NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ ثَابِتٍ
الْبُنَانِيِّ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
رَبَاحٍ الْأَنْصَارِيِّ
قَالَ
حَدَّثَنَا
أَبُو قَتَادَةَ
أَنَّ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ فِي
سَفَرٍ لَهُ
فَعَطِشُوا
فَانْطَلَقَ
سَرْعَانُ
النَّاسِ
فَلَزِمْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
تِلْكَ
اللَّيْلَةَ
فَقَالَ حَفِظَكَ
اللَّهُ
بِمَا
حَفِظْتَ
بِهِ نَبِيَّهُ
Ebû Miclez'den demiştir
ki:
Muaviye, İbn Zübeyr'le İbn
Amir'in bulundukları yere girdi de İbn Amir hemen ayağa kalktı, İbn Zübeyr ise
oturmaya devam etti. Bunun üzerine Muaviye (İbn Amir'e):
Otur! Çünkü ben Rasulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i:
"İnsanların kendisi
için ayağa kalkmasından hoşlanan kimse ateş de yerini hazırlasın" derken
işittim, dedi.
İzah:
Tirmizî, edeb; Ahmed b.
Hanbel. IV, 91, 93.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte, Muaviye r.a. için sadece İbn Amir'in ayağa kalktığı, ifade
edilirken Tirmizî'nin rivayetinde İbn Safvan ile birlikte İbn Zübeyr'in de
ayağa kalktığı ifade edilmektedir. Bu durum olayın iki defa tekerrür ettiğini;
birincide sözü geçen zatların ikisinin de ayağa kalktığını, ikincide ise sadece
birinin (yani ilkinde hazır bulunan İbn Safvân'in yerini alan ve haliyle
ilkinde bulunmayan İbn Âmir'in) kalktığını, diğerinin ise Hz. Mu-aviye'nin
birinci tenbihini hatırlayarak kalkmadığını gösterir.
Aliyyü'l-Kârî'nin
açıklamasına göre hadis-i şerifte yasaklanmış olan ayağa kalkma, karşıdakini
tazim etmek ve yüceltmek için olan ayağa kalkmadır. O'na yardım veya hizmet
etmek için olan ayağa kalkma değildir. Nitekim (5215) numaralı hadis de buna
delalet etmektedir. Metinde geçen “felyetebevve: Hazırlansın” kelimesi emir
kalıbında gelmiş bir haber
cümlesidir.Yani “Onun yeri cehennemde hazırlanmıştır.” Anlamında
kullanılmıştır.
Bazı nüshalarda bu bab
ile bundan sonraki bab, hadisler ile birlikte yer değiştirmiştir. Ancak
Concordance'da sıralama bu şekilde olduğundan biz de ona riayet ettik.
geçen
"felyetebevve: Hazırlansın" kelimesi emir kalıbında gelmiş bir haber
cümlesidir. Yani "Onun yeri cehennemde hazırlanmıştır" anla-mmda
kullanılmıştır.
Bazılarına göre, hadiste
geçen bu tehdid, kibrinden dolayı kendisi için ayağa kalkılmasmı isteyen
kimselere yöneltilmiştir. Cümlede geçen "Hoşlanan kimse" sözü de buna
delalet eder. Fakat insan kendisi için ayağa kalkılıp kalkılmasma önem
vermediği halde karşıdakiler tevazu olsun diye, yahutta sevap kazanmak
ümidiyle kendiliklerinden ayağa kalkarlarsa bunda bir sakınca yoktur.
Beyhakî'nin
es-Sünenu'1-Kübra'sında Hattabiden naklen yaptığı açıklamaya göre, hadis-i
şerifteki tehdid, kibrinden dolayı veya iftihar etmek gayesiyle insanların
kendisine ayağa kalkmalarını isteyen kimselere yöneliktir.
Binaenaleyh bir
kimsenin,, fazilet sahibi bir reis veya adaletli bir idareci için ayağa
kalkması ya da br öğrencinin, öğretmen için ayağa kalkması mekruh değildir.
