NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
62 - (404) حدثنا
سعيد بن منصور
وقتيبة بن
سعيد وأبو كامل
الجحدري
ومحمد بن
عبدالملك
الأموي
(واللفظ لأبي
كامل) قالوا:
حدثنا أبو
عوانة عن
قتادة، عن
يونس بن جبير،
عن حطان بن عبدالله
الرقاشي؛ قال:
صليت
مع أبي موسى
الأشعري صلاة.
فلما كان عند القعدة
قال رجل من
القوم: أقرأت
الصلاة بالبر والزكاة؟
قال فلما قضى
أبو موسى
الصلاة وسلم انصرف
فقال: أيكم
القائل كلمة
كذا وكذا؟
قال: فأرم
القوم. ثم قال:
أيكم القائل
كلمة كذا وكذا؟
فأرم القوم. فقال:
لعلك يا حطان
قلتها؟ قال:
ما قلتها.
ولقد رهبت أن
تبكعني بها.
فقال رجل من
القوم: أنا
قلتها. ولم
أرد بها إلا
الخير. فقال
أبو موسى: أما
تعلمون كيف
تقولون في
صلاتكم؟ إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم خطبنا
فبين لنا
سنتنا وعلمنا
صلاتنا. فقال
"إذا صليتم
فأقيموا
صفوفكم. ثم
ليؤمكم أحدكم.
فإذا كبر
فكبروا. وإذا
قال: غير
المغضوب
عليهم ولا
الضالين.
فقولوا: آمين.
يجبكم الله.
فإذا كبر وركع
فكبروا
واركعوا. فإن
الإمام يركع
قبلكم ويرفع
قبلكم" فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "فتلك
بتلك. وإذا
قال: سمع الله
لمن حمد.
فقولوا: اللهم
ربنا لك
الحمد. يسمع
الله لكم فإن
الله تبارك
وتعالى قال
على لسان نبيه
صلى الله عليه
وسلم: سمع
الله لمن
حمده. إذا كبر
وسجد فكبروا
واسجدوا. فإن
الإمام يسجد
قبلكم ويرفع
قبلكم". فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "فتلك بتلك.
وإذا كان عند
القعدة فليكن
من أول قول
أحدكم:
التحيات
الطيبات
الصلوات لله. السلام
عليك أيها
النبي ورحمة
الله وبركاته.
السلام علينا
وعلى عباد
الله
الصالحين.
أشهد أن لا
إله إلا الله
وأشهد أن
محمدا عبده
ورسوله".
[ش
(أقرت الصلاة
بالبر
والزكاة)
قالوا: معناه
قرنت بها،
وأقرت معهما،
وصار الجميع
مأمورا به.
(فأرم القوم)
أي سكتوا ولم
يجيبوا. (ولقد
رهبت أن
تبكعني بها)
أي قد خفت أن
تستقبلني بما
أكره. قال ابن
الأثير: البكع
نحو التقريع.
وفسره النووي
بالتبكيت
والتوبيخ،
والمعاني
متقاربة.
(يجبكم) أي
يستجيب
دعاءكم. وهذا حث
عظيم على
التأمين،
فيتأكد
الاهتمام به.
(فتلك بتلك) أي
أن اللحظة
التي سبقكم
الإمام بها في
تقدم إلى
الركوع تنجبر
لكم بتأخيركم
في الركوع بعد
رفع لحظة.
فتلك اللحظة
بتلك اللحظة.
وصار قدر
ركوعكم كقدر
ركوعه].
{62}
Bize Saîd b. Mansur ile
Kuteybetü'bnü Saîd, Ebu Kâmil el-Cahderî ve Muhammed b. Abdilmelik el-Emevî
rivayet ettiler. Lâfız Ebu Kâmil'indir. Dediler ki: Bize Ebu Avâne, Katâde'den,
o da Yunus b. Cübeyr'den, o da Hıttân b. Abdillâh er-Rakaaşî'den naklen rivayet
etti. Demiş ki:
Ebu Musel-Eş'arî ile birlikte bir namaz
kıldım. Ka'deye sıra gelince; cemaattan biri: Namaz, sadaka ve zekatla birlikte
mi ikrar «olundu? Dedi. Ebu Musâ namazı eda ederek selam verince: kalktı ve:
- (demin) Şöyle deyen hanginizdi? diye sordu.
Cemaat sükutu iltizam ettiler. Sonra tekrar: (demin) şöyle deyen hanginizdi?
dedi. Cemaat yine sükut ettiler. Bunun üzerine Ebu Musa:
- Bunu galiba sen söyledin ya Hıttan! dedi.
