SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TIB BAHSİ

<< 3904 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ح و حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ حَكِيمٍ الْأَثْرَمِ عَنْ أَبِي تَمِيمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ أَتَى كَاهِنًا قَالَ مُوسَى فِي حَدِيثِهِ فَصَدَّقَهُ بِمَا يَقُولُ ثُمَّ اتَّفَقَا أَوْ أَتَى امْرَأَةً قَالَ مُسَدَّدٌ امْرَأَتَهُ حَائِضًا أَوْ أَتَى امْرَأَةً قَالَ مُسَدَّدٌ امْرَأَتَهُ فِي دُبُرِهَا فَقَدْ بَرِئَ مِمَّا أُنْزِلَ عَلَى مُحَمَّدٍ

 

Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Kim (gaipten haber almak gayesiyle) bir kâhine giderse" Musa (b. İsmail, şu cümleyi de) nakletti: "Ve onun söylediğini tasdik ederse" -(Hadisin bundan) sonra (ki kısmında Müsedded ile Musa) birleşerek şu sözü rivayet ettiler: "Kim de (cinsi münasebet için) bir kadın'a varırsa", (-Ancak burada) Müsedded, "karısına hayızlı iken ve dübüründen (yaklaşırsa)" demiştir.- (Hadis şöyle sona eriyor): "O kimse Allah'ın Muhammed'e indirdiği (dinin dairesi)nden dışarı çıkmıştır."

 

 

İzah:

Tirmizî, tahâre; İbn Mâce, tahâre; Dârîmî, vudû; Ahmed b. Hanbel, II, 408, 429, 476, IV, 108.

 

Kâhin: Kâinattan geleceğe ait haber vermek ve esrarı bildiğini iddia etmektir.

 

"Nihâyetü'l-Hadis'te beyan edildiğine göre, cahiliye devrinde araplarda "Şık" ve "Satıh" gibi kâhinler varmış. Bunlardan bazıları, kendi­sinin bir tabii bulunduğunu ve ona haber getirdiğini söyler; bir takım­ları da olacak şeyleri bazı mukaddimelerle bildiğini ve bu mukaddimelerle sual sorduğu kimsenin sözünden, halinden veya fiilinden onlara muvafık şe­kilde istidlalde bulunduğunu iddia edermiş. Araplar buna "arrâf" adını ve-rirlermiş. Çalman şeyi bildiğini iddia edenler bu kabildendir. "Her kim bir kâhine giderse" hadisi, arrâf ve müneccimlere şâmildir."[Davudoğlu A, İbn Âbidin Terceme ve Şerhi, I, 46.]

 

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif, bu gibi kâhinlere giderek onların sözlerini dinlemenin haram olduğuna ve onlarda gaipten haber verme gücü­nün bulunduğuna inananların din dairesinden çıkacağına delâlet etmektedir.

 

Bir başka hadisi şerifte de, "Kâhine inanan kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz"[Müslim, selâm; Ahmed b. Hanbel, II, 429, IV, 68.] buyurulmaktadır. İbn Hacer el-Heysemî, kâhinlik yapma­nın ve yitiğin bulunması için kâhine başvurmanın büyük günahlardan olduğunu söylemiştir.

 

Hadis-i şerif aynı zamanda bir kimsenin karısı ile hayızlı iken cinsi mü­nasebette bulunmasının caiz olmadığına da delâlet etmektedir.

 

Her ne kadar hadisin zahirinden bu işi yapan kimselerin dinden çıktığı anlaşılırsa da, bu işi yapan kimsenin keffaret olarak sadaka verilmesinden bahsedilmesi[Tirmizî, tahâre] onun dinden çıkmayıp çirkin bir iş yaptığına delâlet eder. Sarihlerin açıklamasına göre, hadisteki "dinden çıkar" sözü bu işi helâl sa­yanlar içindir, tehdit için söylenmiş de olabilir.

 

İmam Ebû Hanîfe ile îmam Mâlik ve Şafiî'ye göre, hayızın ilk günle­rinde karısı ile cinsi münasebette bulunan kimsenin bir dinar, son günlerin­de cinsi münasebette bulunan kimsenin de yarım dinar vermesi ve istiğfar etmesi müstehabdır.

 

Bir kimsenin karısına ters taraftan yaklaşmasının çirkinliği ona hayızlı iken yaklaşmasının çirkinliğinden daha fazladır. Çünkü kadına hayızlı iken yaklaşmanın başta gelen sebeplerinden birisi hayız halindeki pisliktir. Arka­dan yaklaşmadaki pisliğin daha da fazla olduğunda şüphe yoktur. Bu ba­kımdan onun haramhğında şüphe yoktur. İslâm uleması onun büyük günah­lardan olduğunu söylemişlerdir.