NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
يَعْنِي
ابْنَ
الْمُغِيرَةِ
عَنْ حُمَيْدٍ
عَنْ نَصْرِ
بْنِ عَاصِمٍ
اللَّيْثِيِّ
قَالَ
أَتَيْنَا
الْيَشْكُرِيَّ
فِي رَهْطٍ
مِنْ بَنِي
لَيْثٍ
فَقَالَ مَنْ
الْقَوْمُ
قُلْنَا
بَنُو لَيْثٍ
أَتَيْنَاكَ
نَسْأَلُكَ
عَنْ حَدِيثِ
حُذَيْفَةَ
فَذَكَرَ
الْحَدِيثَ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ هَلْ
بَعْدَ هَذَا
الْخَيْرِ شَرٌّ
قَالَ فِتْنَةٌ
وَشَرٌّ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ هَلْ
بَعْدَ هَذَا
الشَّرِّ
خَيْرٌ قَالَ
يَا
حُذَيْفَةُ
تَعَلَّمْ
كِتَابَ اللَّهِ
وَاتَّبِعْ
مَا فِيهِ
ثَلَاثَ
مِرَارٍ قَالَ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ هَلْ
بَعْدَ هَذَا
الشَّرِّ
خَيْرٌ قَالَ
هُدْنَةٌ عَلَى
دَخَنٍ
وَجَمَاعَةٌ
عَلَى
أَقْذَاءٍ
فِيهَا أَوْ
فِيهِمْ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ الْهُدْنَةُ
عَلَى
الدَّخَنِ
مَا هِيَ
قَالَ لَا
تَرْجِعُ
قُلُوبُ
أَقْوَامٍ
عَلَى الَّذِي
كَانَتْ
عَلَيْهِ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
أَبَعْدَ
هَذَا
الْخَيْرِ
شَرٌّ قَالَ
فِتْنَةٌ
عَمْيَاءُ
صَمَّاءُ
عَلَيْهَا
دُعَاةٌ
عَلَى
أَبْوَابِ
النَّارِ
فَإِنْ تَمُتْ
يَا
حُذَيْفَةُ
وَأَنْتَ
عَاضٌّ عَلَى
جِذْلٍ
خَيْرٌ لَكَ
مِنْ أَنْ
تَتَّبِعَ
أَحَدًا
مِنْهُمْ
Nasr. b. Asım el-Leysî
şöyle demiştir:
Benû Leys'ten bir heyet
içerisinde el Yeşkürî'ye [Halid b. Halid el-Yeşkurî] geldik.
El-Yeşkûrî: "(Bu) heyet kim"? dedi.
"(Biz) Benû
Leys'(iz)- Sana Hüzeyfe hadisini sormaya geldik" dedik.
El Yeşkûrî hadisi şöyle
aktardı: Huzeyfe:
" Ya Rasûlullah bu
hayırdan sonra şer var mı?" dedi.
Rasûlullah: "Fitne
ve şer..." Huzeyfe:
"Yâ Rasûlullah, bu
şerden sonra hayır var mı?" dedi.
Rasûlullah üç defa:
"Yâ Huzeyfe,
Allah'ın Kitab'ını öğren ve içindekilere uy (bu soruyu bırak)" Huzeyfe:
"Yâ Rasûlullah, bu
şer'den sonra hayır var mı?" Hz.
Nebi:
"Duman üzerinde bir
sulh ve içerisinde fitneler olan bir toplum." Huzeyfe:
"Yâ Rasûlullah
duman üzerindeki Sulh nedir?" Hz. Nebi:
"Milletlerin kalpleri
eskiden olduğu hale dönmez (Eski sevgi kalmaz)." Huzeyfe:
"Ya Rasûlullah, bu
hayırdan sonra şer var mı?" Rasûlullah:
"Kör ve sağır
fitne... cehennem'in kapılarında fitneye çağıran davetçiler olacak.
"Yâ Huzeyfe, sen'in
bir kök ısırarak (yiyerek) ölmen o fitnecilerden birisine uymandan daha
hayırlıdır."
İzah:
İbn Mâce, Fiten
Hadisin İbn Mâce'deki
rivayetinde, buradaki rivâyetin sa(jece son tarafı vardır. İbn Mâce'nin hadisi
şu şekildedir. "Fitneler olacak, onların kapılarında, cehennem ateşine
çağıran davetçiler bulunacak, Senin bir ağacın kökünü ısırarak öl men onlardan
birisine uymandan daha hayırlıdır."
