SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

TAHARE BAHSİ

<< 273 >>

DEVAM: 22- MESTLERE MESH ETMEK

 

73 - (273) حدثنا يحيى بن يحيى التميمي. أخبرنا أبو خيثمة عن الأعمش، عن شقيق، عن حذيفة؛ قال:

 كنت مع النبي صلى الله عليه وسلم. فانتهى إلى سباطة قوم. فبال قائما. فتنحيت. فقال "أدنه" فدنوت حتى قمت عند عقبيه. فتوضأ، فمسح على خفيه.

 

[:-623-:] Bize Yahya b. Yahya et-Temiml tahdis etti. Bize Ebu Hayseme, A'meş'ten haber verdi, o Şakik'den, o

Huzeyfe'den şöyle dediğini nakletti:

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idim. Bir kavmin çöplüğüne kadar gitti ve ayakta küçük abdestini bozdu. Ben kenara çekildim. O: "Yaklaş" buyurdu. Ben de ökçelerinin yanında duruncaya kadar yaklaştım. Abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 225 -muhtasar olarak-, 224, 226, 247; Ebu Davud, 23; Tirmizi, 13,26,27,28, 18; İbn Mace, 305, 306, 544; Tirmizi, 13; Tuhfetu'l-Eşraf, 3335

 

DAVUDOĞLU ŞERHİ AŞAĞIDA

 

NEVEVİ ŞERHİ: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte idim. Bir kavmin çöplüğüne gitti.. ." Subate (çöplük), çöp, toprak ve benzeri şeylerin atıldığı yerdir. Bu genelde evlerin yakın yerlerinde ev sahiplerine ait bir irtifaktır.

 

Hattabi dedi ki: Çöplükler çoğunlukla yumuşak, toprakla karışık olup, onlarda küçük abdest bozulduğunda yolunu bulup, gider ve abdest bozanın üzerine sıçramaı.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ayakta küçük abdest bozma sebebine gelince, bu hususta ilim adamlarının çeşitli açıklamaları vardır. Bunları Hattabi, Beyhaki ve diğer imamlar nakletrr.iş bulunmaktadır.

 

1 - Birinci açıklama onların dediklerine göre ŞafiI' den de rivayet edilmiş bir açıklamadır. Buna göre Araplar bel ağrısına iyi gelir diye ayakta küçük abdest bozarlardı. Bu sebeple o sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in muhtemelen beli de ağrıyordu.

2- İkinci açıklamaya göre ise bunun sebebi Beyhaki ve başkalarının naklettikleri zayıf bir rivayete göre O, diz kapağının iç tarafındaki bir rahatsızlık dolayısıyla ayakta küçük abdest bozmuştur.

3- Çömelmek için bir yer bulamamış olduğundan ötürü ve çöplüğün önündeki bölümü yüksek olduğundan dolayı ayakta küçük abdestini bozmaya mecbur olmuştur. (3/165)

4- İmam Ebu Abdullah el-Mazerı ile Kadı Iyaı -Allah'ın rahmeti onlara- dördüncü bir açıklamayı sözkonusu ederek onun ayakta küçük abdest bozmasının sebebi, oturma halinden farklı olarak çoğunlukla diğer yoldan hadesin çıkmayacağından emin olunan bir haloluşudur. Bundan dolayı Ömer (r.a.)~ Ayakta küçük abdest bozmak dübürü (arka yolu) daha sağlam korur, demiştir.

5- Buna dair beşinci bir açıklama da ihtimal dahilindedir. O da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bunu o sefer bu şekilde abdest bozmanın caiz olduğunu göstermek için yapmıştır. Yoksa onun sürekli adeti oturarak küçük abdest bozmak idi. Buna da Aişe (r.anha)'nın naklettiği şu hadisi delildir: "Size Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayakta iken küçük abdest bozardı diye nakleden kimselerin sözünü doğru kabul etmeyin, O ancak oturarak küçük abdest bozardı." Bunu Ahmed b. Hanbel, Tirmizi, Nesai ve başkaları rivayet etmiş olup, senedi ceyyiddir. Allah en iyi bilendir.

 

Ayakta küçük abdest bozmanın yasaklanması hakkında sabit olmayan birtakım hadis1er rivayet edilmiştir ama Aişe (r.anha)'nın rivayetettiği bu hadis sabittir. Bundan dolayı ilim adamları bir mazeret olması hali dışında ayakta küçük abdest bozmak mekruhtur demişlerdir. BunLlnla birlikte bu mekruhluk tah rime n değil, tenzihen mekruhtur.

