NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
88 - (349) وحدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
محمد بن
عبدالله
الأنصاري.
حدثنا هشام بن
حسان. حدثنا
حميد بن هلال
عن أبي بردة، عن
أبي موسى
الأشعري. ح
وحدثنا محمد
بن المثنى.
حدثنا
عبدالأعلى
(وهذا حديثه)
حدثنا هشام عن
حميد بن هلال.
قال (ولا
أعلمه إلا عن
أبي بردة) عن
أبي موسى قال:
اختلف
في ذلك رهط من
المهاجرين
والأنصار. فقال
الأنصاريون: لا
يجب الغسل إلا
من الدفق أو
من الماء.
وقال المهاجرون:
بل إذا خالط
فقد وجب
الغسل. قال:
قال أبو موسى:
فأنا أشفيكم
من ذلك. فقمت
فاستأذنت على
عائشة. فأذن
لي. فقلت لها:
يا أماه! (أو يا
أم المؤمنين!)
إن أرد
أن أسألك عن
شيء. وإن
أستحييك.
فقالت: لا تستحي
أن تسألني عما
كنت سائلا عنه
أمك التي
ولدتك. فإنما
أنا أمك. قلت:
فما يوجب
الغسل؟ قالت:
على الخبير سقطت.
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم "إذا جلس
بين شعبها
الأربع، ومس
الختان
الختان، فقد وجب
الغسل".
[ش
(على الخبير
سقطت) معناه
صادفت خبيرا
بحقيقة ما
سألت عنه،
عارفا بخفيه
وجليه. حاذقا
فيه. (ومس
الختان
الختان) قال
العلماء:
معناه غيبت
ذكرك في
فرجها. وليس
المراد حقيقة
المس. وذلك أن
ختان المرأة
أعلى الفرج،
ولا يمسه
الذكر في
الجماع.
والمراد المماسة
المحاذاة].
{88}
Bize Muhammed b.
el-Müsenna rivayet etti. (Dediki); Bize Muhammed b. Abdillah el Ensarı rivayet
etti. (Dediki): Bize Hişam b. Hassan rivayet etti. (Dediki): Humeyd b. Hilal
Ebu Bürde'den, o da Ebu Musa el-Eş'ari'den naklen rivayet etti. H.
Bize yine Muhammed b.
el-Müsenna rivayet ettj. (Dediki): Bize Abdül Â'la rivayet etti. Bu hadis
onundur. (Dediki): Bize Hişam, Humeyd b. Hllal'den rivayet etti, o: Ebu
Musa'dan demiş: Halbuki ben bu hadisin yalnız Ebu Bürde'de rivayet edildiğini
bilirim. Ebu Musa şöyle demiş.
Bu babta Muhacirlerle
Ensar'dan bir cemaat ihtilaf ettiler. Ensar;
«Gusl ancak deik'den
yahut meniden dolayı lazım gelir, dediler Muhacirler ise:
«Hayır, Cima' varmı?
gusl vacibdir» mukabelesinde bulundular.
Ravi diyorki, Ebu Musa
şöyle dedi:
«Ben sizi bu münakaşadan
kurtarayım dedim ve kalkarak, Aişe'nin yanına girmek için izin istedim. Bana
izin verildi. Aişe'ye dedim ki; Ey anneciğim; yahut ey müminlerin annesi! Ben
sana birşey sormak istiyorum, ama senden de utanıyorum.» Aişe :
«Seni doğuran annene
sorabileceğin bîrşeyi bana sormaktan utanma; çünkü ben de senin annenim» dedi
ben :
«Öyle ise guslü icab
eden nedir?» dedim Aişe :
«Bilene rastladın;
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Erkek (kadının dört
şu'besi arasına oturur da sünnet mahalli sünnet mahalline temas ederse gusl
vacib olur.» buyurdular, dedi.
İzah:
Deik: Meninin atıla
atıla gelmesidir. Aslında suyun şiddetle dökülmesi manasınadır.
