NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
خَلَفُ بْنُ
هِشَامٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
شِهَابٍ
الْحَنَّاطُ
عَنْ الْعَلَاءِ
بْنِ
الْمُسَيِّبِ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ مُرَّةَ
عَنْ سَالِمٍ
عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ
عَنْ ابْنِ
مَسْعُودٍ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ بِنَحْوِهِ
زَادَ أَوْ
لَيَضْرِبَنَّ
اللَّهُ
بِقُلُوبِ
بَعْضِكُمْ
عَلَى بَعْضٍ
ثُمَّ
لَيَلْعَنَنَّكُمْ
كَمَا
لَعَنَهُمْ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
الْمُحَارِبِيُّ
عَنْ
الْعَلَاءِ
بْنِ
الْمُسَيِّبِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَمْرِو بْنِ
مُرَّةَ عَنْ
سَالِمٍ الْأَفْطَسِ
عَنْ أَبِي
عُبَيْدَةَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ
وَرَوَاهُ
خَالِدٌ
الطَّحَّانُ
عَنْ
الْعَلَاءِ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ مُرَّةَ
عَنْ أَبِي
عُبَيْدَةَ
Ebu Ubeyde, İbn Mes'ud
kanalıyla Rasûlullah (s.a.v.)'den önceki (4336) hadisin benzerini rivayet etti.
Ravi şunu da ilave etti:
"......Ya da Allah
bazınızın kalbini bazılarınınkine karıştırır. Sonra da onlara lanet ettiği gibi
size de lanet eder."
Ebu Davud şöyle dedi:
"Muharibi, Ala b. Müseyyeb'ten, O Abdullah b. Amr b. Mürre'den, O. Salim
el-eflas'tan, O Ebu Ubeyde'den, Ebu Ubeyde de Abdullah'dan rivayet etti.
Ayrıca, Halid et-Tahhan,
A'Ia'dan o da Amr b. Mürre vasıtasıyla Ebû Ubeyde'den rivayet etmiştir."
İzah:
Hadisten anladığımıza
göre İsrail oğullarından bazıjarı; kötülük yapan, günah işleyen arkadaşlarını
görürler onları yaptıklarından men ederler. Sonra da sanki hiçbirşey olmamış gibi
onlarla birlikte otururlar yerler ve içerlerdi. Günahkârlara gönüllerinde
hiçbir buğz ve kırgınlık beslemezlerdi. Bu yüzden Allah (C.C) kötülük
yapmayanların kalplerini de kararttı, Onları da kötülük yapanlara benzetti.
Böylece hepsinin kalpleri katılaştı, hakkı kabulden uzaklaştı. Birçok ayet-i
kerime ve hadisi şerifte bir toplulukta işlenen günahlara karşı verilecek
cezanın sadece kötülere yönelik olmayacağı, toplumun tümüne şamil olacağı
bildirilmiştir. Buna sebep olarak da iyilerin kötülüğe mani olmamaları
gösterilmiştir. Bu ayet ve hadislerden birkaçının meallerini görelim:
Bir ayet-i kerimede
şöyle buyurulmaktadır:
"Geldiği zaman
sadece içinizdeki zalimlere mahsus olmayacak olan bir musibetten
sakınınız." (el-Enfâl 8/25)
Şu hadisi şeriflerde aynı
manaya delalet ederler:
"Allah c.c. umumun
işlediği günahlar yüzünden suçsuzları cezalandırmaz. Fakat aralarında günahın
işlendiğini görür ve bunu engellemeye güçleri yettiği halde mani olmazlarsa
müstesna."[Ahmed b. Hanbel, müsned V, 192.]
İbn Abbas (r.anhuma)'ın
bildirdiğine göre efendimiz: "içerisinde sa-lih insanların bulunduğu bir
belde halkı helak olur mu.?" sorusuna "evet" karşılığını vermiş,
bunun sebebini soranlara da:
"Allah'a karşı
yapılan isyanlar karşısında susmanız ve bunları umursamamanız
buyurmuştur.[Gazzali, İhyâ-u ulumi'ddin, II, 376 (Taberani ve Bezzar'dan)]
Bu hadisten sonra
gelecek olan hadis de aynı manaya delalet etmektedir.
Aliyyü'l- Karî,
"İyilerin, ikrah olmadan ve kötüler kötülüklerine son vermeden
günahkârlarla birlikte yemeleri ve içmeleri açık bir günahtjr. Çünkü Allah için
buğzetmenin gereği, günahkârlardan uzak kalmak ve onları terke t m ektir."
demiştir.
Hz. Nebi sonra Maide
suresinin şu mealdeki ayetlerim okumuştur:
"İsrail
oğullarından inkar edenler Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle
lanetlenmişlerdir. Bu, başkaldırmaları ve aşırı gitme-lerindendi.