 

İbnu'l-Münzir, el-İşrak adlı eserinde şöyle demektedir: İlim adamları ayakta küçük abdest bozmak hakkında ihtilaf etmişlerdir. Ömer b. el-Hattab (r.a.), Zeyd b. Sabit, İbn Ömer ve Sehl b. Sa'd'dan ayakta küçük abdest bozdukları rivayet edilmekle birlikte aynı husus Enes, Ali ve Ebu Hureyre (radıyallahu imhum)'dan da rivayet edilmiş, İbn Sirin ve Urve b. ez-Zubeyr bunu fiilen yapmış, İbn Mesud, Şa'bi ve İbrahim b. Sa'd bunu mekruh görmüşlerdir. İbrahim b. Sa'd ayakta küçük abdest bozanın şahadetini geçerli kabul etmezdi.

 

Bu hususta üçüncü bir görüş de şudur: Eğer sidiğin üzerine kısmen sıçrayacağı bir yerde ise mekruhtur, eğer sıçramıyor ise bir sakıncası yoktur. Bu da Malik'in görüşüdür. İbnu'l-Münzir der ki: Ben oturarak küçük abdest bozmayı müstehap (sevilen bir iş) olarak görüyorum, ayakta küçük abdest bozmak da bana göre mübahtır çünkü bütün bunlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den sabittir. Bunlar İbnu'l-Münzir'in açıklamalarıdır. Allah en iyi bilendir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir kavmin çöplüğünde küçük abdest bozması hakkında ise çeşitli ihtimaller sözkonusudur. Bunların en kuvvetlisi şudur: Onlar bu işi tercih ediyor ve bundan hoşlanmamaları sözkonusu değildi. Hatta bundan dolayı memnun dahi oluyorlardı. Bu durumda olan bir kimsenin toprağına küçük abdest bozmak da caizdir, yemeğinden yemek de caizdir. Sünnet-i seniyyede bunun benzerleri sayılamayacak kadar çoktur. Biz bu kaideye Ebu Hureyre (r.a.)'ın rivayet ettiği iman bölümünde geçen" ... ben de tilkinin toparlandığı gibi toparlandım ... " hadisinde işaret etmiştik.

 

İkinci açıklamaya göre bu çöplük, sözü geçen kavme özelolarak ait değildi. Aksine onların evlerinin önündeki düzlükte ve bütün insanlara aitti. Kendilerine yakın olduğundan ötürü onlara izafe edilmiştir.

 

Üçüncü bir açıklamaya göre onlar ya açık bir izin ile yahut bu anlamda gelen bir durum ile ihtiyacını görmek isteyen kimselere izin vermiş olabilirlerdi. Allah en iyi bilendir.

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bilinen adeti ihtiyacını karşılamak istediğinde uzaklara gitmek olmakla birlikte evlere yakın bir çöplükte küçük abdest bozması ile ilgili olarak Kadı İyaz (Allah ondan razı olsun) şunu zikretmektedir: Bunun sebebi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in O bilinen yerde Müslümanların işleriyle ve onların maslahatlarını ele almakla meşgul bulunması idi. Muhtemelen orada uzun bir süre kalmış ve sonunda küçük abdesti onu sıkıştırıp, uzaklaşma imkanını bulamamış olmasıyd1.Eğer uzak bir yere gitmeye kalkışmış olsaydı zarar görecektL Bunun için çöplüğe gitmiş, Huzeyfe de onu diğer insanların gözünden saklamak için yakınında durmuştu. Kadı İyaz'ın bu açıklaması güzeldir ve güçlü bir açıklamadır. Allah en iyi bilendir.

"Ben uzaklaşmak istedim. O: Yaklaş, buyurdu. Ben de yaklaştım ... " (3/166) İlim adamları dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in onu yanına çağırması onunla insanların ve diğer bakan kimselerin gözünden gizlenip saklanması içindi; çünkü öyle bir hal gizlenip, saklanılması gereken ve adeten utanılan bir haldir. Onun yaptığı iş, diğer abdest bozmanın sözkonusu olmayacağından emin olunduğu ayakta küçük abdest bozma işiydi. Ayrıca hoş olmayan koku da çıkarmıyordu. Bundan dolayı yaklaşmasını istemiştir.

