SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 143 >>

باب رفع الأمانة والإيمان من بعض القلوب، وعرض الفتن على القلوب

64- BAZI KALPLER’DEN EMANET’İN VE İMAN’IN KALDIRILMASI VE FİTNENİN KALPLERE ARZOLUNMASI BABI

 

230 - (143) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا أبو معاوية ووكيع. ح وحدثنا أبو كريب حدثنا أبو معاوية عن الأعمش، عن زيد بن وهب، عن حذيفة؛ قال: حدثنا رسول الله صلى الله عليه وسلم حديثين قد رأيت أحدهما وأنا أنتظر الآخر. حدثنا: "أن الأمانة نزلت في جذر قلوب الرجال. ثم نزل القرآن. فعلموا من القرآن وعلموا من السنة". ثم حدثنا عن رفع الأمانة قال: "ينام الرجل النومة فتقبض الأمانة من قلبه. فيظل أثرها مثل الوكت. ثم ينام النومة فتقبض الأمانة من قلبه. فيظل أثرها مثل المحل. كجمر دحرجته على رجلك. فنفط فتراه منتبرا وليس فيه شيء (ثم أخذ حصى فدحرجه على رجله) فيصبح الناس يتبايعون. لا يكاد أحد يؤدي الأمانة حتى يقال: إن في بني فلان رجلا أمينا. حتى يقال للرجل: ما أجلده! ما أظرفه! ما أعقله! وما في قلبه مثقال حبة من خردل من إيمان".ولقد أتي علي زمان وما أبالي أيكم بايعت. لئن كان مسلما ليردنه علي دينه. ولئن كان نصرانيا أو يهوديا ليردنه على ساعيه. وأما اليوم فما كنت لأبايع منكم إلا فلانا وفلانا.

 

[:-365-:] Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Ebu Muaviye ve Veki' tahdis etti (H). Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis etti. Bize Ebu Muaviye, A'meş'ten tahdis etti. O Zeyd b. Vehb'den, o Huzeyfe'den (şöyle dediğini) nakletti:

 

Bize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki hadis söyledi. Bunlardan birisini (gerçekleştiğini) gördüm, diğerini de beklemekteyim.

 

Bize: "Emanetin adamların kalplerinin köküne indiğini, sonra da Kur'an'ın indiğini, onların Kur'an'dan ve sünnetten bir şeyler öğrendiklerini" söyledi. Sonra bize emanetin kaldırılacağını anlatarak şöyle buyurdu:

 

"Kişi uykuya dalar ve emanet de kalbinden alınıverir, onun etkisi kabarcık gibi kalır, sonra yine uyur, emanet kalbinden alınır, onun etkisi ayağının üzerine bir kor yuvarlanıp da bir kabarcık hasılolup, sen de onu içinde bir şey bulunmadığı halde kabarmış olarak gördüğün gibi bir kabarcık benzeri bir izi kalır. -Sonra da bir çakıl taşı alıp, onu ayağının üzerine yuvarladl.- İnsanlar birbiriyle alışveriş yapacaklar, hemen hemen emaneti eksiksiz yerine getiren hiç kimse kalmaz. Öyle ki: Filan oğulları arasında güvenilir bir adam var, denilecek hale gelinir, hatta kalbinde iman adına bir hardal tanesi ağırlığınca hiçbir şey bulunmayan kişi hakkında: Ne sağlam ve gayretli, ne zarif, ne akıllı adam denilir. "

 

Andalsun ben öyle bir zaman geçirdim ki, hanginizle alışveriş yaptığıma aldırmazdım. Eğer (alışveriş yaptığım) kişi Müslüman birisi ise onun dini(ne bağlılığı dolayısıyla) bana (varsa hakkımı) geri çevirirdi. Şayet hristiyan ya da Yahudi ise onun amiri (ondaki hakkımı) bana geri verirdi ama bugün aranızdan ancak filan ve filan kişi ile alışveriş yapabilirim.

 

Diğer tahric: Buhari, 6497, 7086, 7276'da muhtasar olarak; Tirmizi, 2179; İbn Mace, 4053; Tuhfetu'lEşraf, 3328

 

 

وحدثنا ابن نمير. حدثنا أبي ووكيع. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. حدثنا عيسى بن يونس. جميعا عن الأعمش، بهذا الإسناد، مثله.

 

[:-366-:] Bize İbn Numeyr de tahdis etti. Bize babam ve Vekl' tahdis etti (H). Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti. Bize İsa b. Yunus haber verdi. Hepsi A'meş'ten bu isnat ile hadisi aynen nakletti.

 

 

DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Hadisin senedinde A'meş de vardır. Bu zat müdellislerden olduğu için «an fulan...» diyerek rivayet ettiği hadislerinin kabul edilmemesi icap eder- Nebi (S.A.V.)'in  münafıklar  hakkında  sır  dostudur. 36  tarihinde Hz. Osman'dan kırk gün sonra vefat etmiştir. sede bu hadisi şeyhinden dinlediği sabit olmuştur. Mudellislerin şeyhlerinden dinledikleri hadisler makbuldür. Onun için burada «an» edatiyle rivayeti zararsızdır.

 

Hz. Huzeyfenin iki hadisden muradı: emanete dair olan hadislerdir. Yoksa kendisinin Buhari, Müslim ve diğer sahih hadis kitaplarında bir çok rivayetleri vardır. «Et-Tahrir» namındaki Müslim şerhinde: «Bu iki hadisden biri, emanetin kalplerin derinliğine yerleştiğini bildiren, ikincisi de sonra kaldırıldığını beyan eden hadislerdir.» denilmiş; ve ikisininde ayni rivayette zikredilmiş bulunduklarına işaret olunmuştur. Fakat Ubbî şeyhinden naklen, buradaki rivayetin bir hadis olduğunu ikincisinin muhtemelen bundan sonra gelen fitneler hadisi olduğunu söylüyor.

