NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَوْفٍ
الطَّائِيُّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنِي
أَبِي قَالَ
ابْنُ عَوْفٍ وَقَرَأْتُ
فِي أَصْلِ
إِسْمَعِيلَ
قَالَ حَدَّثَنِي
ضَمْضَمٌ
عَنْ
شُرَيْحٍ
عَنْ أَبِي
مَالِكٍ يَعْنِي
الْأَشْعَرِيَّ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّ
اللَّهَ
أَجَارَكُمْ
مِنْ ثَلَاثِ
خِلَالٍ أَنْ
لَا يَدْعُوَ
عَلَيْكُمْ
نَبِيُّكُمْ
فَتَهْلَكُوا
جَمِيعًا وَأَنْ
لَا يَظْهَرَ أَهْلُ
الْبَاطِلِ
عَلَى أَهْلِ
الْحَقِّ وَأَنْ
لَا
تَجْتَمِعُوا
عَلَى
ضَلَالَةٍ
Ebû Malîk - Yani
el-Eş'arî- (r.a)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur.
Allah (c.c) sizi (şu) üç
şeyden himaye etmiştir.
1- Nebiinizin size
beddua edip de, sizin toptan helâk olmanızdan,
2- Bâtıl üzere olanların
hak üzere olanlara galabe çalmasından,
3- Dalâlet (sapıklık)
üzere birleşmenizden.
İzah:
Darimî, Mukaddime
Ebû Malik El-Eş'arî;
İsminin; Ubeyd. Amr. Ku'b. Ubeydullah Amir ve Haris oklusunu dair rivayetler
vardır. Bu zat sahâbîdir.. Şam'lılar içersinde sayılır. Ashab içerisinde Ebi
Mâlik künyesi ile bilinen iki kışı daha vardır. Bunlar Ham b. Haris ve Kab.
Asım'dır. Bu yüzden musannif bu hadisin râvisinin Ebû Mâlik el-Es’âri olduğuna
işaret etmiştir.
Bu hadîsi Muhammed b.
Avf iki ayrı târikten rivâyet etmiştir. Bunlardan birisi, Muhammed b. îsmâîl,
babası İsmail ve Damdam ve Şûreyh isnadıdır.
Bu isnad "bize
haber verdi" tarzındadır. Diğer isnâd ise 'İsmail'in kitabından okudum, o
da Damdam kanalıya Şüreyh'ten" tarzındadır. Bu isnad daha âlîdir. Yani
râvî sayısı daha azdır.
Hafız, Telhis.de bu
hadisin isnadında inkıta olduğunu, bunun, birden fazla yolla rivayet
edildiğini, ama hepsinin tenkide maruz kaldığım söyler. Hafız, başka bir yerde
ise, bu hadisin senedinin hasen olduğunu söylemiştir:
Münzirî, Muhammedin
babası İsmail hakkında lâf edildiğini; Ebû Hatim ise, Muhammed'in, babasından
hadis duymadığını söylemişlerdir.
Hadis-i şeriften Allah tealâ
Hazretleri'nin, biz Ümmet-i Muhammed'ı üç felâketten koruduğunu görüyoruz.
Metinde de müşahade edildiği gibi; bunlardan birisi, Nebiimiz'in bedduasına
maruz kalmayışımızdır. Halbuki Önceki ümmetlerden, Nebilerinin bedduasını alıp
da helâk olanlar vardır. Meselâ Hz. Nuh, kavmine beddua etmiş, onlar da helak
olmuştur. Bizim Nebiimiz ise, kavmi için beddua etmek şöyle dursun devamlı
hidayet istemiş, en sıkıntılı zamanlarında dahi ümmetini hatırından çıkarmamış
ümmeti için hayır dua etmiştir.
Cenâb-ı Hakk'ın bize
bahşettiği ikinci ayrıcalık, bâtılın asla hakka galip gelemeyeceğidir. Zaman
zaman zahirde ehl-i bâtıl güçlü görülebilir. Ama bunlar, geçici ve izafîdir.
Aslında ehl-i hakk galiptir. Üçüncü husus da Müslümanların tümü ile sapıklık
üzere birleşmeyecekleridir, yani eğer müslümanlar bir konuda görüş birliği
halinde iseler o haktır. Bu sebepten dolayı icma, kitap ve sünnetten sonra
üçüncü şef i delil olmuştur.