DEVAM: 94- MÜSLÜMANLARDAN BİR ÇOK TAİFE'NİN HESAPSIZ VE AZAPSIZ
OLARAK OLARAK CENNET'E GİRECEKLERİNE DELİL BABI
374 - (220) حدثنا
سعيد بن
منصور. حدثنا
هشيم. أخبرنا
حصين بن
عبدالرحمن؛
قال: كنت عند
سعيد بن جبير
فقال: أيكم
رأى الكوكب الذي
انقض
البارحة؟ قلت:
أنا. ثم قلت:
أما إني لم أكن
في صلاة.
ولكني لدغت.
قال: فماذا
صنعت؟ قلت: استرقيت.
قال: فما حملك
على ذلك؟ قلت: حديث
حدثناه
الشعبي. فقال:
وما حدثكم
الشعبي؟ قلت:
حدثنا عن
بريدة بن حصيب
الأسلمي؛ أنه
قال: لا رقية
إلا من عين أو
حمة. فقال: قد
أحسن من انتهى
إلى ما سمع.
ولكن حدثنا
ابن عباس عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
"عرضت علي
الأمم. فرأيت
النبي ومعه
الرهيط.
والنبي ومعه
الرجل
والرجلان.
والنبي ليس
معه أحد. إذ رفع
لي سواد عظيم.
فظننت أنهم
أمتي. فقيل لي:
هذا موسى صلى
الله عليه
وسلم وقومه.
ولكن انظر إلى
الأفق. فنظرت.
فإذا سواد
عظيم. فقيل لي:
انظر إلى
الأفق الآخر.
فإذا سواد
عظيم. فقيل لي:
هذه أمتك.
ومعهم سبعون
ألفا يدخلون الجنة
بغير حساب ولا
عذاب".ثم
نهض فدخل
منزله. فخاض
الناس في
أولئك الذين
يدخلون الجنة
بغير حساب ولا
عذاب. فقال
بعضهم: فلعلهم
الذين صحبوا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. وقال
بعضهم: فلعلهم
الذين ولدوا
في الإسلام
ولم يشركوا
بالله. وذكروا
أشياء. فخرج
عليهم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال: "ما
الذي تخوضون فيه؟"
فأخبروه. فقال
"هم الذين لا
يرقون. ولا يسترقوون.
ولا يتطيرون.
وعلى ربهم
يتوكلون" فقام
عكاشة بن
محصن. فقال:
ادع الله أن
يجعلني منهم.
فقال "أنت
منهم" ثم قام
رجل آخر فقال:
ادع الله أن
يجعلني منهم.
فقال "سبقك بها
عكاشة".
[:-526-:] Bize Said b. Mansur tahdis etti. Bize Huşeym tahdis etti,
bize Husayn b. Abdurrahman haber verip dedi
ki: Said b. Cubeyr'in yanında idim. Dün gece kayan yıldızı hanginiz gördü dedi,
ben: Ben, dedim. Sonra: Ben namaz kılmıyordum ama zehirli bir haşere beni
sokmuştu, dedim. O: Ne yaphn dedi, ben: Rukye yaptım, dedim. O: Seni bunu
yapmaya iten ne oldu, dedi, ben Şa'bi'nin bize tahdis ettiği bir hadis dedim.
O: Şa'bi size neyi tahdis etti dedi, ben şöyle dedim: Bize Bureyde b. Husayb
el-Eslemi'den şöyle dediğini tahdis etti: Rukye ancak bir göz (nazar değmesi)
yahut bir zehirli haşeratın sokmasından dolayı yapılır, dedi.
Şu'be: Duyduğuna göre
hareket eden güzel bir iş yapmıştır. Ama İbn Abbas da bize Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu tahdis etti:
"Ümmetler bana
gösterildi. Kimi nebiyi beraberinde küçük bir topluluk ile gördüm, kimi nebiyi
beraberinde bir iki adam bulunduğu halde gördüm, kimi nebi ile birlikte de hiç
kimse yoktu. Derken bana büyük bir kalabalık gösterildi. Onların ümmetim
olduğunu sandım. Bana: Bu Musa ve onun kavmidir ama sen şu ufuğa bak, denildi.
Ben de baktım, pek büyük bir kalabalık gördüm, sonra bana: Şu diğer ufuğa bak
denildi, ben de baktım, orada da büyük bir kalabalık gördüm. Bana: Bu senin ümmetindir,
onlarla birlikte de hesapsız ve azapsız olarak cennete girecek yetmiş bin kişi
vardır, denildi."
