SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 183 >>

DEVAM: 81- ALLAH'IN GÖRÜLMESİNİ (ÖRNEKLE) BiLMENİN YOLU BABI

 

302- (183) وحدثني سويد بن سعيد. قال: حدثني حفص بن ميسرة عن زيد بن أسلم، عن عطاء بن يسار، عن أبي سعيد الخدري؛ أن ناسا في زمن رسول الله صلى الله عليه وسلم قالوا:  يا رسول الله! هل نري ربنا يوم القيامة؟ قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "نعم". قال "هل تضارون في رؤية الشمس بالظهيرة صحوا ليس معها سحاب؟ وهل تضارون في رؤية القمر ليلة البدر صحوا ليس فيها سحاب؟" قالوا: لا. يا رسول الله! قال "ما تضارون في رؤية الله تبارك وتعالى يوم القيامة إلا كما تضارون في رؤية أحدهما. إذا كان يوم القيامة أذن مؤذن: ليتبع كل أمة ما كانت تعبد. فلا يبقى أحد، كان يعبد غير الله سبحانه من الأصنام والأنصاب، إلا يتساقطون في النار. حتى إذا لم يبق إلا من كان يعبد الله من بر وفاجر. وغبر أهل الكتاب. فيدعى اليهود فيقال لهم: ما كنتم تعبدون؟ قالوا: كنا نعبد عزير بن الله. فيقال: كذبتم ما اتخذ الله من صاحبة ولا ولد. فماذا تبغون؟ قالوا: عطشنا. يا ربنا! فاسقنا. فيشار إليهم: ألا تردون؟ فيحشرون إلى النار كأنها سراب يحطم بعضها بعضا. فيتساقطون في النار. ثم يدعى النصارى. فيقال لهم: ما كنتم تعبدون؟ قالوا: كنا نعبد المسيح بن الله. فيقال لهم: كذبتم. ما اتخذ الله من صاحبة ولا ولد. فيقال لهم: ماذا تبغون؟ فيقولون: عطشنا. يا ربنا! فاسقنا. قال فيشار إليهم: ألا تردون؟ فيحشرون إلى جهنم كأنها سراب يحطم بعضها بعضا فيتساقطون في النار. حتى إذا لم يبق إلا من كان يعبد الله تعالى من بر وفاجر، أتاهم رب العالمين سبحانه وتعالى في أدنى صورة من التي رأوه فيها. قال: فما تنتظرون؟ تتبع كل أمة ما كانت تعبد. قالوا: يا ربنا! فارقنا الناس في الدنيا أفقر ما كنا إليهم ولم نصاحبهم. فيقول: أنا ربكم. فيقولون: نعوذ بالله منك . لا نشرك بالله شيئا (مرتين أو ثلاثا )حتى إن بعضهم ليكاد أن ينقلب . فيقول: هل بينكم وبينه آية فتعرفونه بها؟ فيقولون: نعم. فيكشف عن ساق. فلا يبقى من كان يسجد لله من تلقاء نفسه إلا أذن الله له بالسجود. ولا يبقى من كان يسجد اتقاء ورياء إلا جعل الله ظهره طبقة واحدة. كلما أراد أن يسجد خر على قفاه. ثم يرفعون رؤوسهم، وقد تحول في صورته التي رأوه فيها أول مرة. فقال: أنا ربكم. فيقولون: أنت ربنا. ثم يضرب الجسر على جهنم. وتحل الشفاعة. ويقولون: اللهم! سلم سلم". قيل: يا رسول الله! وما الجسر؟ قال "دحض مزلة. فيه خطاطيف وكلاليب وحسك. تكون بنجد فيها شويكة يقال لها السعدان. فيمر المؤمنون كطرف العين وكالبرق وكالريح وكالطير وكأجاود الخيل والركاب. فناج مسلم. ومخدوش مرسل. ومكدوس في نار جهنم. حتى إذا خلص المؤمنين من النار، فوالذي نفسي بيده! ما منكم من أحد بأشد منا شدة لله، في استقصاء الحق، من المؤمنين لله يوم القيامة لإخوانهم الذين في النار. يقولون: ربنا! كانوا يصومون معنا ويصلون ويحجون. فيقال لهم: أخرجوا من عرفتم. فتحرم صورهم على النار. فيخرجون خلقا كثيرا قد أخذت النار إلى نصف ساقيه وإلى ركبتيه. ثم يقولون: ربنا! ما بقي فيها أحد ممن أمرتنا به. فيقول: ارجعوا. فمن وجدتم في قلبه مثقال دينار من خير فأخرجوه. فيخرجون خلقا كثيرا. ثم يقولون: ربنا! لم نذر فيها أحدا ممن أمرتنا. ثم يقول: ارجعوا. فمن وجدتم في قلبه مثقال نصف دينار من خير فأخرجوه. فيخرجون خلقا كثيرا. ثم يقولون: ربنا! لم نذر فيها ممن أمرتنا أحدا. ثم يقول: ارجعوا. فمن وجدتم في قلبه مثقال ذرة من خير فأخرجوه. فيخرجون خلقا كثيرا. ثم يقولون: ربنا! لم نذر فيها خيرا".وكان أبو سعيد الخدري يقول: إن لم تصدقوني بهذا الحديث فاقرؤوا إن شئتم: {إن الله لا يظلم مثقال ذرة وإن تك حسنة يضاعفها ويؤت من لدنه أجرا عظيما} [4/النساء/ الآية-4] "فيقول الله عز وجل: شفعت الملائكة وشفع النبيون وشفع المؤمنون. ولم يبق إلا أرحم الراحمين. فيقبض قبضة من النار فيخرج منها قوما لم يعملوا خيرا قط. قد عادوا حمما. فيلقيهم في نهر في أفواه الجنة يقال له نهر الحياة. فيخرجون كما تخرج الحبة في حميل السيل. ألا ترونها تكون إلى الحجر أو إلى الشجر. ما يكون إلى الشمس أصيفر وأخيضر. وما يكون منها إلى الظل يكون أبيض؟"  فقالوا: يا رسول الله! كأنك كنت ترعى بالبادية. قال "فيخرجون كاللؤلؤ في رقابهم الخواتم. يعرفهم أهل الجنة. هؤلاء عتقاء الله الذين أدخلهم الله الجنة بغير عمل عملوه ولا خير قدموه. ثم يقول: ادخلوا الجنة فما رأيتموه فهو لكم. فيقولون: ربنا! أعطيتنا ما لم تعط أحدا من العالمين. فيقول: لكم عندي أفضل من هذا. فيقولون: يا ربنا! أي شيء أفضل من هذا؟ فيقول: رضاي. فلا أسخط عليكم بعده أبدا.

