NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
بَكْرُ بْنُ
خَلَفٍ
وَالْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
الْمَعْنَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ خَالِدٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
وَائِلٍ
الْقَاصُّ
قَالَ
دَخَلْنَا
عَلَى
عُرْوَةَ
بْنِ
مُحَمَّدٍ
السَّعْدِيِّ
فَكَلَّمَهُ
رَجُلٌ
فَأَغْضَبَهُ
فَقَامَ
فَتَوَضَّأَ
ثُمَّ رَجَعَ وَقَدْ
تَوَضَّأَ
فَقَالَ
حَدَّثَنِي
أَبِي عَنْ
جَدِّي
عَطِيَّةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّ
الْغَضَبَ
مِنْ
الشَّيْطَانِ
وَإِنَّ
الشَّيْطَانَ
خُلِقَ مِنْ
النَّارِ
وَإِنَّمَا
تُطْفَأُ
النَّارُ
بِالْمَاءِ
فَإِذَا
غَضِبَ
أَحَدُكُمْ
فَلْيَتَوَضَّأْ
Ebu Vâil el Kâss, dedi
ki:
(Bir gün) biz Urve- b.
Muhammed b. es-Sa'dî'nin yanına girmiştik. (Orada) bir adam onunla konuşup onu
kızdırdı. Bunun üzerine (Urve b. Muhammed) kalktı, abdest aldı, sonra abdestli
olarak dönüp (yanımıza) geldi. Sonra babam Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle
buyurduğunu bana haber verdi:
"Muhakkak ki öfke
şeytandandır ve kuşkusuz şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su
söndürür. Binaenaleyh, biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın."
İzah:
Bütün bu hadis-i
şeriflerden de anlaşılıyor ki; öfkeyi yenmenin yedi yolu ve taydaşı vardır:
1. Öfkesini yenene
Cennet hazırlanmış olur. Nitekim Yüce Allah: "Onlar bollukta Allah için
harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler.."[Al-i îmran 134]
âyet-i kerimesinde bunu va'detmiştir.
2. Cennet hurilerinden
istediğini seçip almak hakkına sahip olur (bk. 4777 numaralı hadis).
3. Büyük bir ecir ve
sevaba nail olur.
Nitekim hadisi şerifte:
"Allah katında, bir kulun sırf Allah rızası için yuttuğu öfke yudumundan daha
büyük sevabı olan bir yudum yoktur."[İbn Mâce, zühd]
4. Kendinden Allah'ın
azabını def eder. Hz. Enes'in şu rivayeti bunu açıkça ifade etmektedir."
Kim öfkesini yenerse, Allah da ondan azabını uzaklaştırır; kim dilini
(lüzumsuz sözlerden) uzak tutarsa Allah da onun günahlarını affeder,"[el
Heytemî, Mecmau'z-Zevâid, VII, 70.]
5. Allahü teâla'nın
hıfz ve emanında olur.
6. Allahü teâla'nın
rahmetine nail olur.
7. Allahü teâlâ
hazretlerinin muhabbetini kazanır. Bu son üç maddenin delili ise şu hadis-i
şeriftir;
"Allah şu üç
kişiyi korur, onları sever ve onlara acır; Verilen nimete şükreden, kötülük
gördüğünde ona karşılık vermeye gücü yettiği halde affeden, kızınca sakin
olanlar."[Suyûtî, el-Câmiussagîr, I, 137.]
Bütün bu faydalar,
öfkesini yenenler içindir. Öfkesini yendiği gibi ayrıca bu öfkesine sebep olan
kişiyi affeden kimsenin sevabı ise, daha da büyüktür. Nitekim şu âyet-i kerime
buna delâlet etmektedir:"...affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi
bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayan, esirgeyendir."[Nur 22]
Meymun'dan rivayet
edildiğine göre, bir gün cariyesi kendine yemek getirirken ayağı burkulup
çorbâ'yı Meymun'un üzerine dökmüş. Bundan canı yanan Meymun hemen kalkıp
cariyeyi cezalandırmak isteyince, cariye O'na:
"Cennet öfkelerini
yutanlar için hazilanmıştır."[Al-i îmran 134] ayet-i kerimesini
hatırlatır. Meymun da hemen öfkesini yenip onu düğmekten vazgeçer. Bunun
üzerine cariye ona, bu âyetin devamını da hatırlatarak ondan kendisini
affetmesini ister. Ayetin devamını hatırlayan Meymun, bu sefer cariyeyi
affeder. Fırsattan yararlanan cariye bu sefer de O'na: "...Allah ihsan
sahihlerini sever.."[Bakara195] âyet-i kerimesini hatırlatır. Meymun da
"O halde Allah rızası için seni âzad ediyorum şu andan itibaren sen
hürsün" diyerek cariyeyi âzâd eder.
