SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 4795 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرَّ عَلَى رَجُلٍ مِنْ الْأَنْصَارِ وَهُوَ يَعِظُ أَخَاهُ فِي الْحَيَاءِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَعْهُ فَإِنَّ الْحَيَاءَ مِنْ الْإِيمَانِ

 

(Abdullah) b. Ömer'den (rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) kardeşine (fazla) utanma(ması) hakkında öğüt vermekte olan ensardan bir zat'ın yanına uğramış da:

 

"Onu bırak! Çünkü utanmak imandandır" buyurmuştur.

 

 

İzah:

Buhari, iman, edeb; Müslim, iman; Ebu Davud, sünne; Tirmizî, birr, iman; Nesâî, iman; İbn Mâce, mukaddime; zühd; Muvatta, hüsnü'l-hulk; Ahmed b. Hanbel, 11-56, 147, 392, 414, 442, 501, 533, V, 269.

 

"Haya: Utanmak demektir. Kınamayı gerektiren bir söz ve davranıştan dolayı kışının Allah a ve insanlara karşı mahcubiyet duyması (kısaca utanması), "haya" sözü ile ifa­de edilmiştir.

 

Edeb, haya, insan ahlâkı için en güzel bir ölçüdür. İnsanın haddini bil­mesi, utanacak bir işten dolayı sıkılıp yüzünün kızarması, büyük bir fazi­lettir. Bu fazilet, sahibini kötülüklerden uzak tutar. Utanıp kınanmayaca­ğı işler yapmasına da sebep olur.

 

Gerçek haya insanın yüce yaratanına karşı duyacağı hayadır.

 

"Haya" kabahatleri işlemek korkusuyla nefsin ictinab edip geri dur­masıdır şeklinde de tarif edilmiştir.

 

Bilindiği gibi kabahatleri aklî, şer'î ve örfî olmak üzere üç kısma ayı­rabiliriz.

 

Aklî kabahat (Çirkinlik): Kötülüğü aklen bilinebilen kabahatlerdir ki işleyenlere "mecnûn" denir.

 

Şer'î kabahat: Kötülüğü şer-i şerifin açıklamasıyla bilinebilen kaba­hatlerdir ki, işleyenlere "fâsık"denir.

 

Örfî kabahat: Çirkinliğini örf ehlinin anlayabildiği kabahatlerdir ki, irtikâb edene "ebleh"denir.

 

Utanmak: İnsanın yaratılışında mevcut olduğu halde, mevzumuzu teş­kil eden hadiste, utanmanın, imana bağlanması, utanmanın yerini ve ölçü­sünü dinin ve imanın tayin etmesidir. Binaenaleyh burada din ve imanın belirlediği yerler ve ölçüler dışında görülen utanmalar söz konusu değil­dir. İslâm ölçülerine uymayan utanmalar, gerçekte utanma değildir. Yere düşen ekmeği almaktan utanmak, geçimini te'min için rençberlik yap­maktan utanmak gibi....

 

Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte, kardeşine utanmak hakkında öğüt verdiğinden bahsedilen ensarlı zata göre, kardeşi utangaçlığı yüzün­den çok zarar gördüğü için onun utanmayı bırakması gerekiyormuş. Bu sebeble kardeşini utanmayı bırakmaya zorluyordu. Hz. Nebi ise, utanmanın İslâm inancı ile yakînen ilgili olduğunu, imandan kaynaklanan utanmanın güzel huylardan olduğunu söyleyerek o Ensarîyî kardeşine karşı yaptığı bu baskıdan men'etmiştir.

 

Haya en kâmil haliyle imanın doruğunda olan Nebi efendimizde tezahür etmiştir. Nitekim Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'de; "Resul-i zişan efendimizin bir kızdan daha utangaç olduğunu" ifade etmiştir.[Buhari, edeb]

 

Beyhaki'nin rivayetine göre, Hz. Nebi bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "İzzet ve celal sahibi Hak teala karşısında, her hangi bir kul, ellerini açıp dua ederek birşey dilerse Cenab-ı Hak onu eliboş olarak çevirmekten haya eder."

 

Hayanın fertler için olduğu kadar cemiyetler için de büyük bir önemi vardır. İman Şairimiz Mehmet Akif merhum şu mısralarıyla bu gerçeği ne güzel ifâde etmiştir:

 

"Göster Allahım, bu millet kurtulur tek bir mu'cize.

 

Gaib hazinenden bir utanmak hissi ver bize.

 

Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük her yerde.

 

Ne çirkin yüzler Örtermiş meğer bir incecik perde."

 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadiste hayanın imandan bir şube olduğun­dan bahsedilmesi imanın birçok şubeleri olduğuna delâlet eder.

 

Biz imanın bu şubelerini "4673" numaralı hadisin şerhinde açıkladığı­mızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.