Sonra kalkıp evine
girdi, insanlar cennete hesapsız ve azapsız olarak girecek o kimseler hakkında
söze daldılar. Bazıları: Belki de onlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e ashab olanlardır, dedi, bazıları: Belki onlar İslam geldikten sonra
doğup da Allah'a ortak koşmayanlardır, dedi ve çeşitli şeyleri sözkonusu
ettiler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sonra yanlarına Çıkıp geldi ve: "Neyin hakkında söze
daldınız" buyurdu. Onlar da O'na haber verince O: "Onlar rukye
yapmayanlar, rukye yapılmasını istemeyenler, kendilerini uğursuzluk duygularına
kaptırmayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir" buyurdu.
Bunun üzerine Ukkaşe b.
Mihsan ayağa kalkıp: Beni onlardan kılması için Allah'a dua et, dedi. Allah
Resulü: "Sen onlardansın" buyurdu. Sonra başka bir adam ayağa
kalkarak: Beni onlardan kılması için Allah'a dua et, dedi. Allah Resulü:
"Bunu Ukkaşe senden önce istedi" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
3410 -muhtasar olarak-, 5705, 5752, 6472 -muhtasar olarak-, 6541; Tirmizi,
2446; Tuhfetu'I-Eşraf, 5493
NEVEVİ ŞERHİ: "Dün gece hanginiz kayan yıldızı gördü." (3/92)
Dün (anlamındaki elbariha) geçen en yakın gece hakkında kullanılır. Ebu'l-Abbas
Sa'leb dedi ki:
Zevalden
önce gece denilir, zevalden sonra ise dün (bariha) denilir. Sa'leb' den
başkaları da böyle demiştir. Onların açıklamalarına göre bu isim zeval buldu
anlamındaki "berihe"den türetilmiştir. Müslim'in sahihinde rüya
bölümünde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sabah namazını kıldırdıktan
sonra: "Dün gece (el-Bariha) sizden rüya gören kimse var mı" diye
sorardı.
"Namaz
kılmıyordum, ama beni zehirli bir haşerat sokmuştu." Bu sözleriyle namaz
kılmakta olmadığı için namaz kılarak uykusuz kalıp, ibadet/e geceyi geçirdiği
kanaatini kendisinden uzaklaştırmak istemiştir.
"Ledeğa"
fiili ile ilgili olarak dilciler: "Akrep ve zehirli hayvanlar bir kişiyi
sokup, zehirlerini akıtması halinde bu fiil kullanılır.
"Ancak
gözden yahut bir zehirli hayvan sokmasından dolayı efsun (rukye) yapılır."
Buradaki "el-hume" akrep ve benzeri hayvanların zehirleri
anlamındadır. Zehirin keskinliği ve harareti anlamında olduğu da söylenmiştir.
Maksat ise akrep ve benzeri zehirli hayvanlardır. Yani ancak bu şekilde zehirli
hayvan sokmasından dolayı rukye yapılır.
Göz
(nazar değmesi) ise nazar eden kimsenin gözü ile başkasına nazar etmesi,
nazarının değmesi demektir. Nazar değmesi de birhaktır.
el-Hatlabi
dedi ki: Kendisine nazar değmiş yahut zehirli bir hayvan tarafından sokulmuş
bir kimseden çok rukyeyi hak eden ve bununla ondan daha çok şifa bulacak kimse
yoktur. Nitekim Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de rukye yapmış ve rukyeyi
emretmiştir. Eğer yapılan rukye (okuma, efsun) Kur'an ve yüce Allah'ın isimleri
ile olursa mübahtır. Bunların mekruh oluşu Arapça olm~yanlar hakkındadır; çünkü
bunlar bazen küfrü gerektiren yahut şirkin de karıştığı birtakım sözler
olabilir. Cahiliye döneminde yaptıkları ve afetleri önleyeceğini ileri sürüp,
cinler tarafından ve onların yardımıyla gerçekleştiğine inandıkları birtakım
sığınma ve himaye dualarının, cahiliye anlayışına göre yapılan rukyelerin
mekruh görülmüş olma ihtimali de vardır. Hatlabi (rahimehullah) 'ın sözleri
bunlardır. Allah en iyi bilendir.
"Kimi
nebiyi beraberinde az bir toplulukla birlikte gördüm." Buradaki
"ruhayt" (3/93) on kişiden aşağı topluluğa denilir.
"Oldukça
büyük bir kalabalık gördüm, bana bu senin ümmetindir. Onlarla birlikte de
hesapsız ve azapsız olarakcennete yetmiş bin kişi girecektir, denildi. "
Yani bunlarla birlikte senin ümmetinden yetmiş bin kişi daha vardır .
Bu
yetmiş bin kişinin onun ümmetinden olacağından hiçbir şüphe yoktur. ifadenin
takdirine gelince, senin ümmetinden olmakla birlikte bunlarla beraber olmayan
yetmiş bin kişi daha vardır anlamında olma ihtimali olduğu gibi, bunlar
arasında bu şekilde yetmiş bin kişi vardır anlamında olma ihtimali de vardır.