Hadîsin Sahîh-i
Müslim'de de buradakinden hayli farklı bir rivayeti vardır.[bk. Müslim, İmare]
Hâdis-i şeriften
anladığımıza göre; Hüzeyfe b. El-Yemân, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e içerisinde
bulundukları hayırlı durumdan sonra tekrar eskisi gibi kötülüklerin gelip
gelmeyeceğini sormuş, Hz. Nebi (s.a.v.) de bir takım fitnelerin çıkacağını
haber vermiştir. Hüzeyfe, çıkacak fitnelerin bastırılıp tekrar iyi ve hayırlı
günlerin gelip gelmeyeceğini sormuş, Efendimiz sanki bu tür soruları lüzumsuz
görmüş ve "Yâ Hüzeyfe, sen (bu gibi sorularla uğraşma) Allahın Kitab'ını
öğren ve içindekilere uy" buyurmuştur. Ancak Hüzeyfe soru sormaktan vazgeçmemiştir.
Hüzeyfe'nin sorduğu
soru ve aldığı cevaplardan anlıyoruz ki, Müslümanlar arasında çıkan fitneler,
yatıştırılacak ve tekrar sulh ve sükûn doğacak; ama bu sulh, samimiyetten
uzak, kin ve düşmanlıklar gizli; her an hortlayacak tipte olacak, birlik içerisinde
olanları birleştiren de onların imanı ve dinlerinden ziyâde bir takım
kötülükler ve günahlar olacaktır
Hz. Nebi (s.a.v.) in
bildirdiğine göre en sonunda kör ve sağır bir fitne olacak ve fitne çıktığında
insanları kötülüğe ve cehenneme ağıran kişiler bulunacaktır. O zaman halk
içinde yaşamaktansa, ıssız yerlerde aç kalarak; gerekirse ağaç kökü yiyerek,
yaşamak, bu fitneye karışmaktan çok daha iyi olacaktır.
"Kör fitne"
den maksat, insanların gözünü köreltip hakkı görmelerine mâni olan fitnedir.
"Sağır fitne" den inaksalda, o fitnenin, insanların kulaklarını,
hakkı ve nasihati duymayacakları şeklide sağır etmesidir.
Kâdî îyâz, fitnenin kör
ve sağır oluşunu şöyle izah etmektedir: "Fitnenin hiç bir çıkış yolu
görülmeyecek ve yardım etmek isteyenlerin sesi duyulmayacak bir şekilde
olmasıdır. İnsanlar, o fitne içerisinde basiretlerini yitirecekler, hak olan
sözleri duyup düşünmek ve kendilerine edilen nasihâtları dinlemekten
kaçınacaklardır."
Aliyyü'l Kârî'de bunun
o fitnenin karanlığı ve içerisinde hakkın meydana çıkmamasından, şiddetten ve
fitnecilerin sertliğinden kinaye olduğunu söyler,[Aliyyü'l Kâri. el-Mirkat
V-144.] Şüphesiz bunlar, birer anlayış şeklidir. Kesin olan, insanların
basiretini kapatıp, Hakkı duymalarını engelleyecek büyük bir fitnenin gelecek
olmasıdır. İnsanların hakikati görmesini ve hakkı duymasını engelleyen şeyin,
medeniyetin getirdiği şaşalar, nefislere ve şehvetlere hitabeden ve gözleri
kamaştıran, başka birşey görüp düşünmelerine mâni olan, yazılı ve sözlv
faaliyetlerin olması mümkündür. Bunlara gerçeklerin, hak ve hakikatin anlatılıp
öğretilmesini otorite yoluyla engellemek de eklenebilir.
Bu fitne içerisinde
cehennem ateşine çağıran davetçilerin de insanları, dinden ve Allah inancından
uzaklaştırmaya çalışan dinsizlerin, insanların basiretini kapatmaya çalışan
şehvet, zevk, eğlence ve fuhuş delâletlerinin olması muhtemeldir.
Hadisin sonunda, Hz.
Nebi (s.a.v.) Huzeyfe'ye, o cehennem davet-çisi fitnecilere uymaktansa, uzlete çekilmenin,
tenhalara kaçmanın daha hayırlı olacağını söylemişlerdir. Dikkat edilirse,
Efendimiz "Sen onlara uymadan" buyurmuştur. Yani, fitnecilere uymayıp
kendisini onlara kaptırmayanların, toplum içinden çekilip meydanı tümüyle
fitnecilere bırakmasını tavsiye etmiyor. O halde müsiüman sadece kendisini
düşünüp kaçmamalı, hicretin caiz olduğu gibi cihâdın farz olduğunu
düşünmelidir. Fitnecilerin davetine uymamalı. bununla da kalmayıp onlarla
mücadele etmeli, tuzaklarına başkalarının düşmesini engellememelidir. Ama fitnecilere
kapılacağından eminse veya bundan fevkalade endişe duyuyorsa, kenara çekilip
yalnız kalması daha iyidir.