NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ مُوسَى
أَخْبَرَنَا
عِيسَى عَنْ
حَمْزَةَ
الزَّيَّاتِ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ جُبَيْرٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ عَنْ
أُبَيِّ بْنِ
كَعْبٍ قَالَ
كَانَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا دَعَا
بَدَأَ
بِنَفْسِهِ
وَقَالَ
رَحْمَةُ
اللَّهِ
عَلَيْنَا
وَعَلَى مُوسَى
لَوْ صَبَرَ
لَرَأَى مِنْ
صَاحِبِهِ الْعَجَبَ
وَلَكِنَّهُ
قَالَ إِنْ
سَأَلْتُكَ
عَنْ شَيْءٍ
بَعْدَهَا
فَلَا
تُصَاحِبْنِي
قَدْ بَلَغْتَ
مِنْ
لَدُنِّي
طَوَّلَهَا
حَمْزَةُ
Ubeyy b. Ka'b şöyle
demiştir: Resulullah (s.a.v) dua ettiği zaman (duaya) önce kendinden başlardı.
(Birgün şöyle) buyurdu: Allah'ın rahmeti bizim ve (kardeşim) Musa'nın üzerine
olsun. Eğer (o) arkadaşından gördüğü şeylere sabretse (de bu gördükleri
hakkında ona soru sormasa idi (daha pek çok acaiblik(ler) görecekti. Fakat o
(gördüklerine sabredememesi neticesinde şöyle) dedi: "Eğer bundan sonra
(bir daha) sana bir şey sorarsam artık bana arkadaş olma. (O zaman) benim
tarafımdan (yapılacak) son özüre ulaştın."[Kehf 76] Hamza (bu cümlede
geçen Ledünnî kelimesini) dal harfinin ötresi ve nun harfinin şeddesi ile
"ledünni şeklinde okudu.
İzah:
Tirmizî kıraat;
Tefsîrtil-kuran
Metinde geçen ayet-i
kerimedeki kelimesinin nun'unu çeşitli şekillerde okumak caizdir. Mevzumuzu
teşkil eden hadiste de açıklandığı gibi, bu kelimeyi Ebu Davûd dal hafinin
ötresi ve nun'un şeddesi ile "ledünni" şeklinde, Nafi "le
dünî" şeklinde, Ebu Bekir dal hafinin sükunu ve zamme işmami ile
"ledni" şeklinde okumuştur.
Bilindiği gibi işmam,
harfin herekesini göstermek için sükundan sonra dudakları yummaktır, dudakları
yumarak harfin herekesini göstermek, gösterilmek istenen hereke telafuz
edilirken dudaklar hangi şekli alırsa, dudağı yumunca o şekli vermekle olur.
Geriye kalan kıraat imamları da yine "ledunnî" şeklinde okumuşlardır.
Bu mevzuda imam Beğavi
şöyle diyor: Ebu Cafer, Nafî ve Ebû Bekir kelimesinin nun'unu şeddesiz, diğer
kıraat imamları ise şeddeli okurlar.[48]