtiyaçlarını sorarak onları
memnun etmek âdet-i seniyyeleri idi. Fakat bu ziyaret bazı hanımlarının
kıskançlık duygularının kabarmasına ve onu üzecek davranışlar içerisine
girmelerine sebep olmuştur.
Bu hadis-i şeriflerin
bab başlığı ile ilgisi, bal şerbeti içmenin helâl olduğunu, Hz. Nebi'in de
bunu sevdiğini ifade etmeleridir.