SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

NAMAZ BAHSİ

<< 425 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

110 - (425) حدثني محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة. قال:

 سمعت قتادة يحدث عن أنس بن مالك، عن النبي صلى الله عليه وسلم؛ قال: "أقيموا الركوع والسجود. فوالله! إني لأراكم من بعدي. (وربما قال: من بعد ظهري) إذا ركعتم وسجدتم".

 

{110}

Bana Muhammed b. El-Müsennâ ile İbni Beşsâr rivayet ettiler. Dedilerkî: Bize Muhammed b. Câ'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be rivayet etti. Dediki: Katâde'yi Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet ederken işittim. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Rüku ve sücudu dosdoğru yapın. Vallahi ben sizi rüku' ve secde ettiğiniz zaman arkamdan (Galiba sııtımın arkasından demiş) görüyorum.» buyurmuşlar.

 

 

111 - (425) حدثني أبو غسان المسمعي. حدثنا معاذ (يعني ابن هشام) حدثني أبي. ح وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا ابن أبي عدي عن سعيد. كلاهما عن قتادة، عن أنس؛ أن نبي الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "أتموا الركوع والسجود. فوالله! إني لأراكم من بعد ظهري، إذا ما ركعتم وإذا ما سجدتم". وفي حديث سعيد "إذا ركعتم وإذا سجدتم".

 

{111}

Bana Ebu Gassân el-Mismaî rivayet etti. (Dediki): Bize Muâz (yani İbni Hişâm) rivayet etti. (Dediki): Bana babam rivayet etti. H.

 

Bize Muhammed b. el-Müsennâ da rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Ebî Adiy, Saîd'den naklen rivayet etti. Bunların ikisi de Katâde'den, o da Enes'den naklen rivayet etmişler ki: Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Rüku' ve sücudu tamamlayın! Vallahi rüku' ve secde ettiğiniz zaman ben sizi arkamdan pekâlâ görüyorum.» buyurmuşlar. Saîd'in rivayetinde: (Mâ) kelimesi zikredilmeksizin [ iza reke'tum ve iza secedtum ] denilmiştir.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhâri «Kitâbu's-Salât» ve «Ezân» da muhtelif râvilerden tahrîc etmiştir.

 

«Siz benîm kıblemi bu tarafa doğrumu görüyorsunuz?» cümlesinden murâd, siz benim Önümün bu tarafa olduğuna bakarak yalnız bu taraf-daki şeyleri gördüğümü mü zannediyorsunuz? Vallahi görmem yalnız önüme gelen şeylere mahsus değil, arkamdakilere de şâmildir, demektir. Ulemâ, buradaki görmenin mânâsı ile keyfiyeti hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bâzıları: «Görmekden murâd, ya Vahiy tarikiyle cemâatin nasıl namaz kıldıklarının bildirilmesi, yahutta bunu ilham yoluyla anlamasıdır.» demişlerse de Aynî bu sözün hiç bir kıymeti olmadığını söylüyor ve: «Çünkü bu iş ilim yoluyla olsaydı, arkamdan görüyorum diye takyîd buyurmanın bir faydası kalmazdı.» diyor.

 

Bir takımları: «Bundan murâd: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in sağındaki ve solundaki cemâatin nasıl kıldıklarını göz ucuyla görmesidir.» demişlerdir. Bu söz dahi muteber değildir.

 

Cumhur-u ulemâya göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakikî bir idrak ile arkasında olanları görürdü. Bu ona mahsus hârikalardandır. Onun içindir ki Buhâr'î bu hadîsi «Nebiliğin Alâmetleri» bahsinde tahrîc etmiştir. Bu hususda söylenen sözlerin doğrusu da budur.

 

Eş'arîlere göre görmek için yüz yüze gelmek şart değildir. Çin'deki bir âmânın Endülüs'ü görmesi caizdir. Hadîsi şerîf onların bu kavline delildir. Aynî diyor ki:

 

«Ehl-i sünnete göre hak olan budur. Görmek için aklen hususi bir uzuv şart olmadığı gibi, mukabele yani yüz yüze gelmek ve yakınlık gibi şeyler de şart değildir. Bundan dolayıdır ki ehl-i sünnet Allah Teâlâ'nm âhirette görülebileceğine hükmetmişlerdir.»

 

Mu'tezile taifesi Allah Teâlâ'nın mutlak surette görülemiyeceğini iddia etmiş; dalâlet fırkalarından Müşebbihe ile Kerrâmîye ise Allah'ın bir cihet ve mekânda bulunduğunu itikat ettikleri için, gören kimsenin karşısında bir mekânda bulunmak şartıyla görülebileceğine kail olmuş; cihetsiz ve mekansız görmenin imkânsız olduğunu iddia etmişlerdir. Ehl-i Sünnet ulemâsı bunlara lâzım gelen cevâbı vermiş; Allah'ı görmenin hem aklen, hem de naklen caiz olduğunu delilleriyle isbat etmişlerdir.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in arkasındaki eşyayı nasıl gördüğü meselesine gelince; Ulemâdan bazılarına göre arkasında gözü vardır ve onunla arkasında bulunan eşyayı dâima görürdü. Bir takımları Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in omuzları arasında iğne deliği büyüklüğünde iki gözü bulunduğunu söylerler. Onlara göre elbise ve sâire gibi şeyler bu gözlerin görmesine mânı olamazdı. Bâzıları:

 

«Eşyanın suretleri Nebi' (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in önündeki duvara resmolunur. Peygamber efendimiz aynaya bakar gibi onları duvardan görürdü» demişlerdir. Hâsılı Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in arkasındaki eşyayı görmesi ona hâs bir mucizedir.

 

Nevevî diyor ki: «Ulemâya göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in arkasındaki eşyayı görmesi Allah Teâlâ'nın onun kafasında halk ettiği bir idrak iledir. Bu idrakı ile Reâul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) arkasındaki şeyleri görür. Ona bundan daha ziyâde nice harikulade hususiyetler verilmiştir.

 

Buna ne akıl manîdir, ne de şeriat. Bilâkis şerîat vukuunu haber vermektedir. Binâenaleyh kabul etmek îcabeder. Kaadî lyâz, İmam Ahmed b. Hanbel ile cumhuru ulemânın: «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in arkasındaki eşyayı görmesi hakikaten gözle görmek suretiyle olmuştur, dediklerini nakleder.» Kaadî iyaz'ın beyânına göre ulemâdan bâzıları Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimizin:

 

«Ben sîzi arkamdan pekâlâ görürüm» sözünü vefatımdan sonra görürüm mânâsına hamletmişlerse de bunun siyakı hadisle hiç bir alâkası yoktur.