Hadisdeki: «Mess» den murad
cima'dır. Hıtan dahi sünnet olmak manasına gelirsede burada murad sünnet
yeridir.
«Sünnet mahalli sünnet
mahalline temas ederse...» cümlesinden murad cima eder de erkeğin aletinden
haşefe miktarı kadının fercine dahil olursa gusl vacip olur, demiştir. Yoksa;
sırf dokunmak değildir. Çünkü zekerin sırf kadının sünnet mahalline dokunması
bütün ulemanın ittifakı ile guslu icap etmez, İbni Kudame «el Mugni» nam
eserinde şunları söylemektedir.
«Guslü icab eden şey
haşefenin ferce dahil olmasıdır. Bu hususta cima'nın öne yapılsın arkaya
yapılması insana veya hayvana; ölü veya diriye, gönüllü veya zorla, uyurken
veya uyanık olarak îka-ı müsavidir.
Hanefîlere göre;
erkekle kadının sünnet mahalleri birbirine kavuşurda haşefe miktarı duhul vaki
olursa gusl vacibdir. Haşefe miktarı duhul yoksa sırf sünnet mahallerinin
birbirine değmesi guslü icab etmez. Yalnız imam Âzam'la İmam Ebu Yusuf'a göre
abdest almak lazım gelir. İmam Muhammed'e göre abdestte lazım değildir.
Hanefîlerin «el-Muhit» adlı kitabında; «Bir adam bakire olan karısına yakınlık
etse menî gelmedikçe gusl icab etmez. Zira kadının hala bakire kalması duhul
olmadığına delalet eder. Lakin bakire kadın fercinden başka bir yerine cima
edilmek suretiyle gebe kalsa hem kadına hem kocasına gusl vacib olur. Buna
sebep meninin gelmesidir. Çünkü meni olmakasızın gebelik sübut bulamaz.
Ebu Hanîfe
(Rahimehullah) Hayvana veya ölüye cima etmekle gusl vacib olmaz menî gelirse
vacib olur.
Ulemamız cima'da
nazar-ı itibara alınacak cihetin, sağlam kimselerde haşefenin duhulü olduğunu
söylerler. Bu cihet ittifakîdir. Haşefe tamamiyle görünmez olursa bu cima'a
bütün hükümler taalluk eder. Bütün zekerin duhulü bi-l ittifak şart değildir.
Haşefenin yalnız bir kısmı dahil olsa buna da bi'l ittifak hiç bir hüküm
terettüp etmez. Yalnız bazı ulemamız şazz bir kavil olmak üzere buna da bütün
haşefe hükmü verilir demişlerse de mezkur kavil yanlış, münker ve metruktür.
Erkeğin aleti kesilmiş
olursa bakılır. Eğer haşefeden az bir miktarı kalmışsa ona hiçbir hüküm taalluk
etmez. Kalan haşefe miktarı olursa görünmez olacak derecede girdiği takdirde
bütün hükümler taalluk eder. Kalan miktar haşefeden fazla ise bu hususta
ulemamızdan iki meşhur kavil vardır; bunların esah olanına göre ahkam haşefe
miktarına, taalluk eder.
İkinci kavle göre :
Kesildikten sonra uzvun geriye kalan kısmı tamamiyle görünmez olmadıkça hiçbir
hüküm terettüp etmez.
Bir kimse zekerine bez
sararak bir kadının fercine idhal etse bu hususta ulemamızın üç kavli vardır.
Bunların sahih ve meşhur olanına göre erkeğe ve kadınada gusl vacibtir. İkinci
kavle göre ikisinede bir şey lazım değildir.
Üçüncü kavle göre;
sarılan bez kalın olurda lezzetin ve ıslaklığın geçmesine mani teşkil ederse
gusl vacib değildir. Aksi takdirde gusl vacibtir. Bir kadın fercine hayvan
zekeri idhal etse yıkanması vacip olur, kesilmiş zeker idhal ederse esah kavle
göre kadına yine gusl vacip olur.» Nevevî'nin sözü burada nihayet bulur.