 

Bir diğer hadiste ise ihtiyacını görmek isteyince "kenara çekil" buyurmuştur. Çünkü o sırada ihtiyacını oturarak görüyordu ve her iki abdesti bozmak ihtiyacı vardr,-o takdirde de hoş olmayan koku ve ona bağlı diğer hususlar da ortaya çıkabilirdi.

 

Bundan dolayı bazı ilim adamları hadis hakkında şöyle demiştir: Küçük abdestini bozan kişi eğer ayakta abdestini bozuyorsa ona yaklaşmak sünnettendir. Şayet oturuyor ise sünnet ondan uzak durmaktır. Yüce Allah en iyi bilendir.

 

Hadisten Çıkan Hükümler

 

Şunu da bilmek gerekir ki, bu hadis çeşitli hükümleri kapsayan bir hadis olup, bunların birçoğu daha önceki açıklamalarımlZda geçti. Burada da onlara kısaca işaret edelim:

1 - Mestler üzerine mesh etmek sabittir.

2- İkamet halinde mestlere mesh etmek caizdir.

3- Ayakta küçük abdest bozmak ve bir kimsenin bu şekilde abdest bozana yakın olması caizdir.

4- Küçük abdestini bozan bir kimsenin yanındaki arkadaşından kendisi-

ni gizlemesi, saklaması için kendisine yakınlaşmasını istemesi caizdir.

5- Bu gibi hallerde kendisini saklamak müstehaptır.

6- Evlere yakın yerde küçük abdest bozmak caizdir.

Hadiste bunun dışında hükümler de vardır. Allah en iyi bilendir.

 

 

DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhari «Kitabu'l-Vudu'» ve «Kitabu't-Tahare»de müteaddit yerlerde Ebu Davud, Tirmizî, Nesai ve. îbni Mace dahi «Kitabu't Tahare» da muhtelif ravilerden tahric etmişlerdir.

 

Hadis-i şerif ayakta bevl etmenin ve mest üzerine meshin delillerindendir.

 

Sülata: Mezbele ve çöplük manasına gelir. Ve ekseriyetle evlere yakın yerlerde olur. Sahipli olanları bulunduğu gibi komşular arasında müşterek bulunanlarıda vardır. Ekseriyetle mezbeleler toprakla karışık kaba bir halde bulundukları için üzerlerine bevl veya su gibi şeyler atıldığı zaman insanın üzerine sıçramaz. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in ayakta bevl etmesinin sebebi hususunda ulemadan muhtelif kaviller rivayet olunmuştur. Bunları Hattabi,   Beyhakî ve başkaları nakletmişlerdir. Şöyleki;

 

1- Araplar bel ağrısına iyi gelir ümidiyle ayakta bevl ederlerdi. O anda Resullallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in de belinden muzdarip olması ihtimal dahilindedir. Bu kavil imam Şafiî'den de rivayet olunmuştur.

 

2- Zayıf bir rivayete göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dizindeki bir illetten dolayı ayakta bevl etmiştir.

 

3- Oturacak bir yer bulamadığı için mecburen ayakta bevl etmiştir.

 

4- Ebu Abdillah Mazîrî ile Kaadi îyaz'ın zikrettikleri bir veçhe göre yakınında insanlar bulunduğu için oturarak bevl edildiği zaman ekseriyetle vuku bulunan hal başa gelir endişesiyle ayakta bevl etmiştir. Bundan dolayıdır ki Hz. Ömer  (R.A.) «Ayakta bevl etmek dübür için daha emniyetlidir» demiştir.

 

5- İhtimal o defa ayakta bevl etmesi; bununda caiz olduğunu göstermek içindir. Zîra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in devam üzere adeti oturarak bevl etmekti. Nitekim Aişe (R.A.)'nın: «Size kim Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayakta bevl ederdi derse inanmayın. O ancak oturarak bevl ederdi.» demeside bunu gösterir. Bu haberi Ahmed b. Hambel, Tirmizî, Nesaî ve diğer hadis imamları güzel bir senetle tahric etmişlerdir.

