NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
أَبِي
سَلَمَةَ بْنِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
وَعَنْ أَبِي
عَبْدِ
اللَّهِ
الْأَغَرِّ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ
يَنْزِلُ
رَبُّنَا
كُلَّ لَيْلَةٍ
إِلَى
سَمَاءِ
الدُّنْيَا
حَتَّى يَبْقَى
ثُلُثُ
اللَّيْلِ
الْآخِرُ
فَيَقُولُ
مَنْ
يَدْعُونِي
فَأَسْتَجِيبَ
لَهُ مَنْ
يَسْأَلُنِي
فَأُعْطِيَهُ
مَنْ يَسْتَغْفِرُنِي
فَأَغْفِرَ
لَهُ
Ebu Hureyre (r.a.)'den
(rivayet edildiğine göre); Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle
buyurmuştur:
'Her gece, gecenin son
üçte biri kalınca, Rabbimiz dünya semasına iner ve:
Bana dua edecek kimse
yok mu, duasını kabul edeyim, benden bir isteği olan yok mu, ona (isteğini)
vereyim, benden aff dileyen yok mu kendisini bağışlayayım, buyurur."
AÇIKLAMA:
Yüce Allah'ın her
gecenin son üçte birinde dünya semasına inmesi meselesinde ulema ihtilafa
düşmüşlerdir. Bazıları, buradaki: "Rabbimiz iner" cümlesinin hissi ve
cismani bir inişi anlattığını söylemişlerdir. Bunlar müşebbihe veya mücessime
fırkalarıdır ki Allahu Teala onların bu iddialarından münezzehidir. Bazıları
ise Allahu Teala ya cismanîlik gibi noksan sıfatlardan tenzih etmek gayesiyle
bu gibi hadislerin sıhhatini inkar etmişlerdir ki bunlar da hariciler ve
mutezilelerdir.
Bazıları da bu gibi
hadisleri Allah'ın şanına zat ve sıfatlarına ve İslam'ın genel esaslarına
uygun olarak tevil etmişlerdir. Bunlar ehl-i sünnet ulemasıdir. Bir kısmı da bu
ve bunun gibi hadislere geldikleri şekilde ve te'vile gitmeden icmalî olarak
iman etmekle beraber, teşbihlerden kaçınarak keyfiyyetini, ilm-i ilahiye
havale etmişlerdir ki bunlar da Selef-i salihinin cumhurudur. Beyhaki'nin ve
daha başkalarının rivayetine göre dört mezhep imamı ile iki Süafyan, iki
Hammad, el-Evzai ve el-Leys de bu görüştedirler doğru olan görüş de budur.
Mahir: DİKKAT SAYGIYA
LAYIK KARDEŞİM, AŞAĞIDA YER VERİLEN AYRINTI VE GÖRÜŞLER YUKARIDAKİ SONUÇ OLAN
DOĞRU GÖRÜŞÜ ZEDELEMESİN !!! HABERDAR OLMAN, TEKNİK BİLGİ VE GÖRÜŞ ÇEŞİDİ
UMULARAK AŞADIKAKİ METİNLERE YER VERİYORUM.
Bu mevzuda
Bezlu'l-Mechud yazarı da şöyle diyor: "el Bacî'nin İmam-ı Malik'den
rivayet ettiğine göre Allah'a nüzul (inme) isnad eden bu gibi hadislerle Allah'a
gülme isnad eden hadisleri rivayet etmekte bir sakınca yoksa da Allah'ın Adem
(a.s.)'ı kendi suretinde yarattığını ifade eden hadis (Bk.Buharî,
İ'tisam I, Müslim, birr; cenne; Ahmed b. Hanbel, II, 244, 251. 215,
323,434,463,519.) ile Sa'd r.a.'ın ölümüyle
Arş sallandı mealindeki hadisi (Bk. Buhari, menakibü'l-ensar; Müslim
fedailü'l-sahabe; Tirmizî, menakıb; İbn Mace, mukaddime; Ahmed b. Hanbel, III,
224,296,316,349; IV, 352; VI, 329.456) ve
Allah'ın kıyamet gününde eteğini toplayarak mu’minlere görüneceğini ifade eden
hadisi (Bk. Buhari, tefsir sure, tevhid,
Müslim, iman; Darîmî, rikak; Ahmed b. Hanbel, III, 17) rivayet etmek uygun olmaz. Çünkü bu ikinci konudaki
hadislerin sıhhati, birinci kısımdakiler kadar kuvvetli değildir ve revilleri
de birinci kısımdakilerin te'vili kadar İslamın genel mevzuatına uygun
değildir."