 

[:-453-:] Bana Suveyd b. Said de tahdis etti. Bana Hafs b. Meysere, Zeyd b. Eslem'den tahdis etti. Ata b. Yesar'dan, o

Ebu Said el-Hudri'den rivayet ettiğine göre

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zamanında bazı kimseler: Ey Allah'ın Resulü kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz, dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" buyurdu ve şöyle devam etti: "Beraberinde bulut yokken havanın açık olduğu öğle vaktinde güneşi görmekte birbirinize zahmet verir misiniz? Yine dolunay gecesinde bulut yokken dolunayı görmekte birbirinize zorluk ve sıkıntı verir misiniz?" Ashab: Hayır, ey Allah'ın Resulü deyince şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde Allah Tebareke ve Teala'yı görmekte ancak bu ikisinden birisini görürken birbirinize vereceğiniz zahmet kadar zahmet verirsiniz.

 

Kıyamet gününde bir münudi yüksek sesle şu ilanı yapacak: Her bir ümmet dünyada iken neye ibadet ediyor idiyse onun arkasından gitsin. Şanı yüce Allah'tan başka putlara, dikili taş ve haykellere ibadet edip de cehennem ateşine ardı arkasına dökülmeyecek hiçbir kimse kalmayacak. Nihayet geriye yalnızca iyi ve kötü Allalı'a ibadet edenlerle, kitap ehlinden bir miktar kalıntılar kalınca Yahudiler çağrılacak ve onlara: Ney'e ibadet ediyordunuz denilecek. Onlar: Bız Aliah'in oğlu Üzeyr'e ibadet ediyorduk, diyecekler. Onlara: Yalan söylediniz, Allah ne bir zevce, ne bir evlat edinmiştir. Şimdi ne istiyorsunuz denilecek. Onlar, Rabbimiz Susadık bize su ver diyevekler. Onlara: O su'ya gitmezmisiniz diye işaret edilecek, (denilecek). Birbirini yiyip bıtiren bir serabı andıran cehennem ateşine haşrediiecekler ve cehennem içine arka arkaya dökülecekler:

 

Sonra hristiyanlar çağrılacak onlara da: Neye ibadet ediyordunuz denilecek. Biz Allah'ın oğlu Mesih'e ibadet ediyorduk diyecekler. Onlara: Yalan söylediniz, Allah ne bir zevce, ne bİr evlat edindi denilecek. Sonra onlara: Ne istiyorsunuz diye soru!acak, onlar Rabbimiz susadık, bize su ver diyecekler. Kendilerine haydi suya gelmezmisiniz diye işaret olunacak. Onlar da birbirini yiyip bitiren bir serabı andıran cehenneme haşredilecekler ve cehennem ateşine arka arkaya dökülecekler.

