NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
سَعِيدِ بْنِ
الْمُسَيِّبِ
أَنَّ عُمَرَ
بْنَ
الْخَطَّابِ
وَعُثْمَانَ
بْنَ
عَفَّانَ
كَانَا
يَفْعَلَانِ
ذَلِكَ
Said b. el Müseyyeb'den (rivayet
edildiğine göre); Hz. Ömer b. el-Hattâb ile Osman b. el Affan'da böyle (4866
daki gibi) yaparlarmış.
İzah:
Bacak bacak üstüne
atarak oturmayı yasaklayan hadisler
avret mahallinin tamamı yada bir kısmı açılacak şekilde sırtüstü uzanarak bacak
bacak üzerine atmaya hami edilmiştir...
Ulemâ Rasûlullah
(s.a.v.)'m hiçbir yeri görünmeyecek şekilde her tarafı kapalı iken böyle bacak
bacak üstüne atarak sırt üstü yattığını ve bunda bir sakınca bulunmadığını
söylemişlerdir. Nitekim mevzumuzu teşkil eden (4866-4867) numaralı hadis-i
şerirler de bunu açıkça ifade etmektedir.
Kadı Iyaz, Rasûlullah
(s.a.v.)'ın bunu zaruret, ihtiyaç, yorgunluk veya istirahat arzusu gibi bir
sebeple yapmış olacağını söylemiş, aksi takdirde Nebi (s.a.v.)'in kalabalık
yerlerde oturuşu bunun aksine idi. Bağdaş kurarak oturur, yahut dizlerini
dikerdi, ekseriyetle bu şekilde otururdu..." demiştir.
Nevevî, Rasûlullah
(s.a.v.)'in bu şekilde uzanıp yatmasının beyan ve talim için olabileceği ihtimali
üzerinde durmuştur. Ona göre bunun manası "sırt üstü uzanmak isterseniz bu
şekilde yatın, benim yasak ettiğim uzanma ise alelıtlak değil avret mahalli
açıldığı veya açılmaya yaklaştığı hale mahsustur" demektir.[A. Davudoğlu,
Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi IX, 470-471.]