Biribirlerinin yaptıkları fenalıklara mani olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne
kötü idi. Çoğunun inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin
önlerine sürdüğü ne kötüdür. Allah onlara gazab etmiştir, onlar azapta
temellidirler.
Eğer Allah'a Nebie ve
ona indirilen Kur'aıı'a inanmış olsalardı onları dost edinmezlerdi, fakat
onların çoğu fâsıtkır."[Maide 81]
Rasûlü Ekrem Efendimiz
bu ayetleri okuduktan sonra ümmetine hitaben tekitle ve yemin ederek:
"İyilikle emreder, kötülükten nehyeder, zalimin elini tutup hakka döndürür
ve onu hak üzere tutarsınız" buyurmuştur. Bu rivayette, bu sözlerin
karşıtı olan bölüm yer almamıştır.
4337 numaradaki rivayette
ise bu sözlerin karşıtı: "Veya Allah bazınızın kalbini bazınıza karıştırır
sonra da onlara lanet ettiği gibi size de lanet eder" cümleleri ile
ifadelendirilmiştir.
Bu hadiste, emri
bi'1-ma'ruf ve nehyi anil münker (iyiliği emredip kötülükten men etme)in
müslümanların vazifesi olduğu görülmektedir. Ama bunun hükmü nedir? Bu konuda
Aliyyü'1-Kari şöyle demektedir:
"İşlenen kötülük
haramsa onu men etmek vaciptir. Kötülük mekruhsa onu men etmek menduptur.
İyiliği emretmenin hükmü de ma'rufa tabidir. Eğer maruf vacipse emir vacip,
mendupsa onu emir menduptur.
İyiliği emir ve
kötülükten sakındırmanın şartı; fitneye sebebiyet vermemesi, muhatabın
denileni kabul edeceğinin zannedilmesidir. Onun kabul etmeyeceği zannedilirse,
İslâmın şiarını göstermek için iyiliğin emredilip kötülükten sakındınlması
gerekir. "Sizden her kim bir kötülük görürse..." hadisindeki "
her kim" sözcüğü, hitabın kadın-erkek, adil-fasık, çocuk-yetişkin herkese
şamil olduğunu gösterir. Ama fasık olana emri bil ma'ruf ve nehyi anıl münkerde
bulunması," insanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyormusunuz ve
yapmadıklarınızı niçin söylüyorsunuz" ayetleri gereğince uygun
görülmemiştir."
Emr-i bi'1-ma'ruf ve
nehyi ani'l münkerin hükmü, İslam âlimleri arasında ihtilaflıdır. Fahreddin
Razi'nin, Tefsîr-i kebir (Mefâtihu'l-gayb)'in-de bildirdiğine göre, bazı
alimler: "Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği
emreder kötülükten nehyedersiniz."[Al-i İmrân 110] ayet-i kerimesine
dayanarak emr-i bi'l Ma'ruf nehyi ani'l-münkerin farz-ı ayn olduğunu, kimi
alimler ise; "Sizden hayra çağıran, doğruyu emreden ve ve fenalıktan men
eden bir cemaat bulunsun...”[Al-i İmran 104] ayetinin ifadesine bakarak farz-ı
kifâye olduğun söylemişlerdir.
Bu ayetlerin
tefsirinde, Ebu's-Sııud efendi de, yukarıda AIiyyü'i-Ka-ri'den naklettiğimiz
sözlere benzer şeyler söylemiştir. Ebussûud şöyle demiştir: "Vacip olan
bir şeyi emretmek menduptur. Bütün kötülüklere mani olmaya çalışmak ise farzdır.
Çünkü Allah'ın kötü dediği herşey haramdır.”
Emr-i bi'1-ma'rûf ve
nehyi ani'l-münkerin yapılma mecburiyeti yukarıda da işaret ettiğimiz gibi
bazı kayıtlarla bağlıdır. Bunlar sözün tesir edeceğinin bilinmesi, tesiri
bilinmese bile kötü tepki görmeyeceğinden emin olunmasidır. Edilen nasihata
küfürle veya kavga ile karşı gelinecek-se ses çıkartılmaz, sadece kalben
buğzetmekle yetinilir.[Fahreddiner-Razi, Mefâtihu'l-gayb, III, 27.] Öyle
kötülüklerin işlendiği toplumlardan uzaklaşihr, yanlarında durulmaz.
İkinci rivayetin (4337
hadis) sonundaki talikta, Ebû Davud rivayetlerin senedleri arasındaki ihtilafa
işaret etmiştir. Buna göre Muharibi, Ala b. Müseyyeb ile Salim arasında
Abdullah b. Amr b. Miirre'yi zikrettiği halde, Ebu Şihâb, Amr b. Mürre, demiş,
Abdullah'ı anmamıştır. Halid el-Tahhân ise ikisine de muhalefet etmiştir. Çünkü
o Salim'i anmamıştır.