NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ أَبِي
سُفْيَانَ
عَنْ جَابِرٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
إِنَّ أَهْلَ
الْجَنَّةِ
يَأْكُلُونَ فِيهَا
وَيَشْرَبُونَ
Cabir'den demiştir ki: Ben
Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyururken işittim:
"Cennet halkı,
orada (diledikleri kadar) yerler ve içerler."
İzah:
Müslim, cenne
Bu hadis-i şerifte
cennet halkının dünyada olduğu gibi cennette de yiyip içecekleri ifade
buyurulmaktadır.
Bilindiği gibi cennet,
çok sık ağaçlarla kaplı olduğu için zemini görülemeyen bahçe demektir.
Dini bir terim olarak
cennet, dünya gözüyle görülemeyen hakkın gaybında gizli mükâfat yurdunun
adıdır. Bu ebedi yurt öyle güzel bir yerdir ki köşklerinin altından, yani zeminin
üzerinden ırmaklar akar. Fakat orada, bol olan sadece su değildir. Bal
ırmakları, süt ırmakları sarhoş etmeyen şarap ırmakları da vardır. Herşey
öylesine boldur, orada. Nitekim "O cennetlikler (oradaki) herhangi bir
meyveden rızıklandıkça; bu daha önce de (dünyada) rızıklandığımiz şeydir,
derler..."[Bakara 25]
Bu ayeti kerime
üzerinde müfessirler özellikle iki açıklama naklederler:
1- Ahirette verilen
rızıklar şekil ve renk bakımından birbirine benzer, fakat tat ve lezzet
bakımından bir sonra verilen bir öncekinden farklıdır.
2- Ahirette verilecek
rızıklar, meyveler şekil ve ad bakımından dünyadaki meyvelere benzerler. Fakat
tad ve lezzetleri farklı olacaktır.211 Ayetin muhtevasından bu ikinci
açıklamanın daha kuvvetli olduğu anlaşılmaktadır.[Bk. İbn Kesir, Hadislerle
Kur'ân-ı Kerim Tefsin, II, 228 v.d.]
İmam-ı Nevevi de bu
hususta şöyle diyor:
Ehl-i Sünnet velcemaat
mezhebine göre cennetlikler, cennetin hatır ve hayale gelmeyen nimetlerinden
yiyip içerler. Muhtelif nimetlerden, çeşitlerine göre daimi surette lezzet
alırlar. Onların bu hali dünya nimetleri şeklinde tecelli ederse de nimetler
arasındaki lezzet ve nefaset farkı, pek büyük olduğundan dünya nimetleri,
onlara sadece ismen uymuş olurlar. Cennetlikler abdest bozmamak, burun akmamak
gibi hususatla da dünyadaki hallerinden ayrılırlar.[Bk. Davudoğlu A.. Sahih-i
Müslim Terceme ve Şerhi, XI, 245.]
Bezi yazarının da
belirttiği gibi, aslında bu hadisin bu babla bir ilgisi yoktur, bir sonraki babla
ilgilidir. Bu bakımdan Musannif bu hadisi oraya yerleştirse idi, daha uygun
olurdu.