NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
تَوْبَةَ
قَالَ زَعَمَ
الْوَلِيدُ
عَنْ
الْأَوْزَاعِيِّ
عَنْ قُرَّةَ
عَنْ الزُّهْرِيِّ
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كُلُّ
كَلَامٍ لَا
يُبْدَأُ
فِيهِ
بِالْحَمْدُ
لِلَّهِ
فَهُوَ
أَجْذَمُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
رَوَاهُ
يُونُسُ
وَعَقِيلٌ
وَشُعَيْبٌ
وَسَعِيدُ
بْنُ عَبْدِ
الْعَزِيزِ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
مُرْسَلًا
Hz. Ebu Hureyre'den
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur:
"Allah'a hamd ile
başlamayan her söz (bereketten) kesiktir."
Ebû Davud der ki; Bu
hadisi Yunus ile Ukayl, Şuayb ve Said b. Abdü-laziz ez-Zühri vasıtasiyle Nebi
(s.a.v.)'den mürsel olarak rivayet etmişlerdir.
İzah:
İbn Mâce, nikâh
Hamd, lügatte irade ve
ihtiyar ile yapılan güzel bir şeyin güzelliğini -tazim maksadıyla- tavsif etmektir.
Buna göre bir hamdın hamd olabilmesi için şu üç unsurun bulunması gerekir:
a. Övgüye konu olan
ihtiyari güzellik (el mahmûdü aleyh),
b. İrade ve ihtiyarla
yapılan güzel işi övmek için sarf edilen sözler (el mahmûdü bih),
c. Övgünün tazim
maksadıyla yapılmış olması.
Binaenaleyh lügavî
hamd, sadece dille yapılır, nimetler karşılığında yapılan övgülere hamd
denebileceği gibi, nimet karşılığında olmayan övgülere de hamd denebilir.
Ayrıca bir güzelliği
tasvir için kullanılan kötüleyici ve aşağılayıcı sözlere lügatta hamd
demlemeyeceği gibi, bir çirkinliği övmek için kullanılan medhedici sözlere de
hamd denilemez. Tarifte geçen "irade ve ihtiyar iîe
yapilan"ifadesinin yaratıklarda bulunan kendi iradeleri dışındaki
güzellikler için yapılan övgüleri dışarda bırakması, bu tür güzellikler ve
iyilikler karşısında yaratıklar için yapılan övgülerin hamd olmadığına delalet
eder.[Tahavî, Keşşâfü Istılâhâti'l-Fünûn, I, 288.]
Kavlî hamd: Cenab-ı
Hakki, Nebilerinin dilinden kendini medh ettiği gibi methetmektir.
Fiilî hamd: Allah'ın
rızasını dileyerek bedenî ameller yapmaktır.
Hâlî hamd: Kalp ve
ruhla yapılan hamdlerdir.
İlmî ve amelî kemâlat
ile mücehhez olmak ve Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanmak gibi.
Örfî hamd: Nimeti
verene tazim bildiren bir hamddir. Dil ile olabileceği gibi kalb ile ve diğer
organlarla da olabilir.[Cürcânî, Ta'rifât, 64.]
Sena ise, tazim ifade
eden işlerdir.
Şükr, nimet
karşılığında, elle, dille veya kalple yapılan iyiliktir.
Lügâvî şükür, bir
nimetten dolayı, tazim ve tebcil için dille kalple yada diğer organlarla
yapılan medihtir.
Örfi şükür de kulun,
Allah tarafından kendisine verilen bütün nimetleri Allah yolunda sarf
etmesidir.
Öyleyse lügavî şükür,
ile örfî şükür arasında umum-husus mutlak farkı olduğu gibi örfî hamd ile örfî
şükür arasında da yine umum-husus mutlak farkı vardır.
Lügâvî hamd ile örfî
hamd arasında ise umum-husus minvechin farkı olduğu gibi lügâvî hamd ile
lügavî şükür arasında da aynı fark vardır.
Örfî hamd ile örfî
şükür arasında ise umum-husus mutlak farkı olduğu gibi örfî şükür ile lügavi
hamd arasında da umum-husus minvech farkı vardır.
Lügavî şükür ile örfî
hamd arasında ise hiçbir fark yoktur.
Mevzumuzu, teşkil-erfen
bu hadis-i şerif, bir işe besmele ya da hamdele gibi, Allah'ın ismini ihtiva
eden kelimelerle başlanmasının sünnet olduğuna ve böyle bir zikirle başlanmayan
işlerin bereketsiz ve sonuçsuz kalacağına delalet etmektedir.