DİKKAT İMAM MALİK KENDİ
KİTABINDA DA BU HADİS’E YER VERMİŞTİR. BURADAN KASIT BU TÜR HADİSLERİN ULU ORTA
BİLGİSİZ KİŞİLERİN BİLGİSİZ KİŞİLERE AÇIKLANMASIDIR.
Ehl-i sünnetin müteahhirin
(sonradam gelen) uleması metinde geçen "yenzilu Rabbuna" cümlesini
"Allah'ın rahmeti iner, lütfı ziyadeleşir, dualara icabet eder,
mazeretleri kabul eder" diye te'vil etmişlerdir. Sözü geçen ulemaya göre,
bu cümle Allah'ın kerem ve rahmetinden kinayedir. Merhamet ve kerem sahipleri
fakir ve muhtaçların yakınlarına indikleri zaman, onları lütuf ve ihsanla
donattıkları için gerçek lutfun ve keremin sahibi olan Allah'ın dünya semasına
inmesinden bahsedilerek lütuf ve rahmet deryalarının coşup taştığı, günahların,
yunup yıkanma zamanının geldiği manaları kasdedilmiştir. Binaenaleyh, Allahü
Teala için cismanî bir nüzul ve hareket aklen muhal olduğundan metindeki
inmeyi, bu şekilde manevi bir iniş şeklinde anlamak icabeder.
Eğer bu inişi zahiri manasına
uygun şekilde hissi bir iniş olarak ele alacak olursak, Allah'ın emriyle bir
müvekkel melek iner, diye te'vil etmek icabeder. Nitekim İbn Fuvrek'in de ifade
ettiği gibi bazı ilim adamları "yenzilü" kelimesini "tefîl"
babından "yünezzillu" şeklinde okumuşlardır ki bu durumda bu fiile
bir de mef'ul gerekir. Mahzuf olan bu meful de "müvekkel melek"
olarak takdir edilebilir. İmam-ı Kurtubi de bu görüştedir. Nitekim Nesai'nin
rivayeti de böyledir.
Müslim'in Malik tariki
ile gelen rivayetinde de bu kelime "yetenezze-lü" şeklinde gelmiştir
ki, manevi nüzule en uygun olan rivayet budur.[Bk. eş-Şarkavi, Fethu'l-Mübdi
bişerhi Muhtasari'z-zebidi, i, 85; Miras Kamil, Tecrid-i Sarih Tercemesi IV,
138: birinci baskı.]
Metinde geçen dua, sual
(ismetek), istiğfar kelimelerinin hepsi de aynı manaya geldikleri halde,
burada peşi peşine ve ayrı ayrı zikredilmelerinin sebebi aralarında bazı ince
farkların bulunmasıdır. Şöyle ki burada dua kelimesiyle dünyevi nimetlerin
celbini, sual kelimesiyle uhrevi nimetlerin celbini, istiğfar ile de dünyevi
ve uhrevi zararların defini istemek kasdedilmiştir.[Bk. eş-Şarkavi,
Fethu'l-Mübdi, 1. 85.]
Gecenin son üçte
birinde uyku çok tatlı olduğu için yüce Allah bu vakitte rızasını kazanmak
için tatlı uykusunu terk eden ihlaslı kullarına böyle engin bir lutufta
bulunmuştur. Bu kapı, isteyen her müslümana açıktır. Neselullahettevfik.
EN GÜZELİ BU TÜR
HADİSLERE OLDUĞU GİBİ İMAN EDİP TE’VİL’DEN DE BENZETMELERDEN DE KAÇINMAKTIR.
HADİSTEKİ ASIL MESAJ NEYİMİZE YETMİYOR Kİ.
Bu hadis-i şerifi 1315
numaralı hadisin şerhinde de açıklamıştık.