Hıttan; Onu ben söylemedim; beni azarlarsın, diye korktum dedi. Müteakiben
cemaat’tan biri;
- Onu ben söyledim. Ama bu sözle hayır’dan
başka bir şey kastetmedim, dedi. Bunun üzerine Ebu Musa:
- Siz namazınızda ne diyeceğinizi bilmiyor
musunuz? Gerçekten Resulullah (Sallallıhu Aleyhi ve Sellem) bize hutbe okuyarak
sünnetimizi beyan ve namazımızı bize ta’lim eyledi. Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular:
«Namaz kılacağınız zaman
saflarınızı düzeltin. Sonra içinizden biriniz size imam olsun. O tekbir aldımı
siz de tekbîr alın [ ğayri'l mağdubi
aleyhim veleddaallin ] dedimi sizde âmin deyin
ki Allah duanıza icabet buyursun.
İmam tekbir alarak röku'a
gittimi siz de tekbir alın ve rüku' edin. Çünkü İmam sizden önce rüku eder;
sizden önce rüku'dan doğrulur.»
Sonra Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti:
«Bu bununla kapanır.
İmam [ semi'allahu li men hamide ] dediği vakit sizde [Allahumme Rabbena lekel
hamd ] deyin Allah sizin bu sözünüzü kabul eder. Çünkü Allah tebâreke ve Teâlâ,
Nebii (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in dilinden [ semi'allahu li men hamide ]
buyurmuştur. İmam tekbir alarak secdeye gittimi sizde tekbir alın ve secdeye gidin,
zîra imam sizden önce secde edecek ve yine sizden önce secdeden başını
kaldıracaktır.»
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) (burada yine): «Bu bununla kapanır. Oturuş anında sizden her
hangi biriniz ilk sözü şu olsun
[Ettehiyatu etteyyibatu
esselevatu lillahi esselamu aleyke eyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berekatuhu
esselamu akeyna ve ala ibadillahi salihin eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu
enne Muhammeden abduhu ve resulehu]
63 - (404) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
أسامة. حدثنا
سعيد بن أبي
عروبة. ح
وحدثنا أبو
غسان المسمعي.
حدثنا معاذ بن
هشام. حدثنا
أبي. ح وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا جرير
عن سليمان
التيمي. كل
هؤلاء عن
قتادة، في هذا
الإسناد،
بمثله. وفي
حديث جرير عن
سليمان، عن
قتادة، من
الزيادة
"وإذا قرأ
فأنصتوا"
وليس في حديث
أحد منهم "فإن
الله قال على
لسان نبيه صلى
الله عليه
وسلم: سمع
الله لمن
حمده" إلا في
رواية أبي
كامل وحده عن
أبي عوانة.
قال أبو إسحاق:
قال
أبو بكر بن
أخت أبي النضر
في هذا
الحديث. فقال
مسلم: تريد
أحفظ من
سليمان؟ فقال
له أبو بكر:
فحديث أبي
هريرة؟ فقال:
هو صحيح؛
يعني: وإذا
قرأ فأنصتوا.
فقال: و عندي
صحيح. فقال: لم
لم تضعه ههنا؟
قال: ليس كل
شيء عندي،
صحيح وضعته
ههنا. إنما
وضعت ههنا ما
أجمعوا عليه.
[ش
(قال أبو
إسحاق) هو ابن
إسحاق
إبراهيم بن
سفيان، صاحب
مسلم، راوي
الكتاب عنه.
(قال أبو بكر في
هذا الحديث)
يعني طعن فهي
وقدح في صحته.
(أتريد أحفظ
من سليمان)
يعني أن سليمان
كامل الحفظ
والضبط، فلا
تضر مخالفة غيره].
{63}
Bize Ebu Bekr b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Ebu Usame rivayet etti. (Dediki): Bize Saîd
b. Ebi Arube rivayet etti. H.
Bize Ebu Gâssân el-Misma'î
de rivayet etti. (Dediki): Bize Muâz b.
Hişâm rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. H.
Bize İshâk bin İbrahim
dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Cerîr Süleyman et-Teymî'den naklen haber
verdi. Bunların hepsi Katâde'den bu isnadla bu hadisin mislini rivayet
etmişlerdir. Cerîr'in Süleyman'dan, onun da Katâde'den rivayetinde şu ziyade
vardır:
«İmam okuduğu vakit siz
susun!» Fakat hiç birinin hadîsinde: «Zira Allah Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in dilinden buyurmuştur» ibaresi yoktur. Bu ibare sadece Ebu Kâmilin
yalnız başına Ebu Avâne'den rivayet ettiği hadîste mevcuttur.
