NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
زِيَادُ بْنُ
أَيُّوبَ
أَخْبَرَنَا
هُشَيْمٌ
حَدَّثَنَا
حَجَّاجٌ
وَعَبْدُ
الْمَلِكِ
عَنْ عَطَاءٍ
عَنْ يَعْلَى بْنِ
أُمَيَّةَ
بِهَذَا
زَادَ ثُمَّ
قَالَ يَعْنِي
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِلْعَاضِّ
إِنْ شِئْتَ
أَنْ
تُمَكِّنَهُ
مِنْ يَدِكَ
فَيَعَضُّهَا
ثُمَّ
تَنْزِعُهَا
مِنْ فِيهِ
وَأَبْطَلَ
دِيَةَ
أَسْنَانِهِ
Abdülmelik Atâ'dan, o da
Ya'Iâ b. Ümeyye'den bu (4584.) hadisi rivayet etti ve şunu ilâve etti:
Sonra (Rasûlullah s.a.v)
ısırana:
"İstersen elini
ağzına koy, o elini isırsin sonra ağzından çek" buyurdu ve dişlerinin
diyetini iptal etti.
İzah:
Hadisin Buhari'de iki
rivayeti var. Bunlardan birisinin hâvisi Imrân b. Husayn öbürününki de Ya'lâ b.
Ümeyye'dir. Bu rivayetlerde, kavgaya taraf olanlardan birisinin Ya'lâ'nın
işçisi olduğuna dair bir kayıt mevcut değildir.
Müslim'deki
rivayetlerin de bir kısmı İmran b. Husayn'den, diğerleri Ya'lâ b.
Ümeyye'dendir. Ya'lâ b. Ümeyye'nin rivayetinde kavga eden şahıslardan
birisinin Ya'lâ'nın kendisi olduğu söylenmektedir.
İbn Mâce'deki bir
rivayet ise Ümeyye'nin iki oğlu Ya'lâ ve Seleme (r.a) dan rivayet edilmektedir.
Bu rivayette olayın Tebûk gazvesi esnasında olduğu ve dövüşenlerin onların bir
arkadaşı ile başka birisi olduğu bildirilmektedir. Bu rivayetteki arkadaştan
maksadın, diğer bazı rivayetlerde anılan işçileri olması muhtemeldir.
Rivayetlerin tümünü göz
Önüne alarak olayı şöylece
özetlememiz mümkündür:
Ya'lâ b. Ümeyye veya
bir başkası, Ya'lâ'nın işçisi ile kavga etti. İşçi karşısındakinin elini
ısırdı. O da elini çekti ve işçinin dişi kırıldı. Adam dişinin diyetini istemek
için Rasûlulîah'a başvurdu. Fakat Rasûlullah (s.a.v) diyete hükmetmedi, dişi
heder saydı. Sonra da adamın içindeki duyguyu defetmek için: "İstersen o
da senin elini ısırsın ve sen elini
çek" buyurdu.
İmam Nevevî, kavga
edenin Ya'lâ ile işçisi olduğunu ve ışınlan elin Ya'lâ'nın eli değil, işçisinin
eli olduğunun sahih ve meşhur görüş olduğunu söyler. Kurtubî ise; Hz.
Ya'lâ'nın büyük bir zât olduğuna dikkat çekerek, ısıranın işçi olduğunu
söylemenin daha yerinde olacağını bildirir.
Hadis-i Şerif, kişinin
nefsini müdâfa etmesinin meşru olduğuna ve bunu yaparken başka çare yoksa
saldırganı öldürmesi halinde sorumlu tutulmayacağına delâlet etmektedir.
Yine hadis, kendisini
savunurken karşıdakinin bir uzvunun telefine sebep olan kişiye cezanın
olmadığına delâlet etmektedir. Cumhur ulemânın görüşü de bu istikâmettedir.
İmâm Mâlik'ten ise; böyle durumlarda, uzva zarar veren kişinin diyet vermesi
gerektiği görüşünde olduğu rivayet edilmiştir. Kısasın gerekmediği konusunda
ihtilâf yoktur.
Kurtubî, İmâm Şafiî'nin
görüşünün de İmâm Mâlik'in görüşü istikâmetinde olduğunu söylemektedir.