Ahlâk kitaplarında
açıklandığı üzere:
"Öfkenin sebebi
nefsin, elem duyduğu kimseden intikam almayı kast etmesidir. Bu istek nefiste
belirince, bedene de geçer ve gazab huyuna ait bir hararet galeyana gelir. Bu
dalgalanmadan buhar ve karartıcı bir duman yükselir. Dimağı ve cereyan etmekte
olan damarları, bir perde kaplar, bunun doğurduğu karanlıktan aklın nuru
kapanır, parıldayışı ve sıhhatli bir şekilde işleyişi durur. Akıl aynası
kirlenir, kuvvet-i nazariyenin doğuracağı fiiller zayıflar. Hekimler, insanın
bu halini, şuna benzetirler: Karanlık ve uzun bir mağara, büyük bir ateş ve
dumanla dopdolu. Bu haldeki ateşin alevlerini söndürmek gayet zordur ve ifrat
derecede gazablanmış bir insanı, Öğütle, tatlı sözle, nasihatle durdurmaya
çalışmak, mağaradaki ateşe bir yerden biraz su alıp söndürmeye çalışmak
gibidir ki azıcık su, yükselen ateşin alevlerini belki biraz daha
yükseltir."
Ahlâk âlimleri,
böylesine büyük ve tehlikeli bir yangını söndürebilme-nin ameli olarak dört
yolu olduğunu söylemişlerdir.
1. Abdest almaktır.
Nitekim mevzumuzu teşkil eden (4784) numaralı hadis-i şerif de bunu tasviye
etmektedir.
2. Ayakta iken oturmak,
oturmakta iken yatmaktır.
Nitekim (4782) ve (4783) numaralı hadis-i şerifler bunu tavsiye etmektedirler.
Çünkü oturmakta olan ayakta olana nisbetle, yatan da oturana nisbetle daha az
hareket etme ve öfkenin tahrikinden daha çok emin olma şansına sahiptir.
3. Eûzu... çekmektir.
Nitekim (4781) numaralı hadis-i şerif de bunu tavsiye etmektedir.
4. Öfke duası olarak
bilinen şu özel duayı okumaktır:
"Allahım günahımı
bana bağışla, kalbimin kızgınlığını gider ve beni şeytandan koru.”
5. Gazabın sebeplerini
gidermektir.
Bilindiği gibi gazabın
sebeplerini 4779 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık.
Mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şeriflerden (4780) numaralı hadis-i şerif hakkında Tirmizî şöyle
demiştir:
"Bu hadis
Mürseldir. Abdurrahman b. Ebi Leyla, Muaz b. Cebel'den hadis dinlememiştir.
Muaz, Ömer b. el-Hattâb'in halifeliği devrinde vefat etmiştir. Ömer b.
el-Hattab şehid edildiği zaman Abdurrahman b. Ebi Leylâ altı yaşında bir
çocuktu. Abdurrahman İbn Ebî Leylâ, Ömer İbn El-Hattab'dan hadis rivayet etmiş
ve onu görmüştür.
Buharî'nin belirttiğine
göre, İbn Ebi Leylâ H.17'de doğmuştur. Hz. Muaz b. Cebel ise Amvas'da zuhur
eden veba salgınında hicretin 17. veya 18'nci yılında ölmüştür. Bu hadisi
Nesâî de, yine Abdurrahman b. Ebi Leyla yoluyla Ubey b. Ka'bMan rivayet
etmiştir. Bu rivayet muttasıldır.
Her ne kadar munassıf
Ebu Dâvud, kendi teshillerine dayanarak (4783) numaralı hadisi, yine aynı
mevzuyla ilgili olan (4782) numaralı hadisten daha sahih olduğunu söylemişse de
Hafız Münzİri'nin açıklamasına göre Musannif Ebu Dâvud, (4783) numaralı hadisin
mürsel olmasına rağmen (4782) numaralı hadisten daha sahih olduğunu
söylemiştir. Daha başkaları ise musannifin bu sözünü şöyle açıklamışlardır:
Çünkü Ebu Harb bu hadisi amcasf vasıtasıyla Ebu Zerr (r.a.)'den rivayet
etmiştir. Halbuki amcasının Ebu Zerr'den hadis rivayet etmesinin tesbiıi mümkİn
değildir. Binaenaleyh (4782) numaralı haber munkati olduğu için (4783)
numaralı mürsel hadis ondan daha esahtır.
Bezi yazarına göre ise
Ahmed b. Hanbel'in Müsnedinde (4782) numaralı hadis, Ebu Muaviye -Davud b. Ebi
Hind - Ebu Harb b. Ebi'l Esved, Ebu'l Esved- Ebu Zerr zinciriyle Hz. Nebie
ulaşmaktadır.[Ahmed Müsned.] Bu sebeble (4782) numaralı hadis (4783) numaralı
hadisten daha sağlamdır.
(4781) numaralı
hadiste, Hz. Nebiin öfkelenmiş bir kimseye "Eûzu" çekmesini tavsiye
ettiği halde, o kimsenin: "Ben deli miyim?" diye karşılık
verdiğinden bahsedilmektedir. Sözü geçen kimsenin Hz. Peygamberce böyle ters
bir cevap vermesi iki sebepten ileri gelebilir:
1. Yâ bu adam öfkenin
mahiyetini bilmediğinden dolayı, "eûzu" nun kızgınlığı nasıl
önleyeceğini kavrayamamıştır da onun için böyle hoş olmayan bir karşılık
vermiştir.
2. Ya da bu kimse
aslında samimi bir müsliiman olmayıp koyu bir münafık olduğu için böyle cevap
vermiştir.