SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

İTK BAHSİ

<< 3936 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنِي أَبِي ح و حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ سُوَيْدٍ حَدَّثَنَا رَوْحٌ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ أَبِي عَبْدِ اللَّهِ عَنْ قَتَادَةَ بِإِسْنَادِهِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ أَعْتَقَ نَصِيبًا لَهُ فِي مَمْلُوكٍ عَتَقَ مِنْ مَالِهِ إِنْ كَانَ لَهُ مَالٌ وَلَمْ يَذْكُرْ ابْنُ الْمُثَنَّى النَّضْرَ بْنَ أَنَسٍ وَهَذَا لَفْظُ ابْنِ سُوَيْدٍ

 

(Yine Ehu Hureyre'den) rivayet olunduğuna göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Her kim bir köle üzerindeki hissesini azad ederse, eğer malı varsa (kalan kısmın bedelini de) kendi malından (ödemek suretiyle kölenin vücudunun tümünü) hürriyetine kavuşturur."

 

(Bu hadisin senedinde bulunan) ravi İbnül-Müsenna, en-Nadr b. Enes'den söz etmemiştir. (Hadisteki) cümle(lerin rivayeti) İbn Süveyd'e aittir.

 

 

İzah:

Ahmed b. Hanbel; II 347.

 

Ortaklardan birinin aralarında müşterek olan köle üzerindeki hissesini azad edince, kölenin tüm vü­cudunun hürriyyete kavuşmuş olacağını ifade eden 3933 numaralı hadis­te, kölenin tamamen hürriyetine kavuşmasının, ancak bu kimsenin köle­nin kalan kısmının bedelini ortağına ödemesiyle gerçekleşmiş olacağını ifade eden3936 numaralı hadis-i şerif arasında bir çelişki yoktur. Çünkü 3933 numaralı hadis-i şerif, kölenin yarısını azad etmesi ile birlikte köle­nin kalan kısmını da hemen azad edebilecek maddi güce sahip olan kim­se hakkındadır. 3936 numaralı hadis-i şerif ise bu imkana sahip olmadığı halde bir kölenin kendi üzerine düşen kısmını azad eden kimse hakkındadır. Bezü'l-Mechud yazarının bu husustaki açıklamaları şöyledir: "İki kişi arasında müşterek iken vücudunun bir kısmı ortaklarından bi­ri tarafından azad edilen bir köle vücûdunun kalan kısmının" takdir yoluy­la tesbit edilen- kıymetini ödemek, yine onun ilk yarısını azad eden orta­ğa düşer. Her ne kadar bu hususta itilaf yoksa da, yansı azad edilen müş­terek bir kölenin kalan kısmının ne zamandan itibaren hür sayılacağı mev­zuu ulema arasında ihtilaflıdır. Cumhuru ulema ile İmam Şafii'nin en sa­hih olan görüşüne ve Malikilerden bazılarına göre, yarısı azad edildiği andan itibaren kölenin tümü hürriyetine kavuşmuş olur. Delilleri ise Eyyub'un nivayet ettiği, "O artık hürdür." hadis-i şerifidir. Nitekim Taha-vî'de ibn Ebî Zib yoluyla Nafi'den (şu mealde) bir hadis-ı şerif nivayet et­miştir: "onun kalan değerini ödemek de onun bir kısmını azad etmiş olan kimseye düşer. Artık o köle hürdür."

 

Malikilerin meşhur olan görüşüne göre, bur durumda olan bir köle ka­lan kısmının kıymeti diğer ortağa Ödenmedikçe hürriyetine kavuşmuş ola­maz. Fakat köle üzerinde hak sahibi olan ortak henüz bu hakkını almadan kölenin kalan kısmını azad ediverirse köle o andan itibaren hürriyetine ka­vuşmuş olur. İmam Şafii'nin bu mevzudaki görüşlerinden biri de budur.

 

Hanefi mezhebine göre ise, bir köle sahibi, kölenin bir kısmını azad edince, kölenin tümü değil ancak bu kısmı hürriyetine kavuşmuş olur. Ar­tık köle kalan kısmının kıymetini ödemek ve hürriyetini tamamen kazan­mak üzere çalışmaya başlar.

