NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ إِبْرَاهِيمَ
عَنْ
الْأَسْوَدِ
عَنْ
عَائِشَةَ رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا
قَالَتْ
كَانَ يُؤْمَرُ
الْعَائِنُ
فَيَتَوَضَّأُ
ثُمَّ يَغْتَسِلُ
مِنْهُ
الْمَعِينُ
Âişe (r.anha)'nın şöyle
dediği rivayet olunmuştur:
(Hz. Nebi zamanında bir
göz değmesi hadisesi olduğunda) gözü değen kimseye (abdest alması) emredilirdi
de o abdest alırdı. Sonra (o'nun abdest suyu bir kapta toplanırdı). Göz
değdirilen kimse de (başı üzerine dökerek) bu suyla yıkanırdı.
İzah:
Hadis-i şerifte
açıklandığı üzere, göz değmesi hâdisesi bir gerçektir, tecrübe ve müşahade ile
sabittir. Onun varlığını saplantı içine düşmüş inatçı kimselerden başka kimse
inkâr edemez.
Bu mevzuda İmam Kastalânî
şöyle diyor:
"Bazı bid'at ehli
göz değmesini inkâr etmişlerdir. Ama abes söylemişlerdir. Zira bir şey ki,
nefsinde muhal değildir. Kalp hakikatini anlayamaz ve aksini icap edecek bir
delil bulunamaz. Akıl indinde de caiz olur, vukuunu şeriat sahibi haber
verdiği zamanda inkâra mecal kalmaz. Bunu inkâr etmekle diğer haber
verdiklerini inkâr etmek arasında fark olmaz.
Göz değmesi olayı
eşyanın hassaları kabilindendir. Bir eserdir, görünür. Fakat sırrının ve
sebebinin ne olduğu Hak Teâlâ hazretlerinden başkasına malum olmaz. Görmez
misin ki mıknatıs demiri kendisine çeker fakat sebebinin ne olduğunu kimse
bilmez. Bir çanak içinde süt olsa ve hayız gören bir kadın elini sütün içine
soksa süt bozulur, eğer temiz bir kadın elini soksa bir şey olmaz. Diğer
hassalar da buna kıyas olunsun.
Gözü değen kimselerin
kendilerinden nakledilmiştir ki: Ne zaman bir şey görsem ve beğensem hemen
gözlerimden bir hararet çıkar, diye hikâye etmişlerdir. Böyle bir kimsenin
gözünden hararet çıktığı gibi hararetten gözü de çıkabilirdi.
Sözün kısası bu husus
vakidir. Hakkında hadis-i şerif gelmiştir. Bunun ilacı Fahr-i Âlem
hazretlerinden naklolunduğu üzere, Muavvizeteyn sûrelerini, ayrıca Fatiha
sûresi ve Âyetel-kürsî okumaktır."[Mevâhib-i Ledünniye Tercemesi, II, 290.]
İmam Kurtubî'nin de
ifade ettiği gibi, "Ehli sünnet ulemasının tümü göz değme olayının bir
gerçek olduğunu kabul etmişlerdir. Ancak ehli bid'attan bazıları bunu inkâra
yeltenmişlerse de görünen olaylar onları yalanlamıştır. Nice insanlar ve nice
kıymetli develer göz değmesi yüzünden toprağa girmişlerdir."[el-Münavî
Abdurrauf, Feyzü'l-Kadîr, IV, 397.]
3880 numaralı hadis-i
şerifte kendisine göz değdirilen kimsenin, gözü değen kimsenin abdest aldığı
suyla yıkanmak suretiyle bu hastalıktan kurtulabileceği ifade edilmektedir.
Ulema, gözü değen kimsenin bu abdesti almaya zorlanıp zorlanamayacağı
konusunda ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâzirî, "Sizden gusül istenirse
yıkanıverin"[Müslim, selâm] meâlindeki hadis-i şerife dayanarak zorlanabileceğini
söylemiştir.
Ulemaya göre bu
abdestin sıfatı şöyledir: Bir kabın içine su doldurulur. Kap yere konmaz. Ondan
bir avuç alarak mazmaza yapar ve suyu yine kabın içine püskürür. Sonra aynı
sudan alarak yüzünü yıkar. Sonra sol eliyle su alarak sağ elini yıkar. Sonra sağ
eliyle su alarak sol dirseğini yıkar, dirseklerle topuklarının arasını yıkamaz.
Sonra yine bu şekilde sağ ayağını sonra sol ayağını yıkar. Bunlar hep kabın
İçerisinde yıkanır. Sonra gömleğinin iç tarafını sağ böğrüne doğru yıkar.
Böylece abdesti bitirir ve suyu arkasından başına döker.[Davudoğlu, A. Sahih-i
Müslim Tercüme ve Şerhi, IX, 607.] Ancak anlattığımız bu işlemin hikmet ve
sebeplerinin tahlilini yapmak bizim için mümkün değildir. Fakat bizim bu
hikmetleri kavramaya güç yetiremeyişimiz, inkâr etmemizi gerektirmez. Nitekim
İmam Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Âmir b. Rabîa'nın,
bir yolculuk esnasında yol arkadaşlarından beyaz tenli ve güzel vücutlu birini
yıkanırken görüp ona nazar değdiği ve Hz. Nebi'in ona bu şekilde abdest
aldırarak abdest suyu ile hastaya gusl ettirdiği ve hastanın derhal iyileşip
halkın arasına katıldığı ifade edilmektedir.[Ahmed b. Hanbel, III, 486;
Muvatta, ayn 2.] İnşallah 3888 numaralı hadisin şerhinde bu mevzuya tekrar
döneceğiz.
Kâdî, gözü değen bir
kimseden sakınmak gerektiğini söylüyor. İmam Kastalânî'nin açıklamasına göre,
"Böyle bir kimseden sakınmak; onun gözünden iyilikleri, güzellikleri ve
zinetleri gizlemekle olur. Yani kişinin kendini veya evladını süsleyip ellere
göstermesi uygun değildir. İmam Bağavî Şerhu's-Sünne'de zikretmiştir ki, Hz.
Osman b. Affân güzel bir çocuk görmüş de velilerine; "Göz değmemesi için
yanağının çukuruna kara sürünüz" demiştir."[Mevâhibi Ledüniyye
Tercümesi, II, 292-293.]
Bezlü'l Mechûd yazarı
da bu konuda şöyle diyor: "Devlet başkanının gözü değdiği bilinen
kimselerin sokağa çıkıp halkın arasına karışmalarını yasaklaması ve evinde
oturmaya mecbur etmesi icab eder. Eğer o kimse fakir ise devlet başkanı ona
yetecek kadar maaş bağlayarak evinden dışarı çıkarmaz. Çünkü bu gibi
kimselerin insanlara verdiği zarar, soğan, sarımsak yiyerek dışarı çıkan
kimselerin insanlara verdiği zarardan daha fazladır." Bir kimse kendi
gözünün başkalarına zarar vermesinden korkarsa nazar ettiği zaman,
"Allahümme bârik aleyhi = Allah'ım, onun hakkında mübarek olsun"
demelidir. Yahutta, "Maşallah, Iâkuvvete illa billâh = Allah ne güzel
yaratmış, Allah'tan başka kuvvet sahibi yoktur" demelidir.