Tersine müstehabtir. (5215) numaralı Sa'd hadisi de buna delalet etmektedir.
Çünkü bu çeşit ayağa kalkışlardan maksat, iyilik ve ikram etmektir. Tazim
değildir.
Esasen hiçbir insaf
sahibi (5215) numaralı hadiste sözü geçen ensarın Hz. Sa'd'a ayağa kalkmalarını
Hz. Sa'd'm canü gönülden arzu etmekte olduğunu ve bundan dolayı kibre
kapıldığını iddia edemez.
Fethu'I-Bârî yazarının
dediği gibi, her ne kadar îmam-ı Nevevî -bu hadis-i şerifte yasaklanmak istenen
husus, kendisi için ayağa kalkılan kimsenin bundan hoşlanmasıdır. Ayağa
kalkmakla ilgisi yoktur. Eğer kendisi için ayağa kalkılan kimse, kendisine
ayağa kalkıldığından dolayı sevince veya kibre kapılmazsa bunda hiçbir sakınca
yoktur. Eğer nefsini tatmin için bunu arzu ederse ayağa kalkmasalar bile
günahkâr olur, demişse de bu iddia doğru değildir. İbn el-Hacc'm da dediği
gibi bu hadis-i şerifte üzerinde durulan husus, kendisi için ayağa kalkılan
kimseyi günaha düşürmesi ihtimali bulunan ayağa kalkmadır. Yani kendisine
ayağa kalkılan kimse ile değil, ayağa kalkanla ve kalkmakla ilgilidir. Sahabe-i
kiram da bu meseleyi böyle anlamışlardır.
İbn Kayyım eî-Cevziyye
de bu hadis-işerifi böyle anlamıştır." Gerçekten İbn el-Kayyim de
hadisteki bu yasağın ayağa kalkan kimselerle ilgili olduğunu söylemekte ve bu
görüşüne delil olarak da "Rasûlullah (s.a.v.) hastalandı biz de o oturduğu
halde (ayakta) arkasında namaz kıldık...."
Rasûlullah (s.a.v.)
bize bakarak ayakta namaz kıldığımızı gördü, hemen bize işaret etti, biz de
oturduk ve namazımızı ona uyarak oturduğumuz yerden kıldık. Selam verince:
Demin neredeyse
İranlılarla, Romalıların yaptığını yapıyordunuz. Onlar kralları otururken de
ayakta dururlar, buyurdu"[Müslim, sala] mealindeki hadisi gösterdikten
sonra, sözlerini şöyle tamamlamaktadır: "Bu mevzuda gelen ayağa kalkmayı
yasaklayıcı hadisleri sadece böyle oturan bir kimsenin arkasında ayakta namaz
kılmaya hamletmek mümkün değildir. Çünkü bu mevzuda gelen hadisler meclise
giren bir kimse için onu tazim kasdiyle ayağa kalkmayı yasakladığı gibi
oturmakta olan bir kimsenin yanında tazim kasdiyle dikilmeyi de yasaklamıştır.
Araplar bu tür ayağa
kalkmayı bilmezlerdi. Bu tür ayağa kalkış, Acem ve Rumların âdetidir. Arapların
âdeti olan ayağa kalkma ise meclise yeni gelen kimseyi karşılamak için yapılan
kalkıştır ki, hadis-i şeriflerde cevaz verilen kalkış da bu kalkıştan
ibarettir. Diğer kalkışlarla ilgisi yoktur.
Ebu'l-Velid İbn Rüşd'ün
tesbitine göre ayağa kalkma dört şekilde olur:
1. Haram olan kalkma:
Kibrinden dolayı kendisine ayağa kalkılma-sını isteyen bir kimseye ayağa
kalkmaktır.
2. Mekruh olan ayağa
kalkma: Kibir, gurur gibi duygulardan uzak olduğu için kendisine ayağa
kalkılmasmı arzu etmediği halde, kendisine ayağa kalkıldığında nefsine bazı
haram duygu ve düşüncelerin gelmesinden korkulan ve bir yönüyle de zâlimlere
ayağa kalkmayı andıran kalkışlardır.