Bu ihtimali Buhari'nin sahihindeki: "Bu senin ümmetindir ve bunlardan yetmiş
bin kişİ. .. cennete girecektir" rivayeti desteklemektedir. Allah en iyi
bilendir.
"insanlar
daldı" yani bu konuda konuşup, birbirleriyle tartıştılar. (3/94)
Böylelikle bundan ilim ve şer'i naslar hakkında faydalanmak ve gerçeği ortaya
çıkarmak kastıyla münazara yapıp, tartışmanın mübah olduğu anlaşılmaktadır.
Allah en iyi bilendir.
375 - (220) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا محمد بن
فضيل عن حصين،
عن سعيد بن
جبير. حدثنا
ابن عباس قال:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم "عرضت
علي الأمم" ثم
ذكر باقي
الحديث، نحو
حديث هشيم.
ولم يذكر أول
حديثه.
[:-527-:] Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize
Muhammed b. Fudayl. Husayn'dan, o da Sa'id b. Cübeyr'den naklen rivayet etti.
(Dediki): Bize İbni Abbas rivayet etti. (Dediki): Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem): «Bana bütün ümmetler gösterildi. » buyurdular sonra hadisin geri
kalan kısmını Hüseyim hadisi gibi rivayet etti. Yalnız Hüşeym hadisinin baş
tarafını zikretmedi.
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhâri «Kitabu'l Merdâ'vet-Tıb» ile «Ehadisü'l
Enbiya» ve «Kitabur' Rikak» da Tirmizi : «Kitabu'z-Zuhd» de Nesai 'de
«Kitabu't-Tib» da tahric etmişlerdir. Husayn b. Abdirrahman'ın «namazda filân
değildim. Lâkin beni akrep sokmuştu»
demesi kendisinin ibadette bulunduğunu zannetmesinler yani yapmadığı bir
şey'i yaptı zannederek başkasına o suretle anlatmasınlar diyedir.
Rukye:
Hasta okumaktır. Hadisdeki «ayn» dan murad da nazar olmaktır. Bazı insanların
gözlerinin başkalarına dokunduğu dinen hak olduğu gibi bugün tıbben de kabul
edilmiştir.
Hume:
Akrep ve yılan gibi hayvanların zehiri ve o zehirin tevlid ettiği şiddet ve
hararettir.
«Nazarla
zehirli hayvan sokmasından başka hiç bir şeyde Rukiye yoktur.» cümlesi hakkında
Hattabî şunları söylemiştir: «Bu hadisin mânası nazar olana ve zehirli hayvan
sokana okumaktan daha şifâ bahş ve daha evlâ hiç bir deva yoktur, demektir.
Çünkü bunların zararı pek şiddetlidir. Yoksa hastalara okunmaz demek değildir.
Filvaki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hem okumuş hemde okumayı emretmiştir. Hastaya Kur'an ve
esmaullâh okumak mubahtır. Okumanın mekruh olanı arapçadan başka bir dille
yapılandır. Çünkü bu ya küfüre varır yahut içine şirk karışan sözlerden ibaret
olur. Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem/in kerih gördüğü hasta okuma
cahiliyet devrinde Arapların yaptığı muskacılık (nüsha) dır. Onlar bunun
hastalıkları gidereceğine inanır ve cinlerin yardımı ile yapıldığını
söylerlerdi.»
İbni
Esir diyor ki: «Hadislerin bazısında hasta okumanın caiz olduğu diğer
bazılarında ise; bundan nehyedildiği görülmektedir; ve her iki hususa aid bir
çok hadisler vardır. Bunların araları şöyle bulunur: mekruh olan okuma
Arapçadan başka bir lisanla ve Allah Teâlâ'nın isimlerini, sıfatlarını, semadan
indirdiği kitaplarındaki kelâmını zikretmeksizin yapılacak okumanın mutlaka
fayda vereceğine i'tikad ve itimad edilendir. Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in :
«Okunan
kimse tevekkül etmiş sayılmaz.» buyurmasının mânası da budur. Ama Kur'an-ı
Kerim ve esmâ-ı ilâhiyeyi okumak suretiyle yapılan rukye mekruh değildir...»
«Hem
onlarla birlikte cennete hesapsız, azapsız girecek yetmiş bin kişi (daha)
var...» ifadesinden murad şüphesiz ki yine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in ümmetidir. Yalnız cümlenin takdiri hususunda iki ihtimal vardır.
1-
Bu yetmişbin kişi ufukta gösterilenlerden başkadır.
2-
Yetmişbin kişi ona gösterilenler cümlesindendir. Nitekim Buhârî'nin rivayeti de bu ihtimali teyid
etmektedir. Hadis-i şerif :
Şer'-i
bir delilin üzerinde münazara ve münakaşa yapmanın mubah olduğuna; delildir.