 

Nihayet geriye iyi olsun, kötü olsun yüce Allah'a ibadet eden kimselerden başkası kalmayınca, şanı yüce ve her türlü eksiklikten münezzeh alemlerin Rabbi onların yanına onu görmüş oldukları surete en yakın bir surette gelerek: Ne bekliyorsunuz, her ümmet neye ibadet ediyor idiyse onun arkasından gidiyor, buyuracak. Onlar: Rabbimiz bizler dünyada iken kendilerine en çok muhtaç olduğumuz bir zamanda insanlardan ayrı kaldık, onlarla birlikte olmadık, diyecekler.

 

Alemlerin Rabbi: Rabbiniz benim diyecek, onlar: Senden Allah'a sığınırız. Biz Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayız, diyecekler. -Bunu iki yahut üç defa tekrar edecekler.- Nihayet onların bir kısmı neredeyse dönmeye kalkışacakken yüce Allah: Peki sizinle onun arasında onu kendisiyle tanıyacağınız bir alamet var mı, buyuracak. Onlar evet diyecekler. Bu sefer baldırın üzeri açılacak. (Dünyada iken) kendiliğinden Allah'a secde edenlerden, Allah'a secde etmesi için izin vermediği hiçbir kimse kalmayacak. Diğer taraftan (kendisini küfür dolayısıyla gelecek kötülüklerden) korumak maksadıyla (takiyye olarak) ve riyakarlık yaparak secde edip de sırtı tek bir tabaka haline getirilmeyecek (dümdüz edilip, kaskatı olmayacak) hiç kimse de kalmayacaktır. Böyle kimseler secde etmek istedikçe ensesi üzerine (sırtüstü) yıkılacaklar. Sonra başlarını kaldırdıklarında onun kendisini ilk defa görmüş oldukları suretine döndüğünü görecekler. Ben sizin Rabbinizim, diyecek onlar da: Sen Rabbimizsin, diyecekler.

 

Sonra cehennem'in üzerine köprü kurulacak ve şefaate izin verilecek. Onlar: Allah'ım, esenlik ver esenlik, diyecekler."

 

Ey Allah'ın Resulü, köprü nedir, diye sordular. Şöyle buyurdu: "Kaypak ve kaygandır. Onda kancalar, çengeller ve Necid'de olan ve sa'dan denilen bir de diken vardır. Müminler (köprünün üzerinden) göz kırpması gibi, şimşek gibi, rüzgar gibi, kuş gibi, en asil atlar ve develer gibi geçecekler. Kimisi kurtulmuş ve esenliğe kavuşmuş olacak, kimisi yaralı bereli salınmış olacak, kimisi de cehennem ateşine yığılmış kalmış olacak. Nihayet müminler ateşten kurtulacaklarında, nefsim elinde olana yemin ederim ki, sizden birinizin hakkın tahsil edilmesi hususunda Allah'a şiddetlice (ileri derecede) yalvarıp yakarması, kıyamet gününde cehennem ateşinde bulunan mümin kardeşleri için yalvarıp yakarmasından daha ileri olmayacaktır. Rabbimiz, bizimle beraber oruç tutuyorlar, namaz kılıyorlar, haccediyorlardı, diyecekler.

Onlara: Tanıdığınız kimseleri çıkartın denilecek ve suretleri cehennem ateşine haram edilir. Onlar da cehennem ateşinin kimisinin bacaklarının yarısına, kimisinin diz kapaklarına kadar yaktığı çok sayıda kimseleri çıkartacaklar sonra: Rabbimiz, içinde bize kendilerini çıkartmamızı emrettiğin kimselerden hiçbir kişi kalmadı, diyecekler.

 

Yüce Allah: Dönün, kalbinde hayır adına bir dinar ağırlığı kadar bir şey bulduğunuz kimseleri çıkartın buyuracak, onlar da bunun üzerine çok sayıda kimseyi çıkartacaklar, sonra da: Rabbimiz, bize çıkartmamızı emrettiklerinden hiç kimseyi orada bırakmadık, diyecekler. Sonra yine: Dönün, kalbinde hayır adına yarım dinar ağırlığında bir şeyler bulduğunuz kimseleri de çıkartın, buyuracak onlar da çok sayıda kimseyi çıkaracaklar sonra: Rabbimiz, bize çıkarmamızı emrettiklerinden hiçbir kimseyi orada bırakmadık, diyecekler. Sonra: Geri dönün, kalbinde hayır namına zerre ağırlığınca bir şeyler bulduğunuz kimseleri çıkartın buyuracak, çok sayıda kimseyi çıkaracaklar sonra da: Rabbimiz orada hayır adına bir şey bırakmadık, diyecekler."

