NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
حَدَّثَنَا
بَسْطَامُ
بْنُ
حُرَيْثٍ
عَنْ أَشْعَثَ
الْحُدَّانِيِّ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ
شَفَاعَتِي
لِأَهْلِ
الْكَبَائِرِ
مِنْ
أُمَّتِي
Enes İbn Malik'den
(rivayet edildiğine göre);
Nebi (s.a.v.): Şefaatim,
ümmetimin büyük günah işleyenleri içindir" buyurmuştur.
İzah:
Tirmizî kıyâme; İbn
Mâce, zühd; Ahmed b. Hanbel, III, 213.
Bu hadis-i şerif
"Büyük günahları işleyerek cehenneme atılmaya müstehak olan mü'minler,
Allah'ın izni ve inayeti ve Hz. Nebiin şefaatiyle cehenneme atılmaktan ya da
cehenemde uzun süre kalmaktan kurtularak cennete gireceklerdir" diyen
ehl-i sünnet ulemasının lehine; "büyük günahları işleyenlerin, kâfir
olduklarını ve cehennemde ebediyyen kalacaklarını" söyleyen
Haricilerle,"büyük günahları işleyenler cehennemle cennet arasında bulunan
bir yerde kalırlar ve ne cennetlik ne de cehennemlik olurlar" diyen
Mutezile-ninse aleyhine bir delildir.
İbn Raslan'ın açıklamasına
göre; metinde geçen şefaat kelimesinin Hz. Nebie izafet edilmesiyle belli bir
şefaat kasdedilmiştir ki; bu şefaat de yüce Allah'ın Rasulüne vadetmiş olduğu
Hz. Peygamoerin de kullanma hakkım kıyamet gününe sakladığı şefaattir.[Bk.
Buharî, Dâvât; Müslim, iman; İbn mâce, zühd; Tirmizi, kıyâme]
Bazı ilim adamları
mevzumuzu teşkil eden bu hadise "ümmetimin büyük günah işlemiş olanlarına
şefaat etme hakkı Nebilerden sadece bana verilmiştir. Diğer Nebilere, ümmetlerinin
büyük günah işleyenlerine böyle bir şefaat hakkı verilmiş değildir"
manası verirken Tibî (r.a.) de bu hadise "benim helak olanları kurtaracak
olan şefaatim büyük günah işleyenler için yapacağım şefaattir" şeklinde
bir mana vermiştir.[Bk. Aliyyü'l-Kari, Mirkât V, 277.]
İmam Nevevi'nin
açıklamasına göm Kadı Iyaz bu hadis üzerinde yaptığı açıklamada şöyle
demiştir:
Ehl-i sünnet uleması
şefaatin aklen caiz olduğuna ve; "O gün Rahman'ın izin verip sözünden
hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez"[Tâhâ 109] ayet-i
kelimesiyle, bu mevzuda gelen sıhhatleri tevatür derecesine ulaşan hadislerin
buna inanmanın vücubuna delalet ettiğine ittifakla hükmetmişlerdir.
Haricilerle Mutezileden banları ise: "Artık onlara şefaatçilerin şefaati
fayda vermez."[Müddesîr 48] ".... zalimlerin ne bir dostu ne de sözü
tutulur bir aracıları vardır"[Mumin 18] ayet-i kerimelerini te'vil ederek
Şefaati inkâr etmişlerdir. Oysa bu ayet-i kerimeler kâfirler hakkındadır.
Bu âyet-i kerimelerde
yerilen "zulüm" den maksat şirktir. Sözü geçen bu sapık mezheplerin
şefaat konusunda gelen hadislerdeki "şefaat" kelimelerini ehl-i cennetin
derecelerini arttırmak manasına te'vil etmeleri ise tamamen yersiz ve
asılsızdır. Çünkü bu onların bu düşüncelerine hiç meydana vermeyecek derecede
açıktır.
Bilindiği gibi Hz.
Nebiin şefaati beş kısımdır:
1- İnsanların kıyamet
gününde arasatta kaldıkları ve akıbetlerinin ne olacağı hususunda son derece
endişeye ve dehşete düştükleri sırada onların hesaplarının acele olarak
görülmesi için yapacağı şefaat[Bk. Buhari, tefsir; Müslim, iman]
2- Kalabalık bir mü'min
kitlesinin hesapsız olarak cennete girmesi için yapacağı şefaat
3- Müminlerden
cehennemlik oldukları halde cehenneme girmemeleri için yapacağı şefaat.
4- Mü'minlerden cehenneme
girenler hakkında, cehennemden çıkarılmaları içirt yapacağı şefaat.[Bk. Ebu
Davud, 4740 nolu hadis.]
5- Cennet ehlinin
makamlarının yükselmesi için yapacağı şefaat.[Bak. Aliyyü'I-Kari, Mirkat, V,
277-278; Nevevi, Şerhıı Müslim, III, 35-36.]