 

Vakıa bu babda sabit olmayan bazı hadisler varsa da Hz. Aişe'den rivayet edilen bu hadis Sahih ve sabittir. Bundan dolayıdır ki; ulema ayakta bevl etmenin mekruh olduğunu söylemişlerdir. Ancak bir özürden dolayı ayakta bevl etmek caizdir. Buradaki kerahet, kerahet-i tenzihiyyedir. İbni-l Münzir «El-İşrak» Nam eserinde şöyle demektedir. «Ayakta bevl hususunda ulema ihtilaf etmişlerdir. Ömer b. Hattab Zeyd b. Sabit. Abdullah b. Ömer ve Sehl b, Sa'd (R.A.)  hazeratının ayakta bevl ettikleri sabit olmuştur. Bu fiîl Enes, Ali ve Ebu Hureyre (R.A.)'den de rivayet edildiği gibi îbni Sîrin'le Urvetü'bnü Zübeyr dahi ayakta bevletmişlerdir.

 

İbni Mes'ud (R.A.) Şa'bî ve İbrahim b. Sa'd ayakta bevl etmeyi mekruh saymışlardır. Hatta İbrahim b. Sa'd ayakta bevl edenin şehadetini kabul etmezmiş. Burada üçüncü bir kavil daha vardır. Bu kavle göre bevl edilen yer sert olup bevl insanın üzerine sıçrarsa o yerde ayakta bevl etmek mekruhdur. Sıçramayacak bir yerde beis yoktur İmam Malik'in kavlide budur. Bence oturarak bevl etmek daha iyidir. Ama ayakta bevletmekde mubahtır. Zira her iki şekilde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sabit olmuştur. İbni Münzir'in sözü burada sona erer.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in bir kavmin çöplüğüne bevl etmesine gelince: Bu hususta da bir kaç kavil vardır:

 

1- O kavmin çöplüklerine bevl edilmesinden razı hatta memnundular. Hali böyle olan kimsenin yerine bevl etmek, onun meyve ve yiyeceğinden yemek mubahtır. Bunun sünnetten misalleri saymakla bitmiyecek kadar çoktur. Nevevî bu kavli tercih etmektedir.

 

2- Çöplük bir kavme mahsus değil umuma aitti. Yalnız o kavmin evlerine yakın olduğu için onlara izafe olunmuştur.

 

3- Çöplük bir kavmin malı da olsa oraya kaza-i hacet etmek için herkese izin vermişlerdir.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in kaza-i hacet için uzaklara gitmek adeti olduğu halde o defasında evlere yakın bir çöplüğe gitmesinin sebebi o yerde müslümanların işleri ile meşgul olduğundandır. İhtimal meclis uzamış da kendisini bevl sıkıştırmış ve uzaklara gidememiştir. Hz. Huzeyfe'yi arkasına almasıda görünmesine mani olsun diyedir. Bu kavil Kaadi Iyaz'ındır. Ona «yaklaş» emrini vermesini ulema bu suretle tefsir etmişlerdir. Çünkü Bevl hali adete göre utanılan ve gizlenilen bir haldir.

 

 

74 - (273) حدثنا يحيى بن يحيى. أخبرنا جرير عن منصور، عن أبي وائل؛ قال:

 كان أبو موسى يشدد في البول. ويبول في قارورة ويقول: إن بني إسرائيل كان إذا أصاب جلد أحدهم بول قرضه بالمقاريض. فقال حذيفة: لوددت أن صاحبكم لا يشدد هذا التشديد. فلقد رأيتني أنا ورسول الله صلى الله عليه وسلم نتماشى. فأتى سباطة خلف حائط. فقام كما يقوم أحدكم. فبال. فانتبذت منه. فأشار إلى فجئت. فقمت عند عقبه حتى فرغ.

 

[:-624-:] Bize Yahya b. Yahya tahdis etti. Bize Cerir, Mansur'dan haber verdi. O Ebu Vail'den şöyle dediğini nakletti:

 

Ebu Musa küçük abdest bozmak hususunda işi çok sıkı tutar, küçük abdestini bir şişeye bozar ve şöyle derdi: İsrailOğullarının herhangi birisinin derisine sidik bulaşırsa onu makaslarla keserdi. Huzeyfe dedi ki: Sizin bu arkadaşınızın bu işi bu derece sıkı tutmamış olmasını çok arzu ederdim çünkü ben kendimi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yürürken gördüğümü bilirim. O (3/65b) bir (bahçe) duvarın{ın) arkasındaki bir çöplüğe gitti. Sizden herhangi birinizin ayakta durduğu gibi durdu sonra küçük abdestini bozdu. Ben biraz uzaklaştım. Bana işaret etmesi üzerine yanına geldim, işini bitirinceye kadar ökçelerinin yanında ayakta durdum.

