NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
أَبُو
جُمَيْعٍ
سَالِمُ بْنُ
دِينَارٍ
عَنْ ثَابِتٍ
عَنْ أَنَسٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَتَى
فَاطِمَةَ
بِعَبْدٍ
كَانَ قَدْ
وَهَبَهُ
لَهَا قَالَ
وَعَلَى
فَاطِمَةَ رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهَا
ثَوْبٌ إِذَا
قَنَّعَتْ
بِهِ
رَأْسَهَا
لَمْ
يَبْلُغْ
رِجْلَيْهَا
وَإِذَا
غَطَّتْ بِهِ
رِجْلَيْهَا لَمْ
يَبْلُغْ
رَأْسَهَا
فَلَمَّا
رَأَى النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا تَلْقَى
قَالَ
إِنَّهُ
لَيْسَ عَلَيْكِ
بَأْسٌ إِنَّمَا
هُوَ أَبُوكِ
وَغُلَامُكِ
Enes'den rivayet
edildiğine göre;
Nebi (s.a.v) Fâtıma'ya
(daha önce) kendisine bağışlamış olduğu bir köleyi getirmiş. (O sırada)
Fâtıma'nın üzerinde, başını örtse ayaklarına ayaklarını örtse başına
yetişmeyecek (kısa) bir elbise varmış. Peygamber (s.a) (kızının) karşılaştığı
bu durumu görünce;
"Bunda senin için
bir sakınca yoktur. (Seni gören kimselerin birisi) babandır, (diğeri de)
kölendir" buyurmuş.
İzah:
Kan, genellikle baş,
bilek, ense gibi kadınların ya- bancı erkeklere göstermesi caiz olmayan yerlerden
alındığı için, 4105 numaralı hadisin zahiri zımnen, kadınların saçlarını ergenlik
çağına gelmemiş çocuklara ve süt kardeşi gibi kendilerine nikâh düşmeyen
yakınlarına göstermelerinin caiz olduğunu ifade etmektedir.
Söz konusu hadis bu hükmü
ifade edince, Musannif Ebû Dâvûd bunu, kölenin de mahrem olduğu görüşünden
hareket ederek süt kardeşine kıyasla mevzumuzu teşkil eden "Köle
hanımefendisinin saçına bakabilir" başlığının altında yerleştirmiştir.
Ancak Ebû Dâvûd her ne
kadar köleyi, hanımefendisinin mahremi olduğu zannıyla sütkardeşi gibi mahrem
erkeklere kıyas etmişse de, ulema kölenin hanımefendisinin mahremi olduğu
konusunda ittifak etmiş değillerdir.
Hidâye mülellifi fıkıh
âlimlerinin bu mevzudaki görüşlerini açıklarken şöyle diyor:
"Köle, kendi
hanımının, yalnız bir erkeğin yabancı bir kadına bakabildiği yerlerine
bakabilir, İmam Mâlik; köle, hanımına karşı mahrem gibidir, demiştir. İmam
Şafiî'nin bir görüşü de böyledir. Delilleri ise, "Mümin kadınların
süslerini göstermeyecekleri erkeklerden müstesna olanlardan biri de sahip
oldukları köledir.[Nûr 31] mealindeki âyet-i kerime ile kölenin,
hanımefendisinden izin almadan onun bulunduğu yere girmeye ihtiyacı olmasıdır.
Biz Hanefîler diyoruz
ki: Köle, herşeyden önce mahrem olmayan bir erkektir. Hanımefendisinin kocası
da değildir. Şehvet de söz konusudur. Ayrıca köle daha çok ev dışında çalıştığı
için hanımefendinin yanına girmeye fazla bir ihtiyaç] da yoktur. Bu bakımdan
köle hanımefendisine nis-betle yabancı erkek hükmündedir."[Aynî.
eI-Binüye, IX 289-290.]
Beziül-Mechûd yazarının
da açıkladığı gibi. Hanefî ulemasına göre, Nûr sûresinin sözü geçen âyet-i
kerimesinde, mümin kadınların kendilerinden sakınmaları istenen kimselerin
dışında bırakılan kölelerden maksat, erkek köleler değil kadın köleler yani
cariyelerdir.
Her ne kadar 3927
numaralı hadis, "köle mûkâteb oldukları sonra hanımefendisinin onun
ya/unda kapalı olmasını"n gerekliliğini ifade ediyor ve mûkâteb olmadan
önce kapanması gerekmediğine delâlet ediyorsa da Hanefi uleması bu hadis-i
şerifi, "hanımefendi, kölesinin yanında şer'î ölçülere uygun olarak
kapanacaktır. Mûkâteb olduktan sonra işe daha da fazla örtünecektir"
şeklinde anlamışlardır. Nitekim bu hususu sözü geçen hadisin şerhinde
açıklamıştık.
İbn Reslân, 4106
numaralı hadisin, "köle hanımefendisinin mahremidir. Binaenaleyh
hanımefendinin vücudundan mahremlerinin bakabileceği yerlere kölesi de
bakabilir" diyen Mâlikîlerle Şâfiîlerin delili olduğunu söylemiştir.
Kölenin
hanımefendisinin mahremi olmadığım söyleyen Hanefîlere göre, sözü geçen
hadisten böyle bir hüküm çıkarmak isabetli değildir. Çünkü hadis-i şerifte söz
konusu edilen köle ergenlik çağma gelmeyen bir çocuktur. Nitekim Hz.
Peygarnber'in bu köle hakkında, "Erkek çocuk" anlamına gelen tabirini
kullanması bunun en büyük delilidir.