NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
مَرْزُوقٍ
أَخْبَرَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ أَنَسٍ
قَالَ كَانَ
فَزَعٌ بِالْمَدِينَةِ
فَرَكِبَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَرَسًا لِأَبِي
طَلْحَةَ
فَقَالَ مَا
رَأَيْنَا شَيْئًا
أَوْ مَا
رَأَيْنَا
مِنْ فَزَعٍ
وَإِنْ
وَجَدْنَاهُ
لَبَحْرًا
Enes r.a.'den (rivayet edilmiştir)
demiştir ki:
Birgün Medine'de korkunç
bir olay olmuştu. Nebi (s.a.v.) Ebu Talha'nın atına bin(ip hadisenin üzerine
doğru sür'atle git) di. Kısa bir süre sonra (yanımıza dönüp):
(Korkulacak) birşey görmedik,
-yahutta- korkulu bir şey görmedik (fakat) bu atı bir deniz (gibi akıcı)
bulduk," buyurdu.
İzah:
Buhârî, cihâd, edeb,
hibe; Müslim, fedai!; İbn Mace, cihad; Tirmizî cihad; Ahmed b. Hanbel, III;
171, 180, 185, 274, IV; 203.
Bu hadis-i şerif İbn
Mâce'nin Sünen'inde şu manaya gelen lafızıarla rivayet edilmiştir: "O
insanların en güzeli idi. İnsanların en cömerdi idi ve insanların en cesuru
idi. Bir gece Medine-i Münevvere halkı, bir düşman baskını korkusuyla sesin
geldiği tarafa doğru gittiler. Rasûlullah (s.a.v.) Ebû Talha'nın çıplak eğersiz
bir atı üstünde boyununda kılıç bulunduğu vaziyette ve herkesten önce sesin
olduğu yere varmış olarak (geri dönüp geldiğinde) onlara (yani sesin olduğu
yere gitmekte olan Medinenilere) rastladı ve onları geri çevirip:. - Ey
insanlar, korkutulmuyacaksınız, buyuruyordu. Sonra at için de: "- Biz onu
bir derya gibi (akıcı) bulduk" veya; "O bir derya gibi akıcıdır"
buyuruyordu."[İbn Mace, Cihâd]
Aslında Nebi
efendimizin yedi tane atı vardı. Bunlardan birini O'na Hz. Ebu Talha hediye
etmişti.
İşte mevzumuzu teşkil
eden bu hadis-i şerifte, Nebiin üzerine atlayıp da tehlikenin üzerine doğru
gittiğinden bahsedilen at bu "men-dub" isimli attır.
Görüldüğü gibi Resul-i
zişan efendimiz söz konusu atı sür'atli koşmasından dolayı onu sür'atli hareket
eden hareketli bir denize benzeterek ondan deniz, diye bahsetmiştir.
Bilindiği gibi teşbih
edatı ile benzetme yönü hafzedilerek yapılan bu gibi teşbihlere "teşbih-i
belîğ" denir.
İşte hadisin bab
başlığıyla ilgili olan tarafı da burasıdır. Yani karışıklığa meydana vermemek
kayıt ve şartıyla birşeyi teşbih veya mecaz yoluyla kendi isminin dışında başka
bir isimle anmanın caiz olduğuna delalet eden kısımdır.