SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HUDUD BAHSİ

<< 4397 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ وَمُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى قَالَا حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كَانَتْ امْرَأَةً مَخْزُومِيَّةً تَسْتَعِيرُ الْمَتَاعَ وَتَجْحَدُهُ فَأَمَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِقَطْعِ يَدِهَا وَقَصَّ نَحْوَ حَدِيثِ قُتَيْبَةَ عَنْ اللَّيْثِ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ زَادَ فَقَطَعَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدَهَا

 

Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir:

 

Mahzum kabilesinden bir kadın eşya ariyet alır ve onu inkar ederdi. Rasulullah (s.a.v.) elinin kesilmesini emretti.

 

Ravi Abbas, Kuteybe'nin Leys kanalıyla İbn Şihab'dan rivayet ettiği (4373 numaradaki) hadisin aynısını rivayet edip: "Rasulullah kadının elini kesti" sözünü ilave etti.

 

 

İzah:

Müslim, hudûd; Nesâi, sarik; Ahmed, b. Hanbel, II, 151.

 

Bu hadis çeşitli lafız ve farklı ravilerden Kutüb-i sjtte müelliflerinin tümü tarafın­dan kitaplarına alınmıştır. Hadisin sıhhatine bir diyecek yoktur. Ancak Buhari'nin rivayetinde, kadının eşya ariyet alıp inkar ettiğine temas edil­memiş 4373. numaradaki metin yer almıştır.

 

Mahzum kabilesinden bir kadın kendisi tanınır, güvenilir birisi olma­dığı için halk arasında tanınan insanların adını vererek, Mesela "Falan senden şu eşyayı istiyor, beni gönderdi" diyerek, zînet eşyaları ve başka mallar ariyet alır, sonra da onu inkar ederdi. Kadının durumu Rasulullah'a intikal ettirilince efendimiz isim vermeden kadını tevbeye çağırdı, ama kadın oralı olmadı. - Bir rivayette de kadın ariyet alıp inkar ettiği bir ma­lı satarken yakalanıp Rasulullah'a getirildi. - Bunun üzerine Rasulullah kadının elinin kesilmesini emretti. Ashab, Üsame b. Zeyd (r.a)i göndere­rek kadın için şefaatçi olmak istedilerse de efendimiz öfkelendi, bunu ka­bul etmedi ve kadının elinin kesilmesini emretti.

 

Ariyet: Birine karşılıksız olarak kullanmak üzere ve geri almak kay-. dıyla verilen maldır.

 

Dilimizde buna, iğreti ve emanet denilir. Ama emanet aslında vedi­anın karşılığıdır. Yani kullanıp geri vermek üzere alınan mal ariyet, bir müddet koruyup sonra sahibine verilmek üzere alınan da vedîa (emanet) dır. Vediada mal, korunmak için, iarede ise bir müdet kullanmak için alı­nır.

 

Bir malı ariyet olarak vermeye iare, malı ariyet olarak veren mal sahi­bine mııîr ariyet alana müsteîr, ariyet almaya da istiare denilir.

 

Hadisin zahiri; ariyet alarak mal alan birisi, aldığını inkâr ederse (müs­teîr, ariyeti inkâr ederse) elinin kesileceğine delâlet etmektedir. Hanbeli-lerle, İshak b. Rahuye bu görüştedirler. İbn Kayyım el-Cevzî ve Şevkânî de bu görüşü teyid eder mahiyette beyanda bulunmuşlardır.

 

Bu görüş sahipleri, üzerinde durduğumuz hadislerin zahiri ile istidlal etmişler, ariyeti inkârın sirkat (hırsızlık) sayılmayacağı, oysa el kesme ce­zasının Kur'an'a göre hırsıza verileceği, dolayısıyla ariyeti inkar edenin elinin kesilemeyeceğini söyleyen cumhura şöyle cevap vermişlerdir.

 

İbnu'l-Kayyim; "Ariyet ya da vediayı inkâr da sirkat isminin altına gi­rer. Çünkü vediayı inkâr edenden ve hırsızdan sakınmak mümkün değil­dir. Müntehip ve muhtelis ise böyle değildir" der.

 

Şevkanî de aynı görüşü te'yid babında şöyle demektedir:

 

"Rasulullah (s.a.v.)'ın bu inkârı sirkat (hırsızlık) makamına koymuş ol­ması mümkündür. Bu durumda hadis vediayı inkâr edene hırsız demenin sahih olduğunu söyleyenlerin sözüne uygun düşer. İbn Ömer hadisindeki; "Rasulullah emretti ve kadının eli kesildi" sözü, kadının ariyeti yüzünden elinin kesildiğinin açık göstergesidir. Bazı rivayetlerde kadına hırsız de­nilmesi bu anlayışa zıt düşmez. Çünkü vediayı inkâr eden de hırsızdır. Hak olan şu ki; vediayı inkar edenin eli kesilir."

 

Ulemanın cumhuruna göre ise, ariyeti inkar eden kişiye hırsız denmez ve bundan dolayı el kesilmez. Cumhurun mes'eleye bakışlarını iki nokta­da toplayabiliriz:

 

1- Bu (üzerinde durduğumuz) hadisin, ariyeti inkâr edenin elinin kesi­leceğine delâleti kesin değildir. Çünkü rivayetlerin çoğunda ariyet alma söz konusu edilmemiş, kadına "hırsız" denilmiştir. Mesela; Buhari'nin*ri-vayetinde ariyet lafzı yer almamıştır. Abdü'1-Hak, Ahkam'mda: "Bu ka­dının kıssası konusundaki rivayetler muhteliftir. Çaldı diyenler, ariyet al­dı diyenlerden daha çoktur" demektedir.

 

Zeylaî de şöyle der:

 

"Bazı alimler, ariyeti sadece Ma'mer b. Raşid'in zikrettiğini söylerler. Leys, çalmayı rivayet etmiş, içlerinde Yunus b. Zeyd, Eyyub b. Musa, Süf-yan b. Uyeyne'nin de bulunduğu bir grup, çaldı demişlerdir. Bazı alimler de ariyet demekle Ma'mer'e uymuşlarsa da Öbürlerine karşı zayıftırlar. Bura­da açıktır ki ariyetin anılması, kadını özel bir sıfatıyla vasfetmek içindir. Kadın sık sık ariyet alırdı ve bu hali hırsızlık yapıp da eli kesilinceye kadar devam etti. İbn Mace'nin Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet ettiği ve kadının Ra-sulullah'ın evinden kadife çaldığını bildiren hadis de bu fikri te'yid eder."

 

2- Kur'ân-ı Kerim ve sünnet-i nebevi, hırsızın elinin kesilmesini em­retmiştir, Vediayı inkar eden, hırsız sayılmaz. Hırsızdan ve vediayı inkâr edenden korunulması mümkün değildir. Tarzındaki itiraz geçersizdir. Çünkü hainden de korunmak mümkün değildir ama hainin eli kesilmez.

 

Cumhur, üzerinde durduğumuz babın hadislerinde anılan ariyet mes'elesine kadını tanıtmak için kullanılan bir tabir olup el kesme sebe­binin hırsızlık olduğunu söylerler. Az önce temas edilen; Zeylaî'nin işa­ret ettiği, kadının Rasulullah'ın evinden kadife çaldığını bildiren hadis de buna delildir. Bu hadise 4374. hadisin sonundaki talikda yer almıştır.