3. Caiz olan ayağa
kalma: Zalimlere ayağa kalkmayı andırmayan ve kendisi için ayağa kalkmasını
istemeyen kimseler için iyilik ve ikram niy-yetiyle yapılan kalkışlardır.
4. Mendup Olan Ayağa
Kalkma: Bir yolculuktan dönen kimse için sevinçten dolayı, istikbal için veya
bir kimsenin eline geçen nimetten dolayı kendisini tebrik için, yahutta
uğradığı bir felaketten dolayı taziye için ayağa kalkmak gibi.
İbn Hacer ayağa kalkma
konusunda bütün bu görüşleri naklettikten sonra, sözlerini şöyle tamamlıyor:
"İmam Gazâlî tazim (yüceltme) gayesiyle ayağa kalkmanınsa mekruh
olmadığını söylemiştir ki, bu güzel bir açıklamadır."
Biz bu konuyu tahkiki
mahsulü olduğuna ve isabetine inandığımız et-Tehânevî'nin şu sözleriyle
noktalamak istiyoruz:
"Hz. Muaviye'nin
dışarı çıkarken kendisine ayağa kalkılması karşısında "cehennemdeki
yerine hazırlansın" hadisini hatırlatmasının sebebi, kendisine, ayağa
kalkanların bu kalkışını, krallarına tazim kasdiyle ayağa kalkan Acemlerin kalkışına
benzetmesidir.
Binaenaleyh sadece
ikram için ayağa kalkmada bir kerahet yoktur. Kerahet Acemlerin krallarına
yaptıkları bir tazim ve edeb gösterisi şeklindeki kalkıştadır. Onların
krallarına karşı ikram ve tazim gösterisi şeklindeki ayağa kalkmalar selefte
asla görülmemiştir."
İbn Hacer meclise gelen
bir kimseye- ayağa kalkmasının hükmünü açıklarken dört hüküm zikretmiştir. Bu
hükümlerden bazıları (yani 1, 2, ve 3. hükümler) tazim kasdiyle ayağa kalkmakla
ilgilidir. Birisi de (yani dördüncü hüküm) istikbâl (karşılama) için ayağa
kalkmakla ilgilidir.
Ama oturmakta olan bir
kimsenin başı ucunda ayakta dikilmenin hükmünden bahsetmemiştir. Kanaatimize
göre bu tür ayakta kalmalar eğer bir kimseyi düşmanların tecavüzünden korumak
gibi bir maslahata meb-ni olarak yapılırsa bunda bir sakınca yoktur. Fakat
beklenen kişinin şanını ve ününü arttırmak gayesiyle yapılırsa mekruhtur.
Nitekim Hudey-biye'de Hz. Mugîre, Hz. Nebiin başında düşmanların şerrinden korumak
amacıyla kılıcıyla beklemiştir. Ayrıca Hz. Nebi hastalandığı zamanda da başında
ayak üstü beklemişlerdir. Bu bekleyişler hiçbir zaman tazim ve ikram kasdıyla
olmamıştır. Korumak niyetiyle olmuştur.
Hz. Nebiin hastalığı
esnasında oturduğu yerden namaz kılarken arkasında ayakta namaz kılanları görünce
onları bundan men'etmesi, onların bu hareketleri, Acemlerin hareketine
benzediğinden değildir. Çünkü ayakta namaz kılmak, Acemlerin davranışına
benzetilemez. Ancak onların bu davranışları ileride Acemler gibi
davranmalarına yol açabileceği endişesiyle yani sedd-i zerayi kabilinden onları
bundan men'etmiştir. Nitekim sözkonusu olayda: "neredeyse Acemler gibi
hareket edecektiniz."[Müslim, sala] sözü geçen namazı ayakta kılmak
olayının Acemlerin fiillerine benzemediğini ifade etmektedir. Bu mevzu için
(5125) numaralı hadisin şerhine de bakılabilir.