DEVAM: 62- BAŞKASININ MALINI HAKSIZCA ALMAYA KASTEDENİN KASTETTİĞİ
KİŞİ'NİN HAKKI ÇERÇEVESİNDE KANININ HEDER OLDUĞUNA, ÖLDÜRÜLÜRSE CEHENNEMDE
OLACAĞINA VE MALI UĞRUNDA ÖLDÜRÜLENİN ŞEHİT OLDUĞUNA DELİL BABI
226 - (141) حدثني
الحسن بن علي
الحلواني،
وإسحاق بن منصور،
ومحمد بن
رافع.
وألفاظهم
متقاربة (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
الآخران:
حدثنا)
عبدالرزاق. أخبرنا
ابن جريج،
قال: أخبرني
سليمان
الأحول؛ أن
ثابتا مولى عمر
بن عبدالرحمن
أخبره؛ أنه
لما كان بين
عبدالله بن
عمرو وبين
عنبسة بن أبي
سفيان ما كان.
تيسروا
للقتال: فركب
خالد بن العاص
إلى عبدالله بن
عمرو، فوعظه
خالد. فقال
عبدالله بن
عمرو: أما
علمت أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم قال: "من
قتل دون ماله
فهو شهيد".
[:-359-:] Bana el-Hasan b. Ali el-Hulvani, İshak b. Mansur ve
Muhammed b. Rafi' -lafızları birbirine yakın olmak üzere- tahdis etti. İshak:
Bize Abdurrezzak haber verdi, derken diğer ikisi tahdis etti, dedi. (Abdurrezzak
dedi ki): Bize İbn Cureyc haber verdi. Bana Süleyman el-Ahvel'in haber
verdiğine göre Ömer b. Abdurrahman'ın
azatlısı Sabit kendisine şunu haber verdi:
Abdullah b. Amr ile
Anbese b. Ebu Süfyan arasında olanlar olunca birbirleriyle çarpışmak için hazırlandılar.
Bu sefer Halid b. Ebu'ı-As bineğine binip, Abdullah b. Amr'ın yanına gitti.
Halid ona öğüt verdi. Bu sefer Abdullah b. Amr şöyle dedi: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Malı uğrunda öldürülen şehittir"
buyurduğunu bilmiyor musun?
Diğer tahric: Yalnız
Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 8611
وحدثنيه
محمد بن حاتم.
حدثنا محمد بن
بكر. ح وحدثنا
أحمد بن عثمان
النوفلي.
حدثنا أبو
عاصم. كلاهما
عن ابن جريج،
بهذا
الإسناد،
مثله.
[:-360-:] Bunu bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti. Bize Muhammed b.
Bekr tahdis etti (H). Bunu bize Ahmed b. Osman en-Nevfel! de tahdis etti. Bize
(Muhammed b. Bekr ile birlikte) her ikisi İbn Cureyc'den bu isnat ile aynısını
nakletti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'I-Eşraf, 8611
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisi Buharî «Kitabii'l-mezalim» de tahriç ettiği
gibi, Ebu Davud, Tirmizi, Nesaî ve İbni Mace muhtelif tariklerden rivayet
etmişlerdir. İmam Ahmed b. Hanbel onu «Müsned»inde, Taberanî «El-Evsat» da, Ebu Ya'la El-Mavsili
«el-Mu'cem» ile «el-Müsned»inde Bezzar «Müsned» inde ve Ebu Nuaym «Müstahrec»
inde muhtelif lafızlarla muhtelif yollardan tahriç etmişlerdir. Bunların
bazısında: «Malı uğrunda mazlum olarak öldürülen kimseye cennet vardır.»
buyurulmuş, bazısında:
«Her
kim malı Uğrunda Öldürülürse o kimse şehiddir; kim canı uğrunda öldürülürse o
kimse şehiddir, her kim dini uğrunda Öldürülürse o kimse şehiddir; her kim ırzu
namusu uğrunda öldürülürse o kimse şehiddir.» şeklinde tafsilat verilmiştir.