 

Ebu Said el-Hudri de şöyle derdi: Eğer bu hadisi tasdik etmiyorsanız dilerseniz yüce Allah'ın: "Allah şüphesiz zerre ağırlığı kadar dahi zulmetmez. (Yapılan) bir iyilik olursa onu kat kat arttırır ve lütfundan büyük bir mükafat verir. " (Nisa, 40) buyruğunu okuyunuz.

 

''Aziz ve Celil Allah şöyle buyuracak: Melekler şefaat etti, nebiler şefaat etti, müminler şefaat etti. En merhametlilerin merhametlisinden başka (şefaat edecek) kalmadı buyuracak ve ateşten bir avuç alıp, içinden hayır adına hiçbir şey işlememiş, adeta kömüre dönmüş bir topluluk çıkartacak, onları hayat ırmağı denilen cennet yolları üzerindeki bir nehre atacak. Selin sürükledikleri arasında biten bir tanenin çıktığı gibi çıkacaklar. Bu gibi tanelerin taşın ya da ağacın yanında bittiğini görmüyor musunuz? Bunlardan güneşe bakanları sarımtrak ve yeşilimtrak olur, gölgede kalanları ise beyaz olur."

 

Ashab: Ey Allah'ın Resulü, sanki çölde koyun otlatmış gibisin, dediler. (Devamla) buyurdu ki: "Boyunlarında mühürler olduğu halde inci gibi çıkarlar. Cennetlikler onları tanıyacak. İşte bunlar Allah'ın önceden işledikleri herhangi bir amel ve yaptıkları bir hayır olmaksızın cennete soktuğu Allah'ın azatlılarıdır. Sonra şöyle buyuracak: Cennete girin, her neyi görürseniz o sizindir. Onlar: Rabbimiz, bize alemlerden kimseye vermediğini verdin, diyecekler. Yüce Allah: Sizin için benim nezdimde bundan daha da üstünü vardır buyuracak, onlar: Rabbimiz, bundan daha üstün ne olabilir ki, diyecekler. O: Benim rızamdır, ebediyen size gazap etmeyeceğim, buyuracak. "

 

Diğer tahric: Buhari, 4581, 7439; Tuhfetu'I-Eşraf, 4172

451 - 453

NEVEVİ ŞERHİ İÇİN TIKLA

 

"قال مسلم: قرأت على عيسى بن حماد زغبة المصري هذا الحديث في الشفاعة وقلت له: أحدث بهذا الحديث عنك؛ أنك سمعت من الليث بن سعد؟ فقال: نعم. قلت لعيسى بن حماد: أخبركم الليث بن سعد عن خالد بن يزيد، عن سعيد بن أبي هلال، عن زيد بن أسلم، عن عطاء بن يسار، عن أبي سعيد الخدري؛ أنه قال: قلنا: يا رسول الله! أنرى ربنا؟ قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "هل تضارون في رؤية الشمس إذا كان يوم صحو؟" قلنا: لا. وسقت الحديث حتى انقضى آخره وهو نحو حديث حفص بن ميسرة. وزاد بعد قوله: بغير عمل عملوه ولا قدم قدموه "فيقال لهم: لكم ما رأيتم ومثله معه".قال أبو سعيد: بلغني أن الجسر أدق من الشعرة وأحد من السيف. وليس في حديث الليث "فيقولون ربنا أعطيتنا ما لم تعط أحدا من العالمين وما بعده". فأقر به عيسى بن حماد.

 

[:-454-:] Müslim dedi ki: Ben şefaate dair bu hadisi İsa b. Hammad Zuğbe el-Mısri'ye okudum ve ona: Ben senden bu hadisi Leys b. Sa'd'dan dinledin diye tahdis edeyim mi, dedim. O: Evet, dedi. İsa b. Hammad'a: Size Leys b. Sa'd, Halid b. Yezid'den haber verdi, o Said b. Ebi Hilal'den (3/9a), o Zeyd b. Eslem'den, o Ata b. Yesar'dan, o Ebu Said el-Hudri'den şöyle dediğini nakletti: Ey Allah'ın Resulü Rabbimizi görecek miyiz, dedik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

"Bulutsuz bir günde güneşi görmekte birbirinize zarar ve zahmet verir misiniz" buyurdu. Biz, hayır, dedik.