 

Tahric bilgisi 623 ile aynı.

 

NEVEVİ ŞERHİ: "ArkadaşınlZın bu işi bu kadar sıkı tutmamış olmasını çokça arzu ederdim ... " Huzeyfe'nin maksadı şudur: İşi bu kadar sıkı tutmak sünnete aykırıdır çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayakta küçük abdestini bozmuştur. Ayakta küçük abdest bozan kimsenin sıçramalara maruz kalacağında da şüphe yoktur. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise bu ihtimali hiç önemsememiş ve Ebu Musa (r.a.)'ın yaptığı gibi bir şişe içinde küçük abdest bozmak gibi bir külfete kendisini sokmamıştı. Allah en iyi bilendir.

 

 

DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu rivayette Hz. Huzeyfe'nin: «Bana işaret etti.» Demesinden bazıları bundan önceki rivayetteki: «Yaklaş dedi» ifadesinin de işaretle olduğunu anlamışlarsada bu doğru değildir. Çünkü Taberani'nin rivayetinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Hz. Huzeyfe'ye: «Beni ört.» dediği tasrih edilmiştir. Binaenaleyh ona hem işaret etmiş hem de yaklaşmasını emir buyurmuş demektir. İki rivayetin arasını bu suretle bulmak mümkündür. Hz. Huzeyfe'yi sözle değil işaretle çağırmıştır. Binaenaleyh bu hadiste bevl esnasında konuşmaya delalet yoktur; diyenlere Aynî şu cevabı vermiştir: «Bu söz düşünülmeden söylenmiştir. Çünkü Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in Huzeyfe'ye işareti yahut (beni ört) demesi bevl esnasında değil ondan öncedir. Şu halde bundan nasıl olurda bevl esnasında konuşmanın caiz olmadığı hükmü çıkarılabilir.

 

Aynî 'nin sözünden bevl esnasında konuşmanın mubah olduğu manası anlaşılmamalıdır. Çünkü onun itirazı hükme değil bu hükmü onunla alakası olmayan bir delilden çıkarmaya çalışanadır. Yoksa kaza-i hacet esnasında konuşmak ona görede mekruhtur. Ancak bu kerahet başka delilden anlaşılmıştır.

 

Ben-i İsrail kıssasındaki cildden murad Kurtubî 'ye göre sırtlarına giydikleri kürktür. Bazıları buradaki cildi zahiri manasına almışlardır. Yani Ben-i İsrail'den birinin tenine bevl sıçrarsa onu makasla kesermiş, Ebu Davud 'un rivayet ettiği bir hadis de zahirî manayı tekid etmektedir.

 

Huzeyfe (R.A.)'ın «Arkadaşınızın bu derece şiddet göstermemesini isterdim» demesi bu şiddeti sünnete muhalif gördüğü içindir. Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayakta bevl etmiştir. Şüphesizki ayakta bevl eden az çok bevlin sıçramasına maruzdur. Fakat Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu ihtimale ehemmiyet vermemiş ve şişe içine bevl etmek tekellüfünde bulunmamıştır.

 

İbni Battal az miktarda bevl sıçramasının ruhsat olduğuna bu hadisle istidlal eder. Zira ayakta bevl eden kimsenin üzerine iğne ucu gibi ufak bevl sıçrayacağı malumdur.

 

Hadis-i Şerif bu ümmete gösterilen semahat ve kolaylıklara delildir. Ben-i îsraile bunun zıddına olarak isru iğlal denilen meşakketli şeyler emrolunmuştu. Bevl sıçrayan yeri makasla kesmek de bunlardan biri idi. Ulema iğne ucu kadar ufak bevl damlalarının hükmünde ihtilaf etmişlerdir. İmam Malik'e göre bunları yıkamak müstehaptır. Şafiî'ler yıkamanın farz olduğuna kaildirler. Ebu Hanife her necasetin az miktarında olduğu gibi burada da suhulet göstermiş yıkamak lazım olmadığını söylemiştir. Sevri'nin dahi: «Selef bevlin az miktarına ruhsat verirlerdi» dediği rivayet olunur.