NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا يَحْيَى
عَنْ
حَمَّادِ
بْنِ
سَلَمَةَ
عَنْ حَكِيمٍ
الْأَثْرَمِ
عَنْ أَبِي
تَمِيمَةَ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَالَ
مَنْ أَتَى
كَاهِنًا
قَالَ مُوسَى
فِي
حَدِيثِهِ
فَصَدَّقَهُ
بِمَا
يَقُولُ
ثُمَّ
اتَّفَقَا أَوْ
أَتَى
امْرَأَةً
قَالَ
مُسَدَّدٌ
امْرَأَتَهُ
حَائِضًا
أَوْ أَتَى
امْرَأَةً قَالَ
مُسَدَّدٌ
امْرَأَتَهُ
فِي
دُبُرِهَا فَقَدْ
بَرِئَ
مِمَّا
أُنْزِلَ
عَلَى مُحَمَّدٍ
Ebû Hureyre (r.a)'den
rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kim (gaipten haber
almak gayesiyle) bir kâhine giderse" Musa (b. İsmail, şu cümleyi de)
nakletti: "Ve onun söylediğini tasdik ederse" -(Hadisin bundan) sonra
(ki kısmında Müsedded ile Musa) birleşerek şu sözü rivayet ettiler: "Kim
de (cinsi münasebet için) bir kadın'a varırsa", (-Ancak burada) Müsedded,
"karısına hayızlı iken ve dübüründen (yaklaşırsa)" demiştir.- (Hadis
şöyle sona eriyor): "O kimse Allah'ın Muhammed'e indirdiği (dinin
dairesi)nden dışarı çıkmıştır."
İzah:
Tirmizî, tahâre; İbn
Mâce, tahâre; Dârîmî, vudû; Ahmed b. Hanbel, II, 408, 429, 476, IV, 108.
Kâhin: Kâinattan
geleceğe ait haber vermek ve esrarı bildiğini iddia etmektir.
"Nihâyetü'l-Hadis'te
beyan edildiğine göre, cahiliye devrinde araplarda "Şık" ve
"Satıh" gibi kâhinler varmış. Bunlardan bazıları, kendisinin bir
tabii bulunduğunu ve ona haber getirdiğini söyler; bir takımları da olacak
şeyleri bazı mukaddimelerle bildiğini ve bu mukaddimelerle sual sorduğu
kimsenin sözünden, halinden veya fiilinden onlara muvafık şekilde istidlalde
bulunduğunu iddia edermiş. Araplar buna "arrâf" adını ve-rirlermiş.
Çalman şeyi bildiğini iddia edenler bu kabildendir. "Her kim bir kâhine
giderse" hadisi, arrâf ve müneccimlere şâmildir."[Davudoğlu A, İbn
Âbidin Terceme ve Şerhi, I, 46.]
Mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerif, bu gibi kâhinlere giderek onların sözlerini dinlemenin haram
olduğuna ve onlarda gaipten haber verme gücünün bulunduğuna inananların din dairesinden
çıkacağına delâlet etmektedir.
Bir başka hadisi
şerifte de, "Kâhine inanan kimsenin kırk gün namazı kabul
olmaz"[Müslim, selâm; Ahmed b. Hanbel, II, 429, IV, 68.] buyurulmaktadır.
İbn Hacer el-Heysemî, kâhinlik yapmanın ve yitiğin bulunması için kâhine
başvurmanın büyük günahlardan olduğunu söylemiştir.
Hadis-i şerif aynı
zamanda bir kimsenin karısı ile hayızlı iken cinsi münasebette bulunmasının
caiz olmadığına da delâlet etmektedir.
Her ne kadar hadisin
zahirinden bu işi yapan kimselerin dinden çıktığı anlaşılırsa da, bu işi yapan
kimsenin keffaret olarak sadaka verilmesinden bahsedilmesi[Tirmizî, tahâre]
onun dinden çıkmayıp çirkin bir iş yaptığına delâlet eder. Sarihlerin
açıklamasına göre, hadisteki "dinden çıkar" sözü bu işi helâl sayanlar
içindir, tehdit için söylenmiş de olabilir.
İmam Ebû Hanîfe ile
îmam Mâlik ve Şafiî'ye göre, hayızın ilk günlerinde karısı ile cinsi
münasebette bulunan kimsenin bir dinar, son günlerinde cinsi münasebette
bulunan kimsenin de yarım dinar vermesi ve istiğfar etmesi müstehabdır.
Bir kimsenin karısına
ters taraftan yaklaşmasının çirkinliği ona hayızlı iken yaklaşmasının
çirkinliğinden daha fazladır. Çünkü kadına hayızlı iken yaklaşmanın başta gelen
sebeplerinden birisi hayız halindeki pisliktir. Arkadan yaklaşmadaki pisliğin
daha da fazla olduğunda şüphe yoktur. Bu bakımdan onun haramhğında şüphe
yoktur. İslâm uleması onun büyük günahlardan olduğunu söylemişlerdir.