NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُقْبَةُ
بْنُ
مُكْرَمٍ
وَابْنُ
الْمُثَنَّى
قَالَا
حَدَّثَنَا
وَهْبُ بْنُ
جَرِيرٍ
حَدَّثَنَا
أَبِي قَالَ
سَمِعْتُ
مُحَمَّدَ
بْنَ أَبِي
يَعْقُوبَ
يُحَدِّثُ
عَنْ
الْحَسَنِ
بْنِ سَعْدٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
جَعْفَرٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَمْهَلَ آلَ
جَعْفَرٍ
ثَلَاثًا
أَنْ
يَأْتِيَهُمْ
ثُمَّ
أَتَاهُمْ
فَقَالَ لَا
تَبْكُوا
عَلَى أَخِي
بَعْدَ
الْيَوْمِ
ثُمَّ قَالَ
ادْعُوا لِي
بَنِي أَخِي
فَجِيءَ
بِنَا
كَأَنَّا أَفْرُخٌ
فَقَالَ
ادْعُوا لِي
الْحَلَّاقَ
فَأَمَرَهُ
فَحَلَقَ
رُءُوسَنَا
Abdullah b. Câbir (r.a)
şöyle demişlir.
Hz. Nebi (s.a.v.); Cafer
ailesine, üçgiin sonra kendilerine geleceğini söyledi. Sonra Cafer ailesine
varıp;
"Bu günden sonra
kardeşim için ağlamayın” buyurdu. Daha sonra da "bana kardeşimin
çocuklarını çağırın" dedi. Biz Râsûlullah'a getirildik. Birer kuş yavrusu
gibi idik.
Efendimiz:
"Bana berberi
çağırın" buyurdu (berber geldi) Rasûlullah kendisine emretti, o da
başlarımızı tıraş etti.
İzah:
Nesaî, zinet. Ahmed b.
Hanbel I, 204.
Hâdis'in râvîsi
Nebiimiz/in amcası Ebû Tâlibn oğlu büyük
şehid Hz. Cafer'in oğludur. Anlaşıldığı üzere Hz. Cafer şehid edilince. Nebi
Efendimiz, yas tut maları için ailesine üç gün izin vermiş, üç günün biliminde
de onlara yası bırakmalarını tenbih etmek için kendilerine geleceğin!
söylemiştir.
Hz. Cafer'in ailesine
geldiğinde onun çocukları Abdullah. Avn ve Muhammed -Râvi'nin tabiriyle birer
kuş yavrusu gibi idiler. Saçları kuş yavrusunun tüylerine benziyordu.
Efendimiz durumu görünce bir berber çağırıp çocuklarının saçlarını tıraş
ettirdi.
Aslında ihramdan
çıkmanın dışında saçların tıraş edilmemesi daha el; dâl görünmektedir. Ama, Hz.
Cafer'in hanımı kocasının şehitliğinden dolayı duyduğu üzüntü sebebiyle
çocukların suçlarını taramayı ihmal ettiği için, Nebi Efendimiz, başlarını
tıraş ettirmiştir. Bu izah Aliyyü'l-Kârî'ye aittir.
Bezlü'l - Mechûd'da
talikan şöyle denilmektedir.[Bk. Bezlü’l – Mechud 17- 78.]
Muvaffak şöyle der.
"Başı tıraş konusunda Ahmed (b. Hanbeİ)Men selen rivayetler ihtilaflıdır.
Ondan, tıraş olmanın mekruh olduğu rivayet edilmiştir. Çünkü Hz. Nebi (s.a.v.)
Hariciler hakkında, "Onların özellikleri tıraştır." buyurmuştur. Hz.
Ömer'de Sabiğa; "eğer seni tıraşlı olarak görürsem başına kılıçla
vururum.1" demiştir. Yine Pcygambenmiz'den, "alınlar hac ve umre de
açılır." buyurduğu rivayet edilmiştir. Bunu Efrad'da Dârakutnî rivayet
etmiştir.
İbn Abbas (r.a) da
şehirde başını tıraş eden şeytandır, demişlir.
Ahmed, "Selef
tıraşı kerih görürdü" der. Yine Âhmed'den bunun mekruh olmadığı, ama
tıraş olmamanın daha efdal okluğu ifade edilmiştir.
İbn Abdîl Berr,
"İnsanlar tıraş olmanın mubah olduğunda lYıüttenktirler, delil olarak bu
yeter" der.
İkna, şerhinde de şöyle
denilmekledir. Saçları tıraş etmekle beis yoktur. Ama Hac. kafirin müslüman
oluşu ve yeni doğan gocunun akikastnm dışında sünnet de değildir."
Büceyremi de İbnü'l
Kâriyy'inin şu sözleri nakleder. "Hz. Nebi (s.a.v.) ömründe ancak dört
defa tıraş oldu,"
Bu ifadelerden, zaruret
yoksa, saçları tıraş etmenin caiz. tıraş etmemenin ise efdal olduğu
anlaşılmaktadır.
İmâm Nevevî; Hz. Nebiin
Haricîlerle ilgili, sözünün, saçı iraş etmenin caiz olmayışına delâlet
etmiyeceğini, çünkü bir guruba alâmet olan bir şeyin bazan haram, bazan da
mubah olabileceğini söyler.