Hadisi
Fahr-i Kainat (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizden: Ebu Hureyre, Ali b.
Ebî Talib, İbni Abbas, İbni Ömer, İbni Mes'ud, Enes b. Malik, Cabir, Sa'd b.
Ebî Vakkaas, Said b. Zeyd, Büreyde, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Amir ve
diğer ashab-ı Kiram (Radiyallahu Anhum)
hazeratı rivayet etmişlerdir.
Şehid
şehadetten alınmıştır. Şehadet, bir şeyi beyan etmek başında bulunup görmektir.
Şehid
hakkında Nadr b. Şümeyl şunları söylemiştir: «Şehid diri olduğu için kendisine
bu isim verilmiştir. Çünkü şehidlerin ruhları «Darü's-Selam» ı görürler.
Başkalarının ruhları ise onu ancak kıyamette göreceklerdir.»
Ibnü'l-Enbarî
de: «Şehid ismi verilmesi, kendisine melekler cennetle şehadedde bulunacakları
içindir.» diyor. Bu takdirde şehidin nıa'nası: kendisine şehadet edilen zat
demek olur. Bazıları: «Bu ismin verilmesi, ruhu bedenden çıkarken kendisine
ihsan buyurulan sevap ve kerameti gördüğündendir» demiş; bir takımları rahmet
melekleri gelerek ruhunu onlar kabzettiği için şehid denildiğine, daha
-başkaları imanına şehadet olunduğu için ona bu ismin verildiğine kaail
olmuşlardır. Onun şehid olduğuna şahidi vardır da onun için şehid denilmiştir.
Bu şahid onun kanıdır; çünkü şehid, yarasından kan fışkırarak haşrolunacaktır.»
diyenler de vardır.
Hasılı
şehid «faîl» babında bir kelime olup hem fail hemde mef'ul manasına alınarak
izah edilmiştir.
Şehid
üç kısımdır: Birincisi: Kafirlerle harb ederken harp aletlerinden biri
sebebiyle öldürülenlerdir. Bunlara hem dünyada hem ahirette şehid hükmü
verilir. Cenazeleri yıkanmaz: Yalnız ta'zîm ve ikram için namazları kılınır.
Şafiiler'e göre namazları da kılınmaz.
İkincisi:
Ahirette sevap hususunda şehîd sayılıp dünya ahkamı hususunda sayılmayanlardır.
Bunlar verem ve taun gibi hastalıklar sebebiyle ölenlerle üzerine bina
yıkılanlar ve malı, dînî, ırzu namusu uğrunda öldürülenler ve benzerleridir, ki
şehid hükmünde oldukları sahih hadislerle sabittir. Bu nevi şehidlerin
cenazeleri yıkanır; namazları kılınır. Ahirette kendilerine şehid sevabı
verilir; yalnız sevaplarının hakikî şehîdler derecesinde olması lazım gelmez.
Üçüncüsü:
Ganimete hiyanet edenlerdir. Bunlar harpte öldürüldükleri takdirde kendilerine
dünyada şehid hükmü verilerek cenazeleri yıkanmazsa da ahirette kendilerine tam
şehid sevabı verilmez.
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Malını ona verme!» buyurması vermenin haram
olduğunu beyan için değil, vermek lazım gelmediğini bildirmek içindir.
Saldırgan
için : «O cehennemdedir.» cümlesinin nıa'nası: o bunu hak etmiştir, demektir.
Allah Zülcelal dilerse, cezasını verir; dilerse afveder. Ancak yaptığı bu işi
helal i'tikad ederse kafir olur.
Abdullah
b. Amr ile Anbese arasında geçen hadise şudur: Hz. Muaviye 'nin valisi Anbese
arazisini sulamak için Amr b. As oğullarının bahçesinden yol açmak istemiş.
Bunun üzerine Abdullah bin Amr azadlılariyle birlikte silahlanarak karşısına
gelmiş ve: «Vallahi bizden bir tek kişi kalmadıkça bizim bahçemize
dokunamazsınız» demiş. Ve iki taraf harbe hazırlanmışlar. Hadise Taif de
olmuştur.