 

Hadisde mevzu'u bahis olan emanetten murad: Zahire göre Allah'ın teklifi ve kullarından aldığı ahdu peymandır. Vahidi «Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik...» ayeti kerîmesinin tefsirinde Hz. İbni Abbas'ın: «Emanetten murad: Allah'ın kullarına farz kıldığı ibadetlerdir» dediğini nakleder. Ve ekseri müfessirinin kavli bu olduğunu söyler.

 

Hasan-ı Basrî: «Emanetten murad: dindir; zira dinin her şeyi emanettir.» demiştir. Ebu'l-Aliye: «Emanet, kulların emir ve nehi olunduğu şeylerdir» diyor. «Et-Thrir» sahibi Ebu Abdillah Muhammed et-Teymî de şunları söylemiştir; «Hadisdeki emanet: «Ayetteki emanetin aynıdır. Ayetteki emanet ise aynen imandır. Eğer emanet kulun kalbinde yer tutarsa o zaman kul Allah'ın teklif ettiği şeyleri eda etmeye çalışır ve bu teklifleri bir ganimet bilerek ifasına canla başla gayret eder.»

 

Kurtubî ; emaneti: «Muhafazası başkasına tevdi edilen her şeydir.» diye tarif ediyor. Bu takdirde kulların muhafaza için birbirlerine verdikleri vedia, ariyet ve saire gibi şeyler de buradaki emanete dahil olur.

 

Şerefüddîn Tîybî: Galiba ulemanın buradaki emaneti imanla tefsirlerine sebep hadisin sonundaki: «Kalbinde hardal danesi kadar iman olmadığı halde...»cümlesidir. Halbuki emaneti hakiki manasına hamletmelilerdi. Çünkü hadisde: «insanlar (o hale gelecekler ki) alışverİş edecekler; fakat hemen hiçbiri emaneti eda etmeyecek...» buyuruluyor. Böyle olursa hadisin sonundaki iman emanet manasında kullanılmış olur ki, emanetin şanı pek büyük olduğunu gösterir; ve onu edaya teşvik olur. Nitekim Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); «Emaneti olmayanın dini de yoktur.» buyurmuştur, diyor.

 

Emanetin evvela insanların kalplerine inmesi; sonradan onu Kur'an ve sünnetten Öğrenmeleri şöyle izah olunuyor: Emanet insanların fıtratında vardır. Kur'an-ı Kerîm inince ondan ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in sünnetinden kesp ve istifade suretile bu emaneti arttırdılar.

 

Hadîsin manası şudur: Kalplerden emanetin kalkması ahir zamana mahsustur. Emanet yavaş yavaş kalkacak; ilk cüz'ü kalktımı, onun nuru da kalplerden uçacak yerine siyah bir nokta gibi zulmet çökecek; daha sonra ikinci cüz'ü kalkacak; ve yerine yine zulmet, çökecek. Bu suretle kalplerdeki siyah noktalar da büyüyerek adeta siyah bir leke haline gelecekler. Kalplerdeki emanetin nuru giderek yerine zulmet çökmesi insanın ayağı üzerine kor yuvarlanmasına benzetiliyor. Kor geçtiği yeri yakarak nasıl tesir bırakır; yerine kabarcık kalırsa emanetin nuru da Öyledir. Nur gider yerinde eseri kalır.

 

O zaman insanlar hainleşecekler. Alış verişde hiyanet etmeyen parmakla gösterilecek ve: «Filan kimse doğru adammış.» diye dillere destan olacak. Halbuki onun da kalbinde zerre kadar emanet bulunmayacak.

 

Hadisin bu cümlesinde emanet yerine iman tabiri kullanılarak: «Herifin kalbinde hardal danesi kadar iman olmadığı halde...»buyurulmuştur. Buradaki imandan murad, emanettir. Emanet imanın lazımı olduğu cihetle mecazen ona imarı denilmiştir. Yoksa o adam hakikaten kafir oldu demek değildir.

 

Müslim şarihi Übbî diyor ki: Bu hadisden maksat, emaneti muhafaza edecek; ona hiyanette bulunmayacak fıtratta yaratılan kalplerden onun kaldırılması halinin tefsir ve izahını haber vermektir.

 

Hz. Huzeyfe (Radiyallahu anh) 'ın: «Öyle günler gördüm ki, sizin hanginizden alış veriş yapacağım diye hiç gam yemezdim...» cümlesiyle bahsettiği alış verişi bazıları hilafet için beyat, din babında ittifak ve sözleşme gibi manalara almışsa da Kaadî Iyaz ve başkaları bu sözün hata olduğunu söylemişlerdir. Hatta nefs-i hadisde bu sözü nakzeden yerler bulunduğunu Nevevî beyan etmiş; ve hadisde hıristiyanla yahudı zikredildiğini, halbuki bunların bir birleriyle din babında hiç bir zaman ittifak etmediklerini bildirmiştir. Hasılı buradaki alış verişden murad hakiki alış veriştir.

 

Bu hadisi şerif, ahir zamanda insanların dîn-en bozulacaklarını, emanetin ortadan kalkacağını haber vermektedir. Zamanımız insanlarının bu hususdaki halleri ise her türlü izah ve beyandan müstağnidir. Demek isterim ki, vuku' bulacağı on dört asır önce haber verilen muazzam bir hadise bu gün kimsede en ufak bir şüphe bırakmayacak derecede meydandadır. Şu halde hadisi şerif Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hak Nebi olduğuna delalet eden bir mu'cizedir.