Ebu İshâk demiştir ki:
Ebu'n-Nadr'ın kızkardeşi oğlu Ebu Bekr bu hadîs hakkında söz etti. Müslim ona:
Süleyman'dan daha
belleyişlisini mi istiyorsun? dedi: Ebu Bekr ona şunu da sordu:
— Ya Ebu Hureyre
hadîsine ne dersin? Müslim: O sahihtir, dedi. Ebu Bekr (İmam okuduğu vakit siz
susun) hadîsini kasdetmişti. Müslim de; o benim indimde sahihtir, cevâbını
verdi. Bunun üzerine Ebu Bekr; öyleyse onu buraya (kitabına) niçin koymadın?
dedi. Müslim: Ben kendimce sahih olan her şeyi bu kitaba koymuş değilim. Ben
buraya ancak ulemânın ittifak ettikleri hadîsleri koydum, cevabını verdi.
64 - (404) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم وابن
أبي عمر عن
عبدالرزاق،
عن معمر، عن
قتادة، بهذا
الإسناد. وقال
في الحديث
"فإن الله عز
وجل
قضى على لسان
نبيه صلى الله
عليه وسلم سمع
الله من حمده".
{64}
Bize İshâk b. İbrahim
ile İbni Ebî Ömer, Abdurrezzâk'dan, o da Ma'mer'den, o da Katâde'den bu isnadla
rivayet etti. Bu hadisde de Ebu Musâ:
«Zirâ Allah (azze ve
celi). Nebi'i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in dilinden: buyurdu.» demiştir.
İzah:
«Namaz, sadaka ve
zekâtla birlikte mi ikrar olundu» sözünden murad, bunlar beraberce mî
emredildiler? demektir.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in «Bu bununla kapanır» sözünden murad: Rüku' tekbîrini
imamın tekbîrinden sonra almanız, rüku'u da imamın rüku'undan sonra yapmanız,
rüku'dan imamdan sonra doğrulmanız, imamın rüku'una müsavidir, demektir. Çünkü
cemâat rüku*a varma hususunda bir an imamdan geri kalırlarsa da doğrulurken de
geri kalmaları ile o an kazanılmış ve imamın rükuu ile cemâatin rükuları
tamamen müsavileşmiş olur. Aynı söz secde hakkında da vârid olmuştur. Bazıları
«Buradaki işaret namazın rabtına âiddir. Yani namazın sahîh olması ancak bu
şekilde imam'a tabi olmakla sağlanır demiş; bir takımlarıda işaretin «Amîn»
sözünü fatihanın sonuna bağlamaya âid olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Hadîsin bazı
rivayetlerinde tesmî'den sonra «Rabbena leke*l Hamd» bazı rivayetlerinde de
«Rabbena ve leke'I - Hamd» denileceği talim buyurulmuştur. Yanî rivayetlerin
bazısında (ve) ziyade edilmiş, bazısında edilmemiştir. Bu sebeple ulemâ her iki
vechin caiz olduğunu söylemişlerdir.
404 nolu Hadis'in
2.rivayetinin sonunda zikri geçen Ebu îshâk Müslim'den bu kitabı rivayet eden
îbrahîm b. Süfyân'dır. Onun Ebu Bekr'den naklettiği hâdise şudur: Ebu Bekr,
îmam Müslim'e bu hadîsin sıhhatine dokunacak şekilde ta'n olunduğunu; buna ne
diyeceğini sormuş, Müslim de: Süleyman 'dan daha belleyişli râvi mi istiyorsun?
diyerek Süleyman'ın belleyiş ve zaptı kâmil bir râvi olduğunu, binâenaleyh
başkasının ona muhalefeti zarar vermeyeceğini anlatmak istemiştir.
Filhakika bu hadîsteki:
«İmam okuduğu vakit sîz susun» ziyadesi hadîs ulemâsı arasında ihtilâfı mucib
olmuştur. Beyhakî'nin «Sünen-i Kebîr» inde Ebu Dâvud'dan naklen bu ziyadenin
mahfuz olmadığı kaydedildiği gibi, yine Beyhakî, Yahya b. Maîn, Ebu Hatim,
er-Râzî, Dâre Kutnî ve Hâkim'in şeyhi Ebu Ali en-Nisâburî'nin dahi mezkur
ziyade hakkında söz ettiklerini ve: «Mahfuz değildir,» dediklerini rivayet
eylemiştir. Süleyman Teymî bu ziyade hususunda Katâde'nin bütün ravîlerine
muhalefet etmiştir. Ebu Ali en-Nisâburi; «Mezkur râvilerin bu ziyâdeyi zayıf
bulmaları, Müslim'in onu sahih bulmasına tercih edilmiştir. Bu husus Müslim'in
onu kitabına almaması da zayıftır diyenleri te'yid sayılmıştır», demiştir.