NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
أَنَّ
مُحَمَّدَ
بْنَ
جَعْفَرٍ
حَدَّثَهُمْ
عَنْ
شُعْبَةَ
عَنْ عَقِيلِ
بْنِ طَلْحَةَ
قَالَ
سَمِعْتُ
أَبَا
الْخَصِيبِ
عَنْ ابْنِ
عُمَرَ قَالَ
جَاءَ رَجُلٌ
إِلَى رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَامَ لَهُ
رَجُلٌ مِنْ
مَجْلِسِهِ
فَذَهَبَ
لِيَجْلِسَ
فِيهِ
فَنَهَاهُ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد أَبُو
الْخَصِيبِ
اسْمُهُ
زِيَادُ بْنُ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
İbn Ömer (r.a.)'den
demiştir ki:
Bir adam, Rasûlullah
(s.a.v.)'in huzuruna gelmişti, (orada bulunan) Başka bir adam da ona (yer
vermek üzere) yelinden kalKtı. Bunun üzerine (adam kendisine verilmek istenen)
bu yere oturmak üzere (oraya doğru) yürüdü. (Fakat) Rasûlullah (s.a.v.), hemen
onu (oraya oturmaktan) nehyetti.
izah:
Ahmed b. Hanbel. 11.
85, 89, 102, 121, 124. 126, 149.
Ebu Davud der ki: (Bu
hadisi Hz. ibn Ömer'den rivayet eden) Ebü'l- Hasib'in adı Ziyadlbn Ahdurrahmari
dır.
Bir kimsenin diğer bir
kimsenin elbisesine eliyle dokunması onu
rahatsız edebilir. Özellikle kirli ellerle dokunulduğu zaman rahatsız
olacağında şüphe yoktur.
Binaenaleyh bir insanın
başka bir insanın malında izinsiz olarak tasarrufta bulunması caiz olmadığına
göre izni olmadan elbisesine dokunmak da caiz olamaz. Çünkü izinsiz olarak bir
kimsenin elbisesine dokunmak bir anlamda o elbisede izinsiz olarak tasarrufta
bulunmak demektir.
Bazı çocuklar ise
elbiselerine başkalarının dokunmasından memnun olurlar. Bu gibi çocukların ve
elbisesine dokunulmasından dolayı rahatsız olmayacağı bilinen kimselerin
elbisesine dokunmakta ise bir sakınca yoktur.
Metinde geçen
"kişinin, (kendi gönlüyle) giydirmediği kimsenin elbisesi" sözüyle
kasd edilen kişinin elbisesinin kendine ait özel bir malı olduğu ve o malda
başka bir kimsenin izinsiz olarak herhangi bir tasarrufta bulunmaya hakkı
olmadığıdır.
Aynı şekilde bir
mecliste, bir yere oturan kimse de muvakkaten de olsa meclise devam ettiği
sürece, orada oturmaya hak kazanmıştır.
Fıkıh ulemasının
açıklamasına göre, meclise sonradan gelen bir kimsenin kendisine gönül
rızasıyla yer veren kimsenin yerine oturması caiz olmakla beraber oturmaması
daha evlâdır. Çünkü:
a. O kimse utandığı
için yerini vermiş olabilir.
b. Yerinden kalkan
kimse meclisin feyzinden ve orada konuşulan ilim ve hikmetten mahrum edilmiş
olur. Bu bakımdan da vera ve takva yönünden oraya oturmamak daha isabetli ve
ihtiyata daha uygundur. Binaenaleyh hadisteki nehy tahrim için değil,
kerâhet-i tenzihiyye içindir. Fakat yerini veren kimsenin bu işi isteyerek
yaptığından emin olunduğu takdirde bu ricasını kabul etmekte bir sakınca
yoktur.
Fakat, bir kimsenin
diğer bir kimseyi kaldırarak yerine oturması haramdır. Asla caiz değildir.
Nitekim bu konuda:
"Herhangi biriniz bir (din) kardeşini oturduğu yerden kaldırıp sonra
ortaya oturmasın" buyurulmuştur.
Buhari, İsti'zan, cuma, Müslim, selam; Tirmizî, edeb, Dârimî, isti zan;
Ahmed b. Hanbel 11,17, 45, 338, 438, 523, V, 48.
Netice itibariyle
mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif bir anlamda; "Hayvanın ön tarafına
binmeye en müstehak olan hayvanın sahibidir"153 mealindeki hadis-i şerife
benzemektedir.
Öyleyse, meclise
sonradan gelen bir müslüman başka birini yerinden kaldırıp oraya oturmaktan
sakınmalı, o meclise, önceden gelen kimseler de sonradan gelip de oturacak yer
bulamayan kimselere yanlarında yer açmalıdırlar. Bunun içindir ki yüce Allah
Kur'an-ı keriminde "Ey iman edenler, size meclislerde: Yer açın denilince,
yer açın ki Allah da size açsın, kalkın, denilince de kalkın ki Allah
içinizden iman etmiş olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle
yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."[Mücâdele 11]