 

İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'e göre ise, eğer bu köle iki ortak arasında müşterek ise, vücudunun bir kısmının ortaklardan biri tara­fından azad edilmesiyle vücudunun tümü hürriyetine kavuşmuş olur. Bu hüküm, azad eden ortağın fakir olması halinde geçerlidir.

 

Bu ortağın zengin olması halinde İmam Ebu Hanife'ye göre, şu üç du­rumdan birini seçmekte muhayyerdir:

 

1) İsterse ortağı gibi o da kölesi üzerindeki hissesini azad eder.

 

2) İsterse köle üzerindeki hissesinin kıymetini ortağına ödettirir.

 

3) İsterse bu kıymeti ödemesi için kölenin çalışıp kazanmasını ister.

 

Eğer kölenin ilk yarısını ödeyen ortak, kölenin kalan kısmının kıyme­tini de ödemeyi kabul ederse, o zaman köleden velaü'l-ıtâka hakkının ken­disine verilmesini talep etme hakkını elde eder. Eğer ekinci ortak, kalan kısmını kendisi azad ederse, ya da kalan kısmının kıymetini kölenin çalı­şıp kazanarak kendisine ödemesini isterse o zaman velâ hakkı iki efendi arasında müşterek olur.

 

Eğer kölenin yarısını azad eden birinci ortak fakir ise, o zaman ikinci ortak şu iki durumdan birini seçme hakkına sahiptir:

 

1) İsterse o da ortağı gibi köle üzerinde hissesini azad eder.

 

2) İsterse köle üzerindeki hissesinin kıymetini kölenin kazanıp kendi­sine Ödemesini ister. Her iki durumda da vela hakkı iki ortağa ait olur.

 

Bu mevzudaki ihtilaf şu iki esastan kaynaklanmaktadır:

 

1- Hürriyetin bölünüp bölünmeyeceği konusu: imam Ebû Hanîfe, hür­riyetin bölünebileceği esasından hareket ederken, Ebu Yusuf ile İmam Muhammed onun bölünebileceği görüşünden hareket etmişlerdir.Bu mevzuda İmam Şafii de İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed gibi dü­şünmektedir.

 

2- Kölenin ilk yarısını azad eden ortağın zengin olmasının, kölenin ikinci yarınının kıymetini ödemek için kölenin çalıştırılmasına engel teş­kil edip etmeyeceği konusu:

 

İmam Ebu Hanife'ye göre, birinci ortağın zengin olması kalan kısmın ödenmesi için kölenin çalışmasını istemeye engel değildir. İmameyne gö­re ise engeldir.

 

Gerçekten hadis-i şeriflerden bazılarında kölenin bu kıymeti kazanma­sı için çalıştırılmasından bahsedilmesi de İmam Ebu Hanife'nin bu görüşündeki isabeti isbat eden delillerdendir. 3934... numaralı hadiste geçen, "ve onu (kölenin) kıymetinin geri kalan kısmını da ödemekle mükellef kılmıştır." mealindeki cümle, "Eğer ortaklardan biri kölenin bir kısmını azad eder, diğer ortağı da kölenin kalan kısmını azad etmezse, birinci or­tak zengin olup kölenin kalan kısmını azad etmeyi isterse o zaman köle­nin kalan kısmının kıymetini ortağına ödemesi gerekir." anlamında kulla­nılmıştır.

 

3935... numaralı hadiste geçen, "onun vücudunun tamamını kölelikten kurtarmak da ona düşer" anlamındaki cümle de, "Eğer onun tümünü hür­riyetine kavuşmasını istiyorsa onu kurtarmak ta birinci ortağa düşer. " an­lamına gelmektedir.

 

Bütün bu durumlar, birinci ortağın zengin olması ve kölenin bütün vü­cudunun hürriyetine kavuşmasını arzu etmesi, diğer ortağın da hissesini azad etmeye yanaşmaması halinde birinci ortağın kölenin kıymetini ikin­ci ortağa ödeyerek kölenin tüm vücudunu azad etmesi gerekliğini ifade eder. Bu mevzuda ittifak vardır. Ancak bu ifadelerde birinci ortağın fakir olması kölenin kalan kıymetini de kendisine ödemesi için kölenin çalıştır­masını yasaklayan bir engel yoktur. Bu da Ebu Hanife (r.a)'ın bu mevzudaki haklılığını ortaya koyan başka bir husustur."