Sonra hadisi sonuna kadar rivayet ettim, bu hadis de Hafs b. Meysere'nin rivayet ettiği hadise yakındır. "Önceden yaptıkları ve önden gönderdikleri bir am el olmaksızın" sözünden sonra da şunları ekledi: "Size bu gördüğünüz ve onunla birlikte bir misli daha vardır, denilecek."

Ebu Said dedi ki: Bana ulaştığına göre köprü kıldan daha ince ve kılıçtan daha keskindir.

Leys'in hadisi rivayetinde: "Rabbimiz bize alemlerden kimseye vermediğini verdin diyecekler" kısmı ve sonrası yoktur.

İsa b. Hammad, bunu (okuduğum bu hadisi) ikrar ve kabul etti.

 

NEVEVİ ŞERHİ: "İsa b. Hammad Zuğbe'ye okudum." Zuğbe, İsa'nın babası, Ham-mad'ın lakabıdır. Bunu Ebu Ali el-Gassani el-Ceyyani zikretmiştir. (3/33)

"Yaptıkları bir amel ve önceden gönderdikleri bir iyilik olmaksızın sözünden sonra şunu ilave etti." Bu hakkında soru sorulacak bir konudur. Şöyle sorulabilir: Birinci rivayette önceden yaptıkları önden gönderdikleri bir hayırdan söz edilmemiştir. Sadece "önceden gönderdikleri bir hayır..." geçmişti. Durum böyle olduğuna göre Müslim'in böyle bir şeyden söz edilmediği için bunu ekledi, dememesi gerekirdi.

 

Buna şöyle cevap verilir: Fazlalığın yer aldığı bu rivayette birinci rivayette yer alan "hayır" kelimesi yerine önden gönderdikleri anlamındaki lafız geçmiş ve fazlalık bu rivayetinde yer almıştır. Bu sebeple Müslim fazlalığı beyan etmek istemiş ancak "önden göndermiş oldukları bir hayır" sözünden sonra "fazladan ekledi" deme imkanını bulamamıştır. Çünkü bu rivayette bu sözkonusu edilmediğinden böyle bir yolu takip etmiştir. Ey muhatap, şunu da bil ki, onun rivayetindeki lafzı bu şekildedir ve onun ilave ettiği kısım da bundan sonra gelmektedir (demek istemiştir). Allah en iyi bilendir.

"Leys'in hadisi rivayetinde ... ve sonrası. .. yoktur ve İsa b. Hammad da bunu kabul etmiştir." Buradaki "ve sonrası" ibaresi "Rabbimiz derler" sözüne atfedilmiştir. Yani o rivayette Rabbimiz derler kısmı da, sonrası da yoktur demektir.

(455) "Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. .. Hafs b. Meysere'nin hadisine yakın rivayet etti." İkisinin isnadından kastı Hafs b. Meysere'nin isnadı ile Said b. Ebu Hilal'in isnadıdır. Her ikisi de daha önce geçen iki rivayet yolunda rivayeti Zeyd b. Eslem'den, o Ata b. Yesar'dan, o Ebu Said el-Hudri (r.a.)'dan diye almışlardır. Müslim (Allah'ın rahmeti onal'in bundan maksadı da şudur: Zeyd b. Eslem bu hadisi Ata'dan, o Ebu Said elHudri' den diye rivayet ettiği gibi aynı zamanda bunu Zeyd' den bu isnad ile Hafs b. Meysere, Said b. Hilal ve Hişam b. Sa'd'dan ibaret üç arkadaşı da rivayetetmişlerdir. Hafs ve Said'in rivayeti kitapta açık seçik bir şekilde daha önce geçti. Hişam'ın rivayeti isnad bakımından her ikisinin isnadı gibidir. Metin bakımından ise Hafs'ın hadisi rivayetine yakındır. Aziz ve Celil Allah en iyi bilendir.

 

 

303- (183) وحدثناه أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا جعفر بن عون. حدثنا هشام بن سعد. حدثنا زيد بن أسلم، بإسنادهما، نحو حديث حفص بن ميسرة إلى آخره. وقد زاد ونقص شيئا.

 

[:-455-:] Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe (3/9b) tahdis etti, bize Cafer b. Avn tahdis etti. Bize Hişam b. Sa'd tahdis etti. Bize Zeyd b. Eslem her ikisinin (Hafs ve Said'in) isnadlarıyla Hafs b. Meysere'nin rivayet ettiği hadise yakın sonuna kadar tahdis etti, ancak bazı şeyleri ziyade ve